02.02

6 0 0
                                    

han jisung

"kaç yaşındaydın sen?" aldığım soruyla dudaklarımı birbirine bastırdım. "19" kaşlarını kaldırıp düşünürcesine bir surat yaptı. kafasını ovaladıktan sonra masada bana doğru yaklaştı. "küçüksün. çok küçüksün."

"önemli olan yaş değil, icraat. ben kendime güveniyorsam bu bir sorun olmamalı bence." tek kaşını kaldırdığında onu etkilediğimi düşündüğüm için özgüvenim artmıştı. "hmm, istikrarlısın.. sevdim." kafamı hafifçe yukarıya kaldırdım kendimden eminliğimi göstermek için. bu iş benim olacak, o 6 milyon benim.

söylemeyi unuttum, şu an onun evindeyiz. yemek masasında oturmuş iş için konuşuyorduk. aslında düşündüğüm tek şey neden özel bir asistan istediğiydi. şu kocaman şato(!)'ya girdiğim andan itibaren en az 20 tane farklı koruma gördüm. ama onun için koruma ve özel asistanın bir farkı olmalı büyük ihtimal.

"peki, işe alındım mı?" derin bir iç çekip tam dibinde duran korumaya bir kaç kaş göz yaptı. koruma gittiğinde gözlerini bana sabitledi. gerilmedim değil açıkçası, ama belli etmemiştim. bende ona bakıyordum aynı şekilde.

adam tekrar geldiğinde elinde bir kağıt vardı. adını bilmediğim ev sahibi kağıdı bana uzattığında kısaca göz gezdirdim. konuştuğunda ise bakışlarım tekrar ona odaklanmıştı. "bu sözleşmeyi imzaladığın andan itibaren işe kabul edilirsin. sözleşmede olması gereken her şey yazıyor." kafamı sallayıp birkaç sayfa atladım ve imza atmam gereken yeri buldum. bana kalemi de uzattığında alıp imzaladım sözleşmeyi. huh, zor bir iş görüşmesiydi..

sözleşmeyi ona uzatıp yüzüne baktım, çok mutlu görünüyordu. sanırım yalnız biri. yalnızlığını gizlemek için 6 milyon won verebilecek kadar yalnız. üzüldüm şimdi..

"okulun bize biraz engel olacak ama sorun değil. okul saatleri dışında burada olmanı istiyorum. sözleşmede yazıyor ama okumadığın için söyleyeyim dedim.." dudaklarımı birbirine bastırdım yavaşça. en azından ilk sayfayı okusaydım iyi olurdu, önemli şeyler orada yazıyor olmalı. yine de kendisi bana gün geçtikçe bir şeyler söyler diye düşünüyorum.

"şimdi, bugün burada mı kalacağım?" kafasını salladığında kaşlarım havalandı istemsizce. yurttaki üyeliğimi aldırsam iyi olacak. bir de seungmin'e haber vermeliyim..

"şimdi yurda gitsem olur mu? hem eşyalarımı alır, hem de müdüre orada kalmayacağımı söylerim." kafasını yukarı aşağı salladı. "şoförüm seni bırakır." koruma tekrar bir yere gittiğinde ev sahibi de ayaklandı. onun ayağa kalktığını görünce ben de kalktım. ismini sormak istiyordum ama.. utanıyorum?

kafasıyla gelmemi işaret ettiğinde onu takip ettim masadan telefonumu aldıktan sonra. ön bahçeye çıktığımızda etrafı inceledim. eve arka bahçeden girdiğimiz için burayı görememiştim. kesinlikle arka bahçeden daha güzeldi.

kapının önünde bir araba durduğunda ona baktım. sanırım okula gideceğim araç buydu. ev sahibine baktım. "geçebilirsin." dediğinde kafamı hafifçe eğip arabaya ilerledim. arka koltuğa oturduktan sonra kapıyı geri kapattım. araba birden çalıştığında kaşlarımı çattım. "nereye gideceğimizi biliyor gibisin?"

"seoul üniversitesi." aldığım soğuk cevapla kaşlarımı kaldırıp arkama yaslandım. şu lanet evde bir insanoğlu bile gülmez mi amına koyayım..

...

müdürle konuşup olayı hallettikten sonra eşyalarımı almak ve seungmin'i görmek için odama ilerlemeye başladım koridorda. seungmin'e bu haberi vermek benim için zor olacaktı. yalnızca 1 gün birlikte uyuyabilmiştik. ve artık bana "oda arkadaşı" deyip garip bir şekilde göz kırpmayacak..

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 10 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

flawless - minsungWhere stories live. Discover now