-Jungwon's pov
Kaçıncı olduğunu saymadığım saçma sapan günlerden birinin daha sonundayız sevgilim, sensiz geçen bilmem kaçıncı gün.
Sen yokken kaç bahar geçti, kaç ağaç yapraklarını döktü, bu kalbim kaç kere senin adınla attı...
Kaç kez yıkılıp kaldım bu kapının önünde, kaç kez seni görmek ümidiyle okula gittim.
Hiçbirinde gelmedin sevgilim, yaprakların altında bekledim seni, tıpkı bir solucanın toprağın altından çıkmak için yağmuru beklemesi gibi. Fakat ne o yağmur geldi ne de sen.
Derin bir nefes çekerek Sunoo sayesinde kullanmaya başladığım defterimin kapağını kapattım yavaşça ve bir kenara bıraktım. Abimin seslenmesiyle gitme vaktimin geldiğini anlamıştım. Defterimi çantama attıktan sonra aynanın karşısında kendime bakarak saçlarımı düzeltip odamdan çıktım.
Kapının önünde beni bekleyen abimle gülümsedim ve yanına yaklaşıp kollarımı sıkıca beline doladım.
"Bebeğim, bir sorun mu var?"
Başımı hızlıca iki yana salladıktan sonra onun kollarını sırtımda hissetmemle dil çıkarıp hafifçe sırtına vurdum ve geri çekildim.
"Yetiştirmem gereken 4 farklı etkinlik ödevini saymazsak hiçbir sorun yok hyung, içimden geldi. Ne var yani?"
Olabildiğince neşeli tutmaya çalıştığım sesimle abime bakarken saçlarımı karıştırmasıyla hafifçe nefesimi dışarı verdim ve ayakkabılarımı giymeye başladım.
"Beni bugün de bırakacak mıymış bu mükemmel ötesi hyunguuumm~"
Aegyo yapmamla abimin tiksinti dolu yüz ifadesine karşı dil çıkarttım ve ellerimi önümde birleştirerek ona öpücük attım.
"Çok seviyorsun beni biliyorum"
"Ağlama Jungwon, bugün otobüsle git ben manitamla gezeceğim ikimizin de boş günü."
Sırıtarak konuşmasına karşın hızlıca göz devirdim ve omuz silkerek mecbur dışarı çıktım. Sakin sakin yürürken önünden geçtiğim ev anılarımı canlandırıyordu. Onun sesi, gülüşü bu sokakta dolanmaya devam ediyordu sanki. Bu evi ilk tuttukları zamandan eser kalmamıştı artık. Her zaman yemyeşil gözüken bahçede sadece kahverengi hakimdi, havuzun üzeri yapraklarla kaplanmış, puflar yırtılmıştı. İçimi kaplayan duyguyu artık çözemiyordum, hüzün müydü yoksa acı mı?
Kendimi buradan uzaklaştırmam gerektiğini fark ettiğimde bakışlarımı ayaklarıma sabitledim ve hızlıca durağa yürüdüm. Fakat bu durak da çok farksız sayılmazdı, bana burada verdiği çiçekler, sözler hepsi hala aklımdaydı. Çok kızıyordum ona giderken anılarımızı da götürmediği için.
Ama bir yandan da müteşekkirdim, bana bu anıları yaşattığı için. Kendimi bulmama yardımcı olmuştu Jay, mutluluğu benim de hak ettiğimi ilmek ilmek işlemişti kalbime. Ve en önemlisi, Jay bana sevmeyi öğretmişti.
Kısa bir bekleyişin ardından otobüs gelmişti. Hızlıca binip boş olan yere oturdum ve gözlerimi kapattım. Daha çok yolum vardı ne de olsa. Kulaklıklarımı takıp Jay ile beraber yaptığımız playlisti açtım.
Jay'in gidişinin üzerinden 2 yıl geçmişti. O gittiğinde 10. sınıf öğrencisi olan ben artık üniversiteye başlamıştım. Onun yokluğunda ders çalışacak çok vaktim olmuştu, bunun sayesinde Seoul Ulusal Üniversitesinde okul öncesi öğretmenliği okuyordum. Her zaman çocukları sevdiğimi ve bu alana yönelmem gerektiğini hisetmiştim-tercih gününe kadar ne yapacağıma karar verememiştim- ama sonuç olarak şu an okuduğum bölümü çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
other women #jaywon
FanfictionSunghoon: AMK NE DEMEK BENI ALDATTIGI COCUGA ASIK OLDUM Jay: kanka hayatin tuzu biberi