İstediğim bölümü kazanmam üzerine Mersin'deki üniversiteme doğru yola çıkmıştım. Ailemle duygu dolu bir vedalaşmanin ardından çok yorgun hissediyordum ve bir an önce kendimi yurda atmak istiyordum.
5 katlı binanın önünde etrafı seyrediyordum. Bahçesi geniş ve ağaçlık bir yurdumuz vardı. Çardak ve banklar sayesinde esen rüzgarın tadını çıkarmak için gece çıkabilecegim fikri beni mutlu etti. Biraz daha baktığımda az ileride yemekhane için ayrılmış iki katlı binayı ve birkaç yurt binasını daha fark ettim. Sanırım birkaç yurda bir yemekhane olacak şekilde bir dağılım yapılmıştı. İncelemekten sıkılıp içeri girdim.Görevliye kimlik bilgilerimi verdikten sonra nihayet 3. Kattaki odama geçebiliyordum. Kapının önünde durduktan sonra içeride oda arkadaşımın olabileceği aklıma geldi ve kapıyı tıklattim. İçeriden gelen tıkırtılar birinin kapıya geldiğini gösteriyordu. Kapı açıldığında ise karşımdaki görüntü bir anlık nefesimin kesilmesine sebep oldu. Kumrala çalan sarı saçları yer yer açıcı vurulmuş gibiydi ama doğal olduğu çok belliydi. Bu ona farklı bir hava katıyordu ve gerçekten güzel görünüyordu. Bakışlarım yüzüne kaydığında beyaz bir ten ve pembemsi yanaklar ve kızarmış dudaklarla karşılaştım. Öğle saati çoktan geçmişti fakat havanın sıcaklığı o kadar fazlaydı ki hala yurdun içinde bile kendini belli ediyordu. Üstündeki siyah atlet ve giydigi siyah şort bile vücudunun nemlenmesine engel olamamıştı. Bütün bu tespitleri yaklaşık 30 saniyedir ağzım açık yaptığım için olsa gerek karşımdaki kız bana ters ters bakıyordu
Kendime gelerek gülümsemeye çalıştım.
Elimi uzatarak "ben Reyhan" dedim. Tabi iç sesim sen bana yavrum diyebilirsin diye kuduruyordu. Karşımdaki ciddi bakışlar elime kaydı ve karşılık vermeye nihayet tenezzül ederek kısaca "Derin" dedi. Valizime doğru eğilip benim taşımak için kendimi parçaladığım bu ağır şeyi rahatça kaldırarak içeri taşımaya başladı ve bir dolabın önünde yere indirdi. "Temiz biriyimdir. Sen gelmeden her yeri temizledim, istersen tekrar tozunu alabilirsin. Bu dolap senin." Ardından muhtemelen kapıyı açmadan önce yaptığı gibi kendi tarafina geçip bilgisayarından bir şeyler izlemeye başladı.Aradan geçen bir saat sonunda nihayet tüm eşyalarımı yerleştirmiş ve duşa girmiştim. Aniden gelen bir gürültü ve ardından elektriklerin kesilmesiyle kocaman bir çığlık attım. Tam bir saniye sonra derinin sesi kulaklarima ulaştı. "Karanlıktan korkuyor musun?" Ağlamaktan doğru dürüst cevap bile veremiyordum. "L-lutfen içeri ışık tutar mısın?" Kapının hafifçe aralanmasiyla bornozumu üstüme geçirdim ve kapıyı tamamen açtım. Sert bakışlarının ardında endişe gördüm garip bir şekilde. Elimden tutup lavabonun yanına çekti beni. Yüzümü elleriyle yıkadı sonra da havluyla olabildiğince nazik bir şekilde kuruladi. Birlikte yatağımın yanına gittik. Uzandım, üstümü örttü ve kendi tarafına gitmek için hamle yaptığında bileğinden yakaladım. Yüzünde garip bir ifade vardı. Sert bakışlarının altında çocuklarınki kadar saf bir merhamet hissediyordum. Kafa karıştırıcıydi ama şu an tek istediğim benden uzak olmamasıydi. "Burada kalsan olmaz mı?" Derince bir nefes vererek yanıma uzandı. Fırsattan istifade ederek daha da sokulduğumda bana arkasını döndü. Tamam kabul ediyorum bu biraz sinir bozucu ama olsundu. Sonuçta soğuk biri olduğu çok belli yine de bana nazik davrandı değil mi?. Burnumu boynuna yaklaştırdim o da telefonla uğraşmaya başladı. Ne zaman uyuyakaldim bilmiyorum. Görüntusu ile tezat bir şekilde bebek gibi kokuyordu. Çok huzurlu hissettiğim için sanırım çok güzel bir uyku çektim.
Uyandığımda derin yanimda değildi. Elektrikler gelmişti. Kalkıp üstümü giyindim. Sonra kapının yavaşça açıldığını duydum. Derin gelmişti, elinde de bir keman çantası vardi. Beni görünce "uyanmışsin" dedi. "Teşekkür ederim, yanımda kaldığın için. Küçükken beni hep korkuturdu arkadaşlarım. Karanlıktayken kötü şakalar yaparlardı, korkunç hikayeler anlatırlardi. Bu yaşıma geldim hala korkuyorum. Fazla çocukça değil mi?" Dediğimde sadece "hayır, değil." dedi. Sohbet edebilirim umuduyla keman mı çalıyorsun diye soracak oldum fakat önüme indirdiği pizza kutusunun yanına kola doldurmakla uğraştığı için beni hesaba bile almadı. "Yol yorgunuydun uyandırmak istemedim. Yemek saati çoktan geçti. Bir şeyler ye." dedi. O kendi kısmına geçip bilgisayarıyla uğraşırken ben de yemeğimi bitirdim.
Bir süre telefonumla uğraştıktan sonra oflayarak yattığım yerden kalktim. Bu durum dikkatini hiç çekmedi işine devam etti. Yavaş adimlarla yanına yaklaşıp karşısında dikildiğimde bir saniye yüzüme bakıp tekrar kafasını indirmişti. Yüzümü yüzünün önüne getirdiğimde bana bakmadan "ne istiyorsun?" Diye sordu. Tekrar oflayarak doğruldum. "Amma suratsızsin sende bee. Öldüm sıkıntıdan görmüyor musun, böyle sene mi geçermiş?" Diye söyledim. İlk defa güldüğünü gördüm. Köpek dişleri diğer dişlerine göre azıcık daha uzundu. Anlatamam ama bu benim için çok çekici bir şey... Gözlerimi güldüğü kısacık süre içinde asla çekemedim ondan. Sonunda konuşmaya başladığında gözlerine çevirebildim bakışlarımı "benden ne istiyorsun peki? En başta da bunu sormuştum." dedi. Bir iki saniye düşünür gibi yaptıktan sonra yürüyüşe gitmeyi önerdim. Tekrar kafasını bilgisayarina çevirdiğinde anlık olarak çok bozuldum ve hayal kırıklığına uğradım ama sonra ekranı kapatıp hareketlendiginde sevinçle ellerimi çırparak yerimde zipladim. Durup iki saniye beni izledikten sonra belli belirsiz bir gülümsemeyle dolabına gitti. Ben hala kelle gibi sırıtıyordum tabi.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya (GXG)
Romanceİsmi gibi derin bir kız ve gönlündeki deniz kızının hikayesi...