Kraliçe Lee elindeki kadehteki içkiyi yudumlarken bir yandan da misafirlerine gülümsüyor, hoş atmosverde dans eden çiftleri izliyor, gecenin oldukça güzel ve olaysız geçtiğinden emin oluyordu.
O hala kadehindeki içkiyi yudumlarken yanına yaklaşan ve nefes nefese kalmış olan muhafızı görmüş, birșey olduğunu düşünerek yerinde doğrulmuştu. Yanına gelen muhafız Kral Lee'nin de dikkatini çekmiş olmalıydı ki çift dikkatle karşılarındaki muhafızı dinlemeye başlamışlar, neden nefes nefese yanlarına geldiğinin sebebini duymayı beklemişlerdi. Muhafız ilk olarak saygısızlık etmemek için kısa bir reverans yapmış, kimse sözlerini duymasın diye dikkatle ona bakan çifte doğru eğilmiş ve nefes nefese kendini anlatmaya çalışıyordu.
"M-majesteleri, Kraliçe Seo gönderdi b-beni. Deltamız r-ruh eşini buldu." arada aldığı sık ve derin nefesler yüzünden kekeleyerek konuşan muhafızın sesindeki heyecan ve şaşkınlık bariz belli olurken Kral ve Kraliçe Lee'nin gözleri aynı şaşkınlıkla açılmış ve birbieriyle buluşmuştu. Karşılarındaki adamın sözlerini idrak etmeye çalışıyorlardı şuan.
Oğulları daha yarım saat kadar önce ayrılmıştı yanlarından. Bu yarım saatte ne olmuş olabilirdi tanrı aşkına?
Kraliçe Lee hemen yerinden kalmış ve ne yapacağını bilmez halde etrafına bakmıştı. Bu haber hemen duyulmamalıydı. Etrafına bakmış ve kimsenin odağını onların üzerinde olmadığını gördükten sonra önündeki muhafıza doğru dönüp konuşmuştu.
"Neredeler? sen nerden gördün? kimin haberi var senden başka?" diye sırasıyla eşinin de aklında olan sorularını sormuş ve cevaplarını almayı beklemiști.
"Deltanın odasındaydılar en son, ancak hekimleri çağırmamı emretti Kraliçe Seo. Ondan ve hekimlerden başka kimsenin haberi yok, ilk sizlere gelmemi söyledi."
Artık nefeslerini düzene sokmuş olan muhafız saygılı ses tonuyla konuşmuş ve karşısındakilerden bir tepki beklemeye başlamıştı. "Beni onlara götür." diye emreden Kraliçe Lee önünde hızla ilerlemeye başlayan muhafızı takip ederken eşinin de arkasından geldiğini duyduğuadım seslerinden anlıyordu.
İlerlerken kafasının içinden geçen düşüncelere hakim olamıyordu 'Yine mi sen Seo, yine mi sen!' gibi cümleler zihninde dolaşırken önündeki muhafız ile geldiği sarayın sağlık bölümünde koridorun sonundaki odanın önünde bir uçtan diğer uca turlayan ve stresli feromonları buradan duyulan Kraliçe Seo, duyduğu adım sesleri ile kafasını kaldırmış ve onun gönderdiği muhafızın ardında gördüğü eski dostu ve onun sevgili eşi ile bir süre hareket etmeyi bırakmış ancak karşısındaki kadının ona olan sert bakışlarını fark ettiği gibi kafasını önüne eğerek yaptığı turlama ișine geri dönmüştü.
Kraliçe Lee sinirle baktığı pek sevgili(!) eski dostuna doğru hızla ilerlemiş ve kolundan tuttuğu gibi kendine çevirmiş ve kendini ona yaklaştırarak konuşmaya başlamıştı "Yine ne haltlar karıştırıyorsun sen?!" fısıldar gibi çıkan sesinden bile belli oluyordu öfkesi. Oldukça sinirliydi, oğlunun son yarım saat içinde 'ruh eşini bulması' onu dumura uğratıyor ve nasıl olur diye sorgulamasına, bir yanıt bulamadıkça da sinirinin ve merakının katlanarak artmasına sebep oluyordu.
