İrfan, elinde tabağı ile hemen karşı daireye ilerlemişti.
Zile bastı ve bekledi.
Bir süre sonra karşısını çok üsluplu, tertemiz ve beyefendi birisi açmıştı.
"Selamın aleyküm gardaş. Sen bizim buraya yeni taşınmışsın bakıyorumda."
"Aleyküm selam abi geç istersen."
"Ne abisi yavrum ya? "
"Kaç yaşındasın ki sen? Ben 29'um ve sen benden büyük gözüküyorsun."
"Ne! 26 yaşındayım ben. Kusura bakma abi ya. Ayrıca nerem yaşlı benim? "
"Bak adamı nasılda iki dakika da insana dönüştürdüm! Bundan sonra böyle konuşursan sevinirim. Neyse hadi geç içeri."
İrfan'ın komşusu, onu içeriye ağırladı.
Salona geçtiler ve İrfan'da tabağı sehpaya bıraktı.
"Sana, benim memleketin yemeğinden getirdim. Yeni bakalım, beğenecek misin?"
Komşu, tabağı açıp kebapı eline aldı ve diğer elini de öbür elinin altına yerleştirdi.
Eğilerek yedi. Fakat ona fazla acı gelen kebapı hemen geri yerine bıraktı. Yutup konuştu.
"Urfa kebap bu kadar acı olur mu ya! Hayatım da bu kadar acısını yememiştim ben!"
İrfan hemen ayağa kalktı.
"Ne Urfa'sı gardaşım! Adanaliyük Allah'ın adamiyük biz! Adana kebap dediğin acı olur!"
"Ay kusura bakma. Hem bak yine abaza erko gibi konuştun! Adam gibi konuşsana be!"
İrfan kahkaha attı.
"Erko? O ne abi, hangi yörenin yemeği? İrfan bu arada ben."
"Dominik bende. Hırvatım normalde ama okulum için buraya geldim. Seninle tanıştığım için çok memnun oldum. Seni adama çevireceğim ben, inanıyorum."
"Yarında benim arkadaş grubu ile geliriz buraya. Eğer uygunsan?"
"Şuanlık bir planım yok o yüzden kabul edebilirim."
"Sevindim. E kalkayım ben o zaman?"
"E ama oturuyorduk ne güzel?"
"Peki oturayım o zaman."
...