27

450 37 33
                                    

Yazar'dan

10 gün sonra.

Neler oluyordu böyle? Daha onların başlarına ne tür belalar gelecekti? Bunların üstüne jimin'in vurulması doğru muydu sizce? Fazla değil miydi tüm bunlar?

Çok fazlaydı. Günlerdir bu korkunç ormanda, acı çekiyordular.

Sonuncu defa taehyung'un; "Jungkook dikkat et!" Deyişini hatırlayın, o gür sesini.

O gün orada bir silah sesi duyulmuş, bir can alınmıştı. Yoongi'nin canından çok sevdiği, jimin'i vurulmuştu o gün. Daha ona sevgisini, aşkını itiraf edememiş ken ellerinden bir toz misali kayıp gitmişti minik civciv'i.

O gün orada jimin'in değil jungkook'un canı alınacaktı acımasızca. Amma ve lakin biricik kardeşi, abisi buna izin vermemiş, kurşunun önüne geçmişti hiç bir tereddüt etmeden.

Canından çok seviyordu oda minik kardeşini. Kim olsa aynı şeyi yapardı dedi -yoonginin hitabıyla- minik civciv, canını vermezden dakikalar önce.

O hayatta değildi.

Melek olup gitmişti.

Her şey çok kötü idi şimdi yoongi ve jungkook için. Nede olsa biri sevdiğini, o biri abisini, hyung'unu kaybetmişti bu acımasız insanlarla dolu olan dünyada.

O korkunç ormandan kurtulmuştular sonunda. Ama jimin olmadan. Ne faydası vardı ha? Jimin olmadan ne faydası vardı jungkook ve yoongi için jimin olmadan dönmenin? Hiç bir faydası değil mi?

Onlarda böyle düşünüyordu işte.

"Minik civciv..." Dedi yoongi taehyung'un evinde kendine ait olan odada elindeki telefona bakarken. Galiba jimin'in fotoğrafına bakıyordu. Gözleri... Gözleri kıpkırmızıydı. Her gece ağlamadan uyumuyordu.

"Benim gözlerimi minik güçsüz bir hayvanın gözlerine benzettiğinde sana kızardım hep jimin, sende bana küserdin sana kızdığım için. Y-yine yap jimin, yemin ederim bir daha sana bana öyle dediğinde kı-kızmayacağım sana. Söz veriyorum, yemin ederim kızmayacağım sana." Dedi yoongi gözlerinden yaşlar sel misali akarken.

"Sen olmadan ben sehrada susuz biri, her kalktığımda yığılan kanatsız bir melek olurum jimin. Be-ben sensiz yapamam, yaşayamam jimin. Ölürüm. Geri gel. Lütfen minik laviniam geri gel." Diye ağlıyordu çaresizce. Gerçektende dediği gibiydi.

Frezya Lavinia'sı olmadan yasayamazdı.

"Lavinia ne anlama geliyor biliyormusun hyung?" Diye nazik ama titrek ve bir o kadar da zarif bir ses duyulmuştu kapı ardından. Jungkook'tu. Kapının önünde durmuş, bütün dediklerine istemeden de olsa kulak misafiri olmuştu minik tavşan.

"Ju-jungkook?" Diye söylenip, ayağa kalktı yoongi. Elinin tersiyle göz yaşlarını silerek elindeki telefonu komidinin üzerine bıraktı sessizce.

"Beni affet hyung, istemeden de olsa konuşmalarına kulak misafiri oldum." dedi minik olan mahçup bir şekilde. Yoongi gülümsemiş cevap vermişti kardeşi gibi olan miniğe.

"Sorun değil jungkook, geçsene" dedi eliyle işaret verip odasını gösterirken. Jungkook gülümsemiş, ardından içeri geçmişti.

"Bana bir sorun var mı?" Dedi yoongi ona  bakarak. Kaşlarını çatmış, gergin bir yüz ifadesinin içindeydi. Gözleri komidinin üzerindeki yoongi ile jimin'in fotoğrafına takılmıştı.

"Var hyung." Dedi minik olan bir anda gözlerini yoongi hyung'una çıkarırken.

"Sence de bu biraz tuhaf değil mi?" Dediğinde yoongi kafasını hafif sola çevirip kaşlarını çatmıştı. Ne demek istiyordu?

°My Mafia Husband | Taekook° ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin