Adalet Sağlandı-Final

149 43 59
                                    

Mürver Asa'nın şu anki sahibi, Albus Dumbledore, bu yoldaki ilk kişi değildi. Yüksek ihtimal son da olmayacaktı.

Ölüm izledi. Az kalmıştı. Sihir dünyası büyük bir değişimden geçmek üzereydi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~••••••••••••••~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bunlar gerçekleşmesi imkansız olması gereken durumlardı. Amelia Bones daha ne kadar mide bulantısı yaşayabileceğinden emin değildi.

Her şey açığa çıkmıştı. 

Tralewney kırk yılda bir ilk kez bir kehanette bulunmuştu. Ancak çok zayıf bir kehanetti. Gerçekleşme ihtimali o kadar düşüktü ki Esrar Dairesi'nde çok kıymeti olmayan kehanetlerin olduğu raflardan birindeydi.

Ama belli ki Dumbledore ve Voldemort için önemliydi.

ICW emriyle Harry Potter tekrar Gringotts'a çağırılmış ve gerekli test yapılarak hortkulukların bir listesi çıkartılmıştı. Harry Potter'ın içindeki de dahil olmak üzere Gringotts'ta bulunan Hufflepuff Kupası ve ICW seherbazları tarafından Tom Marvolo Riddle ismi araştırıldığında bulunan Gaunt ailesinden kalanlara gidip aldıkları Gaunt Yüzüğü Goblinler tarafından yok edilmişti.

Kısacası hortkuluklarla, Voldemort ile ve savaşla ilgilenenler çocuklar değil yetkililer oluyordu; en başta olması gerektiği gibi.

Amelia ruhu hortkuluk ile özdeşleşen çocuğun ritüel sırasında attığı çığlıkları hayatı boyunca asla unutmayacaktı. Defalarca kez bilinci kapanmıştı gencin. En başta bu ritüel gerçekleştirilseydi çok daha acısız olacaktı. Ancak Dumbledore göz yumduğu için aradan geçen on dört yılda ruhları ve büyüleri bağlanmıştı. Bu bağın sökülmesi genç Potter için inanılmaz derecede sancılı gerçekleşmişti.

St. Mungo'ya mı transfer edilmeli diye düşünürken Goblinler onun Gringotts'ta kalacağını söylemişti. Harry Potter şu an uyuyordu, bir süre daha uyanmayacaktı. On dört yıllık bir büyülü ve ruhsal bağı koparmak ondan çok şey götürmüştü. İyileşmek için bir süre uyuyacaktı.

Bunun dışında Remus Grimmauld Meydanı'nda gördüğü Salazar Slytherin Madalyonu'nu da goblinlere vermişti. ICW, Lanet Kırıcılar Hogwarts'a bakmaya gittiklerinde Gri Leydi ile iletişime geçip Ravenclaw'ın Diademi'ni de bulma emri vermişti. Geriye kalan tek hortkuluk Nagini adında bir yılandı. O da klasik bir düelloyla, baskınla veyahut benzer bir şeyle çözülecekti. Zaten ruhunun yüzde doksan beşini kaybeden Voldemort tamamen mağlup haldeydi. Bir düelloyu kazanması bile zordu.

Sirius Black şu an St Mungo'daydı. Anlaşılan on iki yıllık Ruh Emici macerası onun fiziksel ve zihinsel sağlığından çok şey götürmüştü, belli olmasa da. Bu yüzden St Mungo'da kısa süreli ama ağır bir tedavi geçirmek üzere alınmıştı. Ancak asıl ömemli olan şey, onun özgür olmasıydı. Tüm dünyaya duyulmuştu ki Sirius Orion Black masumdu ve artık özgürdü.

Olayların asıl kargaşaya bağlandığı yerleri düşünecek olduğunda Amelia çok büyük bela atlattıklarının farkına varıyordu.

Tüm anılar yoğun incelemeler altında saniye saniye izlenmişti. Sonuçlar not alındığında ve eldeki diğer bilgilerle birleştirildiğinde kabus ortaya çıkmıştı.

Dumbledore kehanete çok bağlıydı. Harry Potter'ın sadakatini kendine bağlamak için onu Dursleylere koymuştu. Böylece muggle dünyasından nefret eden ama kimseyi küçümsemeyecek kadar alçak gönüllü bir Harry Potter elde etmişti. Yani Büyücülük dünyası için her şeyi yapmaya hazır bir çocuk.

Her yıl onun Voldemort ile karşılaşmasına izin vermiş, kehaneti yerine getirmesini beklemişti. Çocuğun hortkuluk olduğunu öğrenince de kehanetten emin olmuştu. Harry Potter Voldemort'u tamamen yok edecek ve bu uğurda kendini de feda edecek kişiydi. Yaşanan her yıl sonu olayı onun için bir test gibiydi.

Felsefe taşını koymak ahlaki bir sınavdı, Voldemort ile savaşmayı seçip seçmeyeceğine dair bir testti. Basilisk hem güccüne hem Dumbledore'a olan sadakatine dair bir sınavdı. Üçüncü yıl olanlar müdürün en az kontrolü elinde tuttuğu olaylardı ancak sonunda yine kendine bağlamayı başarmıştı, Zaman Döndürücü ile br macera yaşatmıştı. Dördüncü yıl aslında her şeye engel olabilirdi ama savaşın yaşanacağına inanmıştı. O mezarlıkta Harry Potter ile Voldemort'un birbirini öldürebileceğine ve savaşın başlayıp artık Voldemort'un kalıcı olarak mağlup edileceğine inanmıştı Dumbledore.

Dahası vardı. Hogwarts'a aramaya giden Seherbazlar müdürün dolabında yüzlerce şişe dolusu anı bulmuşlardı. Voldemort'un tüm hayatına dair parçalar.

Her şey yavaş yavaş ve kesin kanıtlarla ortaya çıktıkça Dumbledore'un kesin kaderi belirlendi. Ruh Emicilerin kontrolü tekrar ele geçirilene kadar öpücük emri vermek güvenli olmadığı için Albus Dumbledore, Peçe'den geçme cezası aldı. Mutlak ve kesin ölüm, arkada kalacak bir beden dahi kalmadan ölüm cezası.

Hak etmişti.

Bunun dışında Dolores Umbridge ve Cornelius Fudge Azkaban'ın altıncı katında müebbet hapis cezası almışlardı. Şu an kontrolde tutulan Ruh Emiciler tarafından acı çekiyorlardı.

Hak etmişlerdi.

Zümrüdüanka Yoldaşlığı üyeleri birer birer sorgulardan geçmişti. Çoğunun hiçbir şeyden haberi olmadığı, sorgusuz süalsız tek derdi Voldemort'u yenmek olduğuna inandıkları için Dumbledore'u takip ettiği ortaya çıktı. Hafif cezalarla atlattılar.

Herkes hak ettiğini almıştı

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~••••••••••••••~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Harry uyandığı zaman gözlerinin üstünde dev ağırlıklar olduğunu hissediyordu. Büyük bir irade savaşıyla yavaş yavaş gözlerini açtığında kendini loş ışıklı bir ortamda buldu. Kafasını kaldırmak istediğinde boynunun -vücudunun kalanıyla beraber- tutulduğunu hissetti.

"Hareket etme, vücudunun alışmasına izin ver. Ruhun kendini iyileştirdi, büyün kendini iyileştirdi. İzin ver bedenin de uyum sağlasın."

Harry goblinin dediklerini onayladı. Bir süre sonra hafif hareketlerle, yavaşça dikleşip oturdu. Çevresini incelemek istese de buradan çıkmak istiyordu, yeterince acı çekmişti bu odada.

"Ne zamandır baygınım?"

"Baygın değildiniz, ruhunuz ve büyülü çekirdeğiniz iyileşirken komadaydınız. On sekiz gündür bazen doğal yoldan, bazen iksirler ve büyüler kullanılarak uyutuldunuz. Sakin olun, her şey açıklanacak size de."

Harry konuşarak ilerleyen goblini çok yavaş ve titrek adımlarla takip etti. Sonunda odadan çıktılar ve bir süre daha yürüdüler. Bir kapıdan daha geçtikten sonra kendini Sirius ve Remus'un önünde buldu. Oturdukları yerden kalkan iki çapulcuya baktığında goblinlerin ve insanların Sirius'a değil ona baktığını fark etti.

Bunun tek bir anlamı olabilirdi.

Su gibi titrek bacaklarının el verdiği kadar hızla koşarak Sirius'un üstüne atladı ve sarıldı.

"Patiayak..."

Sesi sevgi ve özlem doluydu, ağlamamak için zor duruyordu.

"Özgürüz oğlum, özgürüz. Hepimiz özgürüz artık."

Remus da Harry'nin başını okşadı.

"Tüm Weasleyler ve Hermione seni görmek için çıldırıyorlar. Evimize gidebiliriz artık."

Onları izleyen bakışlara aldırmadan Gringotts'tan çıktılar. Harry gözlerini acıtan ışığı umursamadan gözlerini yumdu ve temiz, serin havayı içine çekti.

Sonuçta adalet sağlanmıştı.

SON

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~••••••••••••••~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bitti be! Bence güzeldi. İnanır mısınız aslında bu kadar bile uzamayacaktı. İki ya da üç bölüm olacaktı ama yazdıkça yazasım geldi.

Umarım beğenmişsinizdir. Bu da böyle bir fanfiction oldu bakalım.  Lütfen geleneğimizi sürdürelim ve kurgumuzla ilgili son fikirlerinizi belirtin.

DarkPrince06B'nin maceraları asla bitmez canlar! Sıradaki kurgumuzda görüşmek üzere!

Providing JusticeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin