Selaam. Geldi benim favori bölümüm. :) Nasılsınız? Neler yapıyorsunuz? Kitabı okumaya devam ediyor musunuz? Bi ses verin. :))) Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Pazar günü görüşmek üzere. Keyifli okumalar.
🔥
Şimdiye kadar kendimle çok fazla mücadele etmiştim. Dünyadayken de Rahlia'ya geldikten sonra da hep bir iç savaşla yaşamıştım. Kimi zaman galip gelmiş, kimi zaman yenilmiştim ancak bu denli bir çaresizliğin içine düşmemiştim.
Birini özlemenin ne demek olduğunu bilirdim ama birini özlediğim için hiç bu kadar yorgun hissetmemiştim.
"Beni özlemişsin." dedi. Sesi elle tutulur bir nesneymiş gibi tenime çarpıyor, tüm hücrelerimin alev almasına neden oluyordu. Kehribar gözleri, gözlerimi hazırlıksız yakaladı ve daha ben kontrol edemeden dudağımın kenarı usulca kıvrıldı. Saniyenin onda biri kadar süren gülümsemem elbette ondan kaçmamıştı.
Hızlı düşünmem, hızlı hareket etmem gerekiyordu ama olduğum yere yapışmıştım sanki ve aslında tek bir dileğim vardı. İkimizi şu ana hapsetmek ve şu anı da bir kutuya koyup sonsuza kadar saklamak...
Uzun zaman sonra zihnimde beliren pozitif düşünceler, şimdiden evreni daha yaşanılır hale getirmişti.
Beynim uyuşmuş olmalıydı çünkü kız kardeşimin az önce bizi bu odaya kilitlediğini, ondan öncesinde de tutsak abimizi zindandan kaçırarak düğünümü sabote ettiğini unutmuştum. Kirpiklerimi kırpıştırarak aklımın başıma gelmesini sağlamaya çalıştım ama o karşımda kanlı canlı dururken bu imkansızdı sanki. Elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırmış, heyecandan bir gram kalmış olan gücümü de kaybetmek üzereydim.
Zeki bir günüme mi denk gelmişti yoksa gerçek zaten gün gibi ortada mıydı emin olamadım ama birden kafamdaki çoğu durum berraklaştı.
"James'i sen çıkardın değil mi?" diye sordum yüzüne bakmamaya çalışarak. Aniden yaslandığı yerden doğrulup bana doğru gelmeye başlayınca geriye sendeledim. Birkaç saniye geçmesine rağmen bir cevap alamadığım için devam ettim. "Victoria'yla iş birliği yapıp düğünümü mü bozdunuz yani? Nerede James? Onu bulamazlar mı sanıyorsun? Hem düğün en fazla ertelenir. Ama iptal olmaz. Babam bir şekilde o düğünü..." sırtım kapıya çarptığında ve Ares'in bedeni tüm heybetiyle üzerime eğildiğinde laflarım ağzıma tıkıldı. Kolları başımın hemen yanındaydı ve ellerini kapıya yaslamıştı. Birden bu kadar yakınıma gelmesi görüşümü bulanıklaştırdı. Bir de sanırım nefes almanın yolunu bulamıyordum ve biraz daha oksijensiz kalırsam ölüp gidecektim ama bu sorunlarım arasında ilk sıralarda değildi.
"Bir kez daha düğün dersen seni susturmak zorunda kalacağım." iç çekti. Defalarca kez yutkundum ama boğazımdaki şey her neyse gitmek bilmiyordu. Aramızdaki mesafe bu kadar azken sesim yavru bir kedi miyavlaması gibi çıksa da ona meydan okuyan duruşumdan ödün vermedim. "Ne yapabilirsin ki?" diye sordum sırtımı dikleştirerek. Sanki birbirimize çok uzakmışız gibi, yüzünü iyice öne eğdi ve dudakları yanaklarımın hemen yanında durdu. Tenime değmiyor ama kalbimin yerinden çıkmasına sebep olacak kadar büyük bir etki bırakıyordu. Bir de değse...
Ah...
Ben silkelenip kendime gelmenin yollarını ararken o kulaklarıma doğru fısıldadı. "Öperim."
Kızarma...
Lütfen kızarma Lisa...
Lütfen kahrolası lütfen!
Yanaklarım cehennem ateşiyle yarışacak kıvama geldiğinde, iki elimi birden yüzüme kapatıp çevik bir hareketle kollarının arasından sıyrıldım. Odanın öbür ucuna kadar neredeyse koşarak gittim ve güvenli bölgede olduğuma karar vererek yeniden ona döndüm. İşaret parmağımı doğrultup, şu şartlarda olabilecek en katı halime büründüm. "Her şey gayet normalmiş ve aradan onca zaman geçmemiş gibi gelip benimle flört edemezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kainat Bekçileri-ZAMAN ÇUKURU (2. KİTAP)
FantasyRahlia'ya uyum sağlamaya ve bir prenses gibi davranmaya çalışan Lisa, aşkını da korkularını da kalbine gömebilecek mi?