"Hiçbir şey yapmadım ben! ne yaptıysa senin oğlun yapmış! içeri girdiğimde yerde baygın bir şekilde yatıyorlardı. " Kraliçe Seo'da fısıltılı ama bir o kadar da isyan dolu sesiyle karşılık vermişti.
"Kim peki?" diye korkakça bir soru yönetti bu sefer. Alacağı cevaptan bir hayli korkuyordu. Tahmin ettiği kişi olmamalıydı, o çocuk olmamalıydı işte!
"Jisung."
Duyduğu isimle derin bir nefes aldı Yejin (Kraliçe Lee). Karşısındaki bir çift göze üzüntü ile bakıyordu şimdi. Aslında üzülüyordu da bir yandan Jisung'a. Genç yaşında annesinin yüzünden belki bir kere daha mahvolmuştu hayatı. Kadere inanırdı Yejin ve ona göre bu yaşananlar kader değil hata idi.
Ya da şans..
O hala karşısındaki kadına bakarken önlerindeki büyük kapı gürültü ile açılmış ve içinden baş hekim çıkmıştı. Herkes pür dikkat hekimin ne diyeceğini beklerken hekim, ona meraklı gözlerle bakan insanları yanıtlamak için konuşmaya başlamıştı.
"İkiside gayet sağlıklı, anormal hiçbir durum yok. Ruh eşiği çiçekleri çıktığı için bayılmışlar o kadar. Sabaha kadar kendilerine gelirler zaten." sözlerini bitirip kısa bir reverans yapan baş hekim, diğerlerini ardında bırakarak odasına çekilirken arkasında hala olayı sindirmeye çalışan grup Kraliçe Yejin'in derin nefes alması ve sert tonda konuşması ile ona doğru dönmüşlerdi.
"Bu gece burada konaklayın. Ben birazdan odalarınız hazırlatırım. Yarın sabah bu olayı iyice konuşur, duruma göre iyi bir karar veririz. İyi geceler."
Kraliçe Mina'ya yönelik konuşması bittikten sonra arkasını dönüp balo salonuna doğru ilerlemiş ve zaten bitmek üzere olan balonun sonunda misafirleri ağırlaşmıştı. Arkasında bıraktığı Mina ise ne yapacağını bilemiyor ve bir an önce bu günü sonlandırmak istiyordu ki öylede yapmıştı.
Kısa bir süre sonra yanına gelen hizmetkar Seo ailesine kalacakları odasına götürmüş ve günün kapanmasını sağlamıştı.
★★★
Selamlarr😐💓
Wattpad yazdığım șeyleri sildiği için bölümü hemen hemen baştan yazdım sizide bekletmemek için biter bitmez atıyorum.
Bölüm hakkındaki düşüncelerininizi şuraya alabilir miyimm
ben pek beğenmedim çok acele oldu bu nedenle lütfen yazım yanlışlarını gördüğünüzde söyleyin çünkü kontrol edemedim. Gün içinde hiç bölüm yazacak boşluğum yok. Akşamlarıda ne kadar yazabiliyorsam artık. O yüzden bir sonraki bölüm biraz gecikecek muhtemelen.
675 kelime gibi bişey neyse neyse
İyi geceler dilerimm(veya günün hangi vaktindeysenizz) 💗
baybau👾
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iwmfly, Minsung
FanfictionSeo krallığında asla kraliçeden uzakta kalmayan hizmetkar Han Jisung, bir gün gittiği debutante balosunda yaptığı hata sonucu ruh eşini bulur. @naragasyung 'un povundan esinlenerek yazılmıştır. ★omegaverse I was made for lovin' you.