jeongguk odadan çıktığında taehyung onun beyaz tişörtünü giyiyordu, altında hâlâ pijaması vardı ama plaja inmek için asansöre bindiklerinde kendi odasının olduğu katta durarak jeongguk'a onu beklemesini söylemiş ve mavi bir şortla geri dönmüştü.
güneş yakıcı bir sıcaklıkla tepelerinde parlarken ikili biraz yürüyüşten sonra kumsala vardı. jiwoo uzaktan onları anında fark edip yerinde zıplayarak elini sallıyor, sanki onu görmüyorlarmış gibi kendisini belli etmeye çalışıyordu. taehyung onun jeongguk'un kardeşi olduğunu anlamıştı. gerçekten çok benziyorlardı ve jeongguk'un anlattığı tanıma uyduğunu düşünüyordu taehyung. genç kızın çabasına o da el sallayarak karşılık verdi. tepkisini merak ederek jeongguk'a döndüğünde onun güneş gözlüklerinin altından nereye baktığını anlayamıyordu ama belli belirsiz gülümsemesini yakalamıştı.
yanlarına vardıklarında bayan jeon bir şezlongta oturuyordu, jiwoo onun yanında ayaktaydı ve bay jeon'un da limonata almak için uzaklaştığını öğrenmişti taehyung. bayan jeon onları hoş bir şekilde karşıladı, ilk günün aksine oldukça nazik ve rahattı. muhtemelen sahte sevgililiklerine inanıyordu- öyle ki birleşik ellerini gördüğünde yüzünde memnun bir gülümsemenin oluşmasına şahitlik etmişti taehyung.
jiwoo ise jeongguk'un aksine epey enerjik ve samimiydi. taehyung'u gördüğü gibi sarılmak için izin istemiş ve henüz isimlerini öğrenmişken bile çok memnun olduğu hakkında bir sürü cümle sıralamıştı. taehyung jeongguk'un böyle tatlı bir kardeşe sahip olduğu için şanslı olduğunu düşündü. jeongguk ona kardeşinden bahsettiğinde daha korkutucu bir şey beklemişti.
jiwoo, "taehyung," dedi hepsi şezlonglara kurulmuş otururken. bayan jeon biraz daha uzaklarında uzanmış güneşleniyordu. "benimle yüzmek ister misin? abim kabul etmiyor ve annem de sabah yüzdüğü için şimdi istemiyor. yeni geldiğim için arkadaş da edinemedim- yani, zorunda değilsin ama-"
"isterim tabii, jiwoo," diyerek böldü onu taehyung. genç kızın kendisini bu kadar yormasına gerek bile yoktu. "ben de bunun için gelmiştim zaten ama jeongguk şu an yüzmek istemiyor gibi, seninle daha eğlenceli olacağına eminim zaten."
sözlerinden sonra jeongguk'un ona kaşlarını kaldırarak bakışına jiwoo'nun güldüğünü duydu. aldırmadan ayaklandı ve tişörtünü çıkarmak için hareketlendi. üzerinde bir çift göz hissediyordu.
ense kısmından tutarak çıkardığı tişörtü jeongguk'un oturduğu şezlonga bırakmak için uzandı. onu bekleyen jiwoo'ya ilerleyecekti, amacı buydu ama arkasını döndüğü gibi bileğine sarılan elle durmak zorunda kaldı. olduğu yerde yönünü onu durduran jeongguk'a çevirdi ve ne istediğini anlamak için beklemeye başladı ama beklediği şey jeongguk'un ona uzanarak yanağını öpmesi değildi. kesinlikle değildi.
"dikkatli ol." dedi büyük olan.
taehyung hızlanan kalbini kontrol altına almaya çalışırken, "olurum," dedi panikle. bayan jeon'un dikkatini çekecek bir şey yapmamaya çalışıyordu. heyecanını gizlemek konusunda birkaç günde iyiye gitmişti ama böyle- öpücük gibi şeylerde tepkilerinin kontrol edememekten korkuyordu.
jeongguk'a tekrar dönüp bakmadan adımlarını jiwoo'ya doğru attığında karşılaştığı kulaklarına varan gülümsemeyi görmezden gelmeye çalışmak zordu.
beraber denize doğru ilerlemeye başladıklarında jiwoo, "abimle gerçekten birbirinizi seviyor gibi gözüküyorsunuz," dedi. "geldiğinizden beri sürekli seni yakınında tutmaya çalışıyor ve elleri sürekli üzerinde. bugün sizi görene kadar abimin temaslardan ve öpücüklerden hoşlanmadığını sanıyordum."
taehyung içten içe buna şaşırdı. sahiden şaşırdı çünkü jeongguk'la tanıştıklarından beri büyük olan taehyung'u yanağından birçok kez öpmüş; el ele tutuşmaktan, temastan çekinmemişti. taehyung onun iyi bir oyuncu olduğunu düşündü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
flight of the stars
Fanficyazan: vorania prompt sahibi: taelantic ve sen bana lütfunu sunarken, gökyüzü kızıla dönmeye ve yıldızlar düşmeye başladı fakedating!au