taehyung bacaklarını soğuk çarşaflarına uyuşukça sürterken gözlerini açmak konusunda tembeldi. sonuna kadar çektiği perdeleri sayesinde içeri güneş ışığı girmiyordu ve bu onun güzellik uykusunun bölünmemesi için harika bir etkendi.
tabii rahatsız edici sesiyle çalmaktan vazgeçmeyen otel telefonu olmasaydı.
sonunda onu duymamazlıktan gelme çabası başarısızlıkla sonuçlanınca yorganını tekmeleyerek kalkmaya çalıştı. bu sırada otelin telefonuna ve sahibine birkaç küfür savurmayı ihmal etmemişti.
gözleri kapalı bir şekilde telefona ulaşıp kulağına yasladı. yeni uyandığı için hâlihazırda sinirliydi ve ne olursa olsun sinirle karşılık verecek gibiydi.
"ne var?" dedi boğuk sesiyle.
telefonun diğer ucundan birkaç saniye ses gelmedi. taehyung kaşlarını çatarak gözlerini aralamayı denedi ve telefonu kulağından uzaklaştırıp şöyle bir bakarken az önce küfür savurduğu kişinin dinç sesi kulaklarına doldu. bir süredir uyanık olduğu belliydi.
"odama gel."
"beni bir daha emir vermek için arama." diyerek telefonu tamamen uzaklaştırdı ve tam yerine koymak üzereyken jeongguk'un ismini bağırdığını duymasıyla duraksadı. bıkkınlıkla iç çekerek telefonu tekrar kulağına yasladı. bu oyuna giriştiği dördüncü günde pişmanlıktan kıvranıyordu. üstelik uykulu olduğundan bu olumsuz duygularını en yoğun şekilde hissediyordu.
"kardeşim muhetemelen birazdan odama gelecek ve ayrı odalarda kaldığımızı öğrenmemesi lazım. bekliyorum taehyung."
esmerin cevap vermesine fırsat tanımadan telefonun kapandığına dair çıkan ses kulaklarını doldurdu. bu onu daha çok sinirlendirirken bir süre yatakta yastıklarını yumrukladı. gerçekten bu işin sonunda ulaşacağı şey onun için önemli olmasa her şeyi siktir ederdi.
kendisini sakinleştirmeye çalıştığı birkaç dakikanın ardından yataktan kalktığı gibi pijamalarıyla otelin asansörüne ilerliyordu. bu katta sadece jeongguk'un ona ayarladığı oda olduğu için pek kişi olmazdı. yemek servisi yapmak için birkaç çalışan geliyordu fakat onların da belirli bir saati vardı bu yüzden taehyung oldukça rahattı.
jeongguk'un kapısının önüne geldiğinde ona verdiği şifreyi girerek kapının açılmasını sağladı. acil bir durumda kapıda kalmaması için söylemişti jeongguk. taehyung bu uykulu haliyle bile şifreyi hatırlamasına şaşırdı ama üzerine çok düşünmeden içeri girerek kapıyı arkasından kapattı.
gözleri hâlâ yarı açıktı, sarı saçları biraz karışmıştı ve pijamasının paçasının katlandığını hissediyordu. yine de onu gören kimse bu haliyle dahi göz alıcı gözüktüğünü inkar edemezdi.
odanın girişinde öylece durup jeongguk'tan bir ses ya da yaşam belirtisi duymayı bekledi ama önce kulaklarına dolan, "jiwoo!" sesi, sonra hızla karşısında beliren jeongguk ikisini de duraksattı.
üzerindeki siyah gömleğin önü açıktı, bir kolu duvara yaslıydı ve saçları günün bu saatinde bile düzgün gözüküyordu. beyaz teni gerçekten etkileyiciydi. zaten- taehyung o yapılı omuzların altından daha kötüsünü beklemezdi.
esmer, ortamdaki sessizliğin uzadığını fark ettiğinde boğazını temizleyerek bakışlarını hızla jeongguk'un üst bedeninden çekti.
gözlerini büyük dairede dolaştırırken jeongguk'un bakışlarını hâlâ üzerinde hissediyordu. açıklama yapma isteğiyle "kapının şifresini söylemiştin, o yüzden girdim ama- kusura bakma müsait olduğunu düşünmüştüm." dedi.
"müsaitim zaten," yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı jeongguk'un. taehyung'un panik halini tatlı bulmuştu.
beklediği kardeşiydi, taehyung'un telefonda duyduğu uykulu sesinden sonra geleceğini düşünmüyordu ve hatta onu umursamadan tekrar uykuya dalacağını düşünmüştü ama esmerin yeni uyanmış haliyle karşılaştığında bir süre gerçek olup olmadığını sorgulamıştı, evet. böyle bile mükemmel gözükmesi gerçek gibi gelmiyordu jeongguk'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flight of the stars
Fanfictionyazan: vorania prompt sahibi: taelantic ve sen bana lütfunu sunarken, gökyüzü kızıla dönmeye ve yıldızlar düşmeye başladı fakedating!au