Bölüm 3

21 2 0
                                    


REYHAN'DAN

  Gece boyunca ara ara uyanıp ateşini kontrol etmiştim ve alnına ıslak bez koymuştum. Sabaha karşı neredeyse iyileşmişti. Uyandığında ben çoktan giyinmiş onu bekliyordum. hazırlanması bittiğinde yemekhaneye gittik. Dünkü sıcak tavrı gitmiş gibiydi. ilk karşılaşmamızdaki soğuk bakışlarla etrafı izleyerek konuşmadan yemeğini yiyordu. bu duruma pek anlam veremesem de üstelemedim. 

  Benim ilk yılımdı üniversitede. Ben ve benim gibiler alışma süreci olarak dersler başlamadan bir hafta falan önce yurda gelmişti. üst sınıflardan ise çok az kişi vardı. Derin'in üçüncü sınıf öğrencisi olduğunu biliyordum. Muhtemelen burayı gergin ev ortamına tercih ettiği için buradaydı. 

  Yemek bittikten sonra Derin işi olduğunu söyleyerek apar topar çıkmıştı. Öğlen olmadan çıkmış olmasına rağmen saat akşam 10 u gösterirken hala ortalarda yoktu. Merak etmemek elde değildi açıkçası. Farklı zamanlarda iki kere arasam da telefonuna ulaşılamıyordu. Yurt müdürünün bir bilgisi var mıdır diye düşünürken sakince açılan kapı sesi ile üzerimden büyük bir yük kalktı. Fakat bu rahatlama fazla uzun sürmedi. Karşımdaki bitap düşmüş bedene baktığımda dimdik durmasına karşın berbat bir ruh halinde olduğu çok barizdi. Hiçbir şey Söylemiyordu. Kapıyı kapatıp önünde durmuş öylece gözlerime bakıyordu. Yanina gidip önünde dikildim. Burnuma çarpan onun bebek kokusu değildi. Çok içtiğini belli edercesine alkol kokuyordu. Yüzümdeki değişik tepkileri izlemekten sıkılmış olacak ki üstünü dahi değiştirmeden yatağına gidip yüz üstü uzandı. Gözleri açıktı. Düşünüyordu. Belli ki canını fena sıkan bir durum vardı ama asla anlatmaya yeltenmedi ben de soramadım. Bir bardak su ve bir ağrı kesici alıp yatağının yanındaki komodine bıraktım. Sonra da kendi yerime uzandım. Ne kadar süre onu öylece izledim bilmiyorum bile. Uyuyakalmisim.

DERİN'DEN

Bu sabah yine her zamanki gibi lanet bir güne merhaba klasigini söyleyerek uyanırım sanıyordum. Lanet bir gün olduğu doğruydu. Bugünün farkı çok daha lanet bir gün olmasıydı.

Anne ve babam şimdiden miraslarını bölüşmüştü ben ve iki kardeşim arasında. Öldükten sonra paylaşılacak tek bir ev vardı o da oturdukları ev. Bu durum dolayısıyla herkes kendi başının çaresine bakacak kimse onlarla muhatap olmayacaktı. Planları buydu. Çocuklarını hiçbir zaman sevmediler. Ne kadar az iletişim o kadar huzurdu onlara göre. Verdikleri miras da çok bir şey değildi zaten. Paranin bir kısmıyla veteriner kliniğinin depozitosunu verdim ve arkadaşıma kiraladım. Bir kısmıyla ise kendime motor aldım yine taksitle. Kalan küçük kısımla da BTC işine girdim. Bu sayede aylık düzenli bir gelirim ve kullanabileceğim bir ulaşım aracım oldu. Zamanla bütün kredi taksitlerimi ödedim, dükkanı büyüttüm, işler yoluna girdi diğer kardeşlerimin aksine. Gelelim bu konunun bugünkü halimle ilgisine.

  Elimdeki paranın bolluğu sayesinde imkan buldukça yardım yapmak en büyük uğraşlarimdan olmuştu. Hayata tutunma amacım bana tutulanlar için dimdik kalabilmekti. Bugün aldığım haber tedavilerini üstlendiğim 8 yaşındaki küçük kızın, Ayla'nın, yaşam mücadelesini kaybettiğine dairdi. Haberi alır almaz hastaneye gittim. Ailesi darmadağın olmuştu. Bayağı geç saatlere kadar elimden geleni yapabilmek için onlarla kaldım. Daha sonra ise ayık kafayla bunu kaldıramayacağımi fark ederek icebildigim kadar içtim. Sorun şu ki bedenim ne kadar kendinden geçse de kafam asla uyuşmuyordu. İçmenin de faydası olmayacağını anladığımda yurda geri döndüm. Reyhan beni merak etmişti belli ki. Anlayışlı olduğu için mi yoksa henüz samimi değiliz diye benden çekindiği için mi bilmem, ne olduğunu sormadı. İyi ki de sormadı. Mahvolmuş haldeydim.

  Bana ilaç ve su bıraktıktan sonra yatağına yattı ama yaklaşık bir buçuk saat sonra uyuyakaldigini değişen nefes seslerinden anladım. Kalkıp yanına gittim. Yatağının yanında yere çöktüm. Güzel yüzünü inceledim bol bol. Kalem gibi dudakları, yukarı kıvrık kirpikleri, hafif kemerli ama küçük burnu, saçının kömür karası rengi, o su dalgası şekli... Parmaklarım saçlarına doğru uzandı ama hemen olanı fark edip durdum. Onunla yakınlaşmam doğru muydu ki. Kendimi hapsettiğim o taş duvarlar arasından çıkamayacağımı biliyordum. Çünkü böylesi benim için daha güvenli ve rahattı. Bu durumda onu benimle hapishanenin içinde yaşamaya mahkum mu edecektim? Bu güzel yüz solarsa, bu masum gülüş benim yüzümden ağlamaya dönüşürse kendimle olan savaşıma o zaman yenik düşerdim işte. Kafamdaki seslerin birbirini yemesini hissizlikle dinlerken yumruk olmuş elimi gevşetip kendi yerime geçtim. Sabaha kadar kıvranacagim uzun bir gece olacaktı anlaşılan

...

Eftalya (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin