0.5

303 56 10
                                    

Yan yana yatan iki ruh, birbirinden bağımsız bedenler. Aynı yatakta yatan ve ruh eşi oldukları yeni ortaya çıkan Han Jisung ve Lee Minho tam olarak bu sözleri temsil ediyordu.

Odada baygın bulunmalarının ardından hızla hekimler tarafından muayene edilmiş, daha çabuk kendilerine gelmeleri için aynı yatağa yatırılmışlar ve uyanlamaları beklenmeye başlanmıştı. Ancak saat gece beş sularında olmasına rağmen henüz ikisinde de bir hareketlenme yoktu.

Yaklaşık yarım saati daha hareket etmeden geçiren ikiliden Jisung'ın hareket eden parmakları birazdan uyanacağının habercisi olurken beklenen gibi olmuş, yavaş yavaş gözlerini açan genç ilk başta nerede olduğunu idrak etmeye çalışmıştı.

Yerinde doğrulup etrafına göz atan çocuk yanındaki deltayı görmesiyle istemsizce gözlerini büyütürken son olanları hatırlamaya çalışıyordu. En son temas eden bilekleri ve kendini daha fazla taşımayan bedeni aklına gelince hızla gözlerini bileğine indirmişti.

Parlıyordu?

Jisung, göz acıtırcasına parlayan bileğini görüp hızla yerinde biraz daha doğrulmuş ve kendini deltanın üstüne atmıştı. Elleri hızla deltanın bileğini bulunca gözlerinin hizasında kaldırmış, onunda bileğinde şiddetle parlayan çiçekleri gördüğü gibi artık yaşananları idrak etmeye başlamış ve bundan sonra ne yapacağı hakkında düşünmeye başlayacaktı ki duyduğu ses buna engel olmuştu.

"Sence de biraz hızlı gitmiyor muyuz?"

Pişgince sırıtıp fark etmeden kucağına kadar çıkmış olan omegayı kafasıyla işaret edip konuşması, zaten sinirleri iyice yıpranmış olan omegayı daha da sinirlendirmekten başka hiçbir şeye yaramamıștı.

"Ne saçmalıyorsun lan sen, niye parlıyor bunlar? ayrıca sen nasıl benim iznim olmadan bana temas edesin?"

Bir anda karşısındakinin kim olduğunu unutan Jisung, her bir kelimesinin ardından karşısındaki deltaya bir kere daha vuruyor, ve kendince karşısında ona sırıtan adamdan intikam alıyordu. Ancak bunu yaparken ne kadar tatlı gözüktüğünün farkına asla varmıyordu.

Şuan karşısında ona vuran ve sinirle konuşan omega gözüne ne kadar tatlı gelse de onun gözünde suçlu kalmamak için temas önceki konuşmalara ufak bir gönderme yapma gereği duymuştu delta.

"Hatırlarsan, sana ruh eşi olduğumuzu söylediğimde bana inanmayıp kanıtlamamı isteyen sendin. Ayrıca sana yapacağım şeyin bir geri dönüşü olmayacağını da belirttim diye hatırlıyorum?" sonlara doğru tek kaşını kaldırarak konuşmasına devam eden deltayla siniri daha da katlanan Jisung, dişlerinin arasından konuşarak yanıtlamıștı karşısındakini.

"Fazla konuşuyorsunuz sanki majesteleri? ayrıca size sorduğum sorulara hala bir cevap alamadım. Tam olarak ne anlama geliyor bu çiçekler?" sormasına rağmen hala cevap alamadığı sorulara değinmesi ile karşısındaki delta derin nefes almış, ve omeganın söylediklerinden sonra tekrar eline bir kılıç alıp kendisine doğrultmamasını dilemişti.

" Ruh eşi olan insanların ilk temaslarında, temasın gerçekleştiği bölgede çiçekler çıkar. Bu çiçekleri resmi olarak ruh eşi olduğumuzun bir simgesi gibi düşünebilirsin. Parlama sebepleri ise yan yana olmamız."

Yıllarca sarayda bunların eğitimini almış biri olarak, ruh eşi bağıyla alakalı çoğu şeye hakimdi Minho. Ancak Jisung'ın aldığı eğitim onunki kadar göreceli değildi. Herkes onu bir hizmetli olarak bildiği için saray örf ve adetlerini öğrenmişti bu yaşına kadar. Arada sırf biraz daha bilgi alabilmek için Prens Changbin'in yanında kalmaya çabalasa da pek etkili bir çözüm olmamıştı bu. Ancak herkesin ağzında dolaşan, bununla ilgili hikayelerin boy boy dolaştığı bir krallıkta büyüdüğü içinde ruh eşleri hakkında doğruluğundan emin olmadığı şeyler biliyordu. Ve asıl siniri bu bildiği şeylerin doğru olma ihtimaliydi.

iwmfly, MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin