1.Bölüm

87 4 4
                                    

"Anne kapı çalıyor babam geldi" diye koştuğum kapıda yakalarımı düzelttim ve tam kapıyı açıcakken annem'in mutfaktan sesi geldi.
"Abin gelmiştir belki bu hafta gelecekti" dediğini duyunca hazır ol duruşunda kapıyı açtım.
Hayatım boyunca hiç ağlamadım ve üzülmedim ama bu görüntüyü görünce duruşumu bile bozmadan askerin yüzüne baktım ve tek bir cümle "Vatan Sağolsun" dedim ve bir an kendimi kaybettim. Abim'in resmi olamazdı ve abime gönderdiğim kutu askerlerden biri söze başladı.
"Albay Kenan Gümüşçü oğlu Uzman Er Yusuf Mert Gümüşçü çıkan çatışma sırasında şehit olmuştur." dediğinde gözlerimden yaşlar akarkken bir bağırışla
"Abii hayır olamaz"
"Anne"
"Babaa" diye çığlıklarım küçük evimizde yankılanır iken mutfakta abim için sarma saran annem yanıma koştu.
"Kızım Zehra ne oldu abin gelmedi mi?" annem kapıdaki askerlere baktı o da benim gibi yere düştü ağlamaya başladı.
Ağlarken bir yandan titriyordum bir yandan da bir şey mırıldanıyordum.
"Gurbet ilde bir başıma neydeyim?"
"Yardan ırak yaşanır mı?" dediğimde bana birisinin sarıldığını hissettim.
"Baba abim"diyince bu babam değildi onu anladım.
Askerlerin olduğu yere baktım ve askerler gitmişlerdi biri hariç o ise abim'in çocukluk arkadaşı Anıl Gökalp Taşkın'dı.
Bize asker selamıyla bakarken yanımıza doğru yürüdü ve yanıma eğildi.
Tam o an anneme baktım o bana ben ona bakarken göz göze geldik. Ağlıyordu üzgündü ama bir anda ellerine baktı ve üstüme atladı.
Beni boğmaya çalışıyordu annem beni öldürücekti.
Annem beni boğarken ondan kurtulmaya çalışırken bana bakarak
"Sen ölseydin keşke oğlum yerine"
"Orospu'nun kızı sen gaz verdin ona asker ol dedin"diyerek daha kuvvetli bastırdı boğazımı...
Anıl silahını anneme gösterdi ve
"Bırak kızını Kadriye abla lütfen" derken annem beni öldürmek ister gibiydi nefessiz kalacaktım.
Anıl ellerini anneme uzatmış onu benden ayırmak için elinden geleni yapıyordu.
Bazı komşular benim sadece abim yanlış kalmasın diye yaptıklarını söylerlerdi
Anıl beni annemden ayırdığı anda benim kolumdan tuttarak arkasına aldı ben ayakta zar zor nefes alıyordum.
Annem tam üstüme yürüyecekken Anıl onu tuttu ve emri vaki bir ses tonuyla sanki karşısındaki (eski)Albay karısı değilmiş gibi konuşmaya başladı.
"Ben Anıl Gökalp Taşkın ve Yusuf Mert Gümüşçü'ye verdiğim sözü tutacağım ve siz kızınıza dokunamayacaksınız eğer dokunursanız bedeli ağır olur Kadriye Hanım" dediğinde annem bana bakıyordu.
Kumral saçlarım dağılmış ve üstümdeki kazak yırtılmış altımdaki eşofman ise eskiydi.
Annem ile tekrar göz göze geldik benden nefret ediyordu,bunu biliyordum aslında hem Albay kocasından boşanmış.
2 ay sonra oğlu ölmüştü normaldi.
Boşanmakta haklıydı onu 16 yaşımