0.3

277 50 84
                                    

Kravatını bağlayan alfa, sonunda işini bitirmiş ve ayağa kalkıp odasındaki aynanın karşısına geçmişti. Aynadan kendini süzerken kravatını düzgün bağladığından emin olmuş, șık göründüğünü tekrar hatırlatmıştı kendine. En sonunda sol tarafında hala aynı merakla onun bir açıklama yapmasını bekleyen omegaya doğru döndü ve konuşmaya başladı.

"Ruh eșiyiz biz." dedi sadece. İyide az öncede aynı şeyi söylememiş miydi? anlayamıyordu Jisung. Hala kaşlarını kaldırmış beklentiye karşısındaki deltaya bakıyor ancak karşılığında ise ona aynı şekilde kaşlarını kaldırıp bakan delta ile karşılaşıyordu. Karşısında taklidini yapan deltadan kendi sormadan başka bir yanıt alamayacağını anlayan Jisung hızla sorularını yöneltti.

"Nasıl yani? ne demek ruh eșiyiz? nereden çıktı bu?" birbirine benzeyen sorularından sonra deltadan tabiri caizse 'mal mısın?' bakışı almış ve buna anın getirdiği gerginlikle takılmamıştı.

"Basbayağı, dümdüz ruh eșiyiz işte. Nesini anlamadın bunun?" diyen delta ile sahte bir gülümseme belirdi dudaklarında.

"Majesteleri çok özür dileyerek tekrar soruyorum ama ne demek istediğinizi hala anlamadım?" nasıl yani diyordu içinden. Nasıl anlamıştı ki ruh eşi olduklarını? neye dayanarak söylüyordu bunları? inanamamakta gayette haklıydı. Delta tam ağzını açmıştıki omega ona müsaade etmeden tekrar konuştu.

"Aniden bana ruh eșiyiz biz diyorsunuz ve buna inanmamı mı bekliyorsunuz?"

Delta derin bir nefes alıp verirdikten sonra bu sefer konuşan kendisiydi.

"Sana bunu kanıtlayabilirim ama geri dönüşü olmayacağının da farkında olmalısın." Jisung bu sözlerden sonra zaten gerginken daha da gerilmiş ve tanrıya dua etmeye başlamıştı içinden. Kellesinin gideceğine inanıyordu şuan. Gerçi Kraliçe Seo'nun buna izin vereceğini de sanmıyordu ama bu karşısındaki deltanın ondan güçlü olduğu gerçeğinide değiştirmiyordu.

Tanrı aşkına bu adam onu üçe katlar beşe bölerdi!

Evet şuan tam olarak deltanın onunla dalga geçtiğini ve onu öldüreceğini düşünmeye başlamıştı. O hala bunları düşünürken ağzından hiç çıkmaması gereken kelimeler çıkmıştı bile.

"Olmayan birșeyi nasıl kanıtlamaya düşünüyorsunuz majesteleri?" Jisung bunları söyledikten sonra karşısındaki adama ona inanmadığını belli eden gözlerle bakmaya başlamıştı. Ancak karşısındaki Prensin bir anda ona doğru geleceğini hiç düşünmemişti.

Sanırım bu adam Kraliçe Seo onu kurtaramadan öldürecekti. Korkuyla karşısındaki adamla eş zamanlı şekilde geriye adımlıyor, aynı zamanda etrafına kendini savunacak birșeyler bulma umuduyla bakıyordu.

Gördüğü kılıçla hızla adımlarının yönünü değiştirip hızlı bir şekilde sağ tarafa yöneldi. Delta önündeki ani hareketlenmeyi beklemiyor olacaktı ki kılıcına yönelen omegayı engelleyememiști. Ancak hala oldukça rahattı. Hiç istifini bozmadan omegaya doğru ilerlemeye devam etti. Karşısındaki omeganın cılız bedeni ile ona birșey yapamayacağına emin gibiydi.

Ancak karşısındaki onu şaşırtacak bir şekilde kılıcı öne doğru hızla savurmuștu. Darbeden rahatça kurtulan Minho alaylı ve inanamayan gülümsemesiyle karşısındakine bakıyordu. Neyine güveniyordu bu çocuk?

"Elindekini hemen bırak." sakin bir tonda konuşuyordu şuan. Biraz hak veriyordu karşısındaki çocuğa. Korkmuş olabilirdi ki gözlerinden de korktuğu açıkça belli oluyordu.

Ama hangi akılla bir Prense hatta deltaya kılıç doğrultuyordu orası muammaydı.

Elindekini hala korkuyla sıkıca tutan omega bunu yapmayacağını kafasını sağa sola sallayarak ifade ederken, delta oldukça sakin bir şekilde omegaya adımlamaya başlamıştı tekrar. Jisung elinde kılıç olmasına rağmen hala ona doğru gelen adam karşısında ne yapacağını bilememiş, kılıcı yeniden savuracaktı ki karşısındaki adam onun bunu yapacağını önceden tahmin ettiği için baskın ve kısık bir tonda "Sakın." demişti ve bu omeganın durmasına yetmiş gibiydi.

iwmfly, MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin