Cinayet-1: KAŞIK
Beyaz dişleri gülümsemesi ile birlikte ortaya çıkıverdi.
Ellerini masaya yerleştirip ayağa kalktı." Önce hangisinden başlasam?" diye düşünmeye başladı .
Büyük bir kahkaha koptu zihninden.
"Tabii ki en sevdiğimden" dedi büyük bir zevkle.
Beyaz üzerinde yeşil çiçek deseni olan elbisenin kollarını yukarıya doğru katladı, zayıf ve beyaz kollarına renk veren heyecanla ortaya çıkmış mavimsi damarları görünmeye başladı.En az onun kadar güzel olan annesine yaklaştı ,annesinin yüzünü incelemeye başladı .
Eliyle gözlerine dokundu ,parmakları aşağı doğru hareket ediyordu. Yanaklarını okşadı son olarak parmaklarını dudaklarının üzerinde gezdirdi .
Annesinin kapanan gözlerini açtı, az sonra olacaklara şahitlik etmesini istedi.Güzel annesi ne çok severdi kızını hep en iyisini isterdi onun için.
Güzel kız annesinin sevgisine esir kalmıştı ,o da çok severdi annesini.Şimdi ölü bir beden karşısında, annesinin huzur verici nefes sesi susmuştu sonsuza kadar .
Güzel kız eline parlayan bıçağı aldı, dikkatlice inceledi .
Ayna gibi olan bıçak kızın gözündeki o coşkuyu o zevki gördü ve bunu güzel kıza da göstermekten çekinmedi.karşısında ölü bir beden ne kadar da rahatsız edici görünüyor.
"Tıpkı... Tıpkı... bir çöp gibi"
Güzel kız için çöp bu demekti ve çöpü ile oynamayı severdi ."Çılgın bıçak hadi başlayalım!.."
Güzel annesinin beyaz yüzü çok masum görünüyordu.Bıçağın ucu yumuşak yanağı okşamaya başladı .Daha derinlere, daha derinlere ilerledikçe bu acımasız okşama yüzde büyük boyutta yaralar açmaya başladı.
Güzel kadın yazık ona beyaz yüzü kırmızıya döndü.
Bıçağın ucundaki kırmızı sıvı, çığlık atan zemine damladı ...
İşte ilk kan damlası bunca yıllık ahşap zemin her kıymığına kadar damlayı hissetti... Titredi...Parçalanan güzel yüz çirkinleşmişti. Yüzden akan kızıl sıvı boyuna doğru ilerliyordu.
Elindeki renkten memnundu kız.
Annesinin yüzüne yaklaştı ,kanı kokladı.
Pek bir koku yoktu .
Sinirle başını kaldırdı ve hiddetle:"Ama bir çöp nasıl da kokmaz" dedi.
Yemeğin başında çorbayı kaşıkla büyük bir iştahla içen annesinin yüzünde kalan tek beyaz yer "gözleri" diye geçirdi içinden.
Merak etti dokundu.
Annesinin çorbayı içmesine yardım eden kaşığı aldı. Kaşıkta çorbanın içindeki birçok baharat taneciği gördü.
Kirli bir kaşık tıpkı acımasızca konuşmaya yardım eden dille benziyordu .Ağız içinde her ne kadar da temiz görünen dil sahibine bağlı olarak bir bahart içeriyordu... Acısını fazla koymuş ve dile bulaşan kötü sözler ne kadar çok kızın canını acıtıyordu .
Kızın gözleri düşündü:
" Acaba bir dil gözlerdeki acıyı görebilseydi acımasızca sözleri sarf edebilir miydi ?" Kendi kendine cevapladı:
"Sarf etmezdi..."Kaşığın ucuna baktı sivri görünüyordu...
Sivri ucu izledi, annesine döndü.
Elindeki kaşığı havaya kaldırdı ve hızla sivri ucu sağ gözün üstüne sapladı.
Güzel kız parlayan gözleriyle
patlayan gözden akan sıvıya baktı.Parmaklarıyla gözden akan sıvıyı hissetmeye başladı garip bir kıvamı vardı... Parmaklarının arasında gezdirdi gözdeki sıvıyı. Bu ona adeta zevk veriyordu...
Kaşığı tekrar kanlı ellerine aldı ve gözü çıkarmaya başladı. Parçalanan göz sıvısıyla birlikte kaşığın üzerindeydi ve bunu inceledi baktı... Baktı... Ve durdu çorba kasesine özenle parçalanan gözü yerleştirdi . Annesinde sevdiği her şeyi parçalamıştı. Mutluydu ama daha fazlasını istiyordu. Işıldayan gözlerle babasına baktı...
... DEVAM EDECEK...
" Ölüm bir yemek kadar yakın olabiliyor bazen baharatları iyi ayarlamak gerek"
Kural-2: Yemeğini ihtiyacı olanlara ver, yemeğini kaybetmekten korkma .
* Sevdiğin şeyleri kaybetmekten korkma*
( Oda annesinin gözlerine aşıktı.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaşıklar, Çatallar, Bıçaklar
Mistério / Suspense°°Ölüm bir yemek kadar yakın olabiliyor bazen baharatlarını iyi ayarlamak gerek°° Ne demek istediğimi merak ediyorsanız sizi kitabın içine davet ediyorum...