Hellooooo. Size çok tatlı bir bölüm getirdim. Umarım seversiniz. Ares ve Lisa aşkı hakkında ne düşünüyorsunuz merak ediyorum.
Haftaya ne yazık ki bölüm yayımlayamayacağım çünkü sabah kpss var be öğlende evimiz taşınacak. Yoğun ve yorucu bir gün olacak yani. Bana sınav için şans dileyin lütfen. Eğer okuyanlar arasında girecek olan varsa ben de bol bol başarılar diliyorum. İki hafta sonra beşinci bölümde görüşmek üzere!🔥
Aylardır kaçıp durduğum tüm tehlikelerin ortasına balıklama atlamamın ardından geçen yaklaşık bir saat bir rüyadan farksızdı. Ödümü koparan tüm ihtimalleri alıp, kabul ettikten sonra bu kadar mutlu hissediyor olmam koca bir saçmalıktı ancak içim içime sığmıyordu sanki. Delirdiğimi düşündüğüm çok fazla anım olmuştu ama şu yaşadığım an hepsini sollardı.
Zaman Çukuru'nda kalmaya karar verip, gönül rahatlığıyla Ares'in kokusunu içime çektikten sonra yeniden evine, Clara'nın olduğu yere, dönmeye de ikna olmuştum. Ares'in de ondan çok hazzetmediği belliydi ancak bir şekilde yardımı dokunacağına inanıyordu ve sanırım ona karşı nedenini anlamadığım bir suçluluk ve minnet duygusu besliyordu. Aralarında yüzyıllar önce neler yaşanmıştı öğrenebilmem imkansızdı ama bu kadar uzun bir maziyle nasıl baş edebileceğimi hiç bilmiyordum. Gerçekten Ares'in haklı olduğunu ve bu lanetten kurtulabileceğimizi ummaktan başka çarem yoktu. Bir süre kötü sonu düşünmeyi bırakmayı denemem lazımdı.
"Andre'yle bir kez daha konuşsan." dedi Clara. Şükürler olsun ki flört içermeyen bir cümle kurmuştu.
Andre'yi en son Kraliyet balosunda görmüştüm. Sonrasında dükkanına gitmeyi birkaç kez düşündüysem de bana Ares'i hatırlatacak ya da travmalarımı canlandıracak herhangi bir hamle yapmak istemediğimden vazgeçmiştim. Hala büyü yeteneği duruyor muydu merak ediyordum. Eğer durmuyorsa, bize yardım edebilmesi için birini daha öldürmemiz mi gerekecekti? Hoş. Babam yakın zamanda bize ikinci bir ceset armağan edecek gibi görünüyordu.
Abimin cesedini...
İçimin ürpertisini görmezden gelerek konuya odaklanmaya çalıştım. "Olivia dünyadaysa, onu bulmak için bir büyücü işimizi kolaylaştırır ancak Andre'nin bize yardım edebilmesi için yine ölü birileri lazım. Olivia yıllardır büyüsünü sürekli şarj ettiğinden yakın zamanda gücünün biteceğini sanmıyorum." dedim bir bilge edasıyla. Bu evrenin düzenine hala yabancı olsam da birçok şeyi anlamlandırmayı başarmıştım.
"Gidip Andre'yle konuşurum." dedi Ares ancak Marcus anında itiraz etti. "Rahlia'da ortalık karışıksa, oraya gitmen tehlikeli olabilir. Bir süre durulmasını beklemek daha mantıklı. Burada neler yapabileceğimize bakalım." Haklıydı. Muhtemelen herkes beni arıyordu ve yinr muhtemelen Kevin çoktan gözünü karartmış, baş şüpheli olarak da Ares'i seçmişti. Zaman geçtikçe sakinleşmesi biraz ütopik bir fikir de olsa şu an ki öfkesiyle karşılaşmak çok daha ürkütücü görünüyordu. Ares'e fiziksel olarak bir şey yapamazdı belki ancak yapabileceği şeyleri düşünmek de en az ölümü düşünmek kadar rahatsız ediciydi.
Ares, "Pekala... Bekleyelim." dese de epey gönülsüzdü. Clara'nın söylediği olmadığı için manasız bir mutluluk hissederek gerindim. Ayakta durmaktan sıkılmıştım ancak Clara ve Ares arasında duran tek şey olduğumdan öylece dikilmeyi sürdürdüm.
"Bize bir büyücü lazım. Başka türlü laneti nasıl bozacağımızı bulamayız ki." diyerek direten Clara'ya gözlerimi devirdim. Lanetin bozulup da benim hayatta kalmam için çok hevesliymiş gibi davrandığı zamanlarda ondan kat ve kat daha fazla nefret ediyordum.
"Bulacağız zaten. Sadece hemen değil." dedi Marcus ancak Clara anında karşı çıktı. "Bu ikisi bir aradayken vaktimiz var mı sizce? Yan yana durdukları sürece İgnis'i de kendilerine çekip laneti tetikleyecekler." derdinin Ares ve benim yan yana olmamız olduğunu itiraf etmesi iyi olmuştu. Şimdi gerçek anlamda sinirliydim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kainat Bekçileri-ZAMAN ÇUKURU (2. KİTAP)
FantasyRahlia'ya uyum sağlamaya ve bir prenses gibi davranmaya çalışan Lisa, aşkını da korkularını da kalbine gömebilecek mi?