Eğribayat ve arkadaşları hazırlanmıştı ve Dominik'in evine doğru gelmişlerdi.
İrfan zile bastı ve kapının açılmasını bekledi.
Yarım saat açılmayan kapı ile küfür etmişti İrfan.
"Acaba evde yoklar mı amına koyayım?"
Diye sordu Altay. Onun söylediği ile Kahveci kulağını dayadı kapıya fakat içeriden kahkaha sesleri geliyordu.
"İçerisi dolu. Muhtemelen sesten duymuyorlar."
Dediğinde Eğribayat tekrar tekrar zile bastı ve en sonunda kapı Dominik tarafından açılmıştı.
"Sonunda yani! Ağaç olduk burada."
"Ah ben sizin geleceğinizi unutmuştum İrfan, kusura bakma. Arkadaşlarım gelmişti ev görmeye ama, buyurun isterseniz."
Herkes içeri geçip koltuklara dağıldığında Dominik'te kapıyı kapatıp arkalarından ilerledi.
"Bunlar kim amına koyayım?"
Diye bağırdı Mert.
"Benim komşum İrfan'ın arkadaşları onlar Mert. Lütfen saygılı konuş onlar ile. Belki onlar İrfan gibi dağ ayısı değildir diye umuyorum."
"Çok yanlış düşünmüşsün sen Dominik, onlar benden beterler. Aramızda tek İstanbul beyefendisi Altay var ve onu kaybetmek istemiyoruz."
Dominik başını salladı.
"Birşey ikram edeyim? Ya da oyun oynayalım?"
"Olur!"
Demişti Dominik'in kısa boylu arkadaşı Kerem. Ve Dominik'in bir diğer arkadaşı olan Sebastian ortaya bir oyun fikiri attı.
"Doğruluk ve Cesaretlik oynayalım diyenler el kaldırsın!"
Dominik'in tüm arkadaşları ve Altay el kaldırmıştı. Sebastian konuştu.
"6'ya 4! D-C oynuyoruz!"
Herkes oturmuştu ve şişeler çeviriliyordu.
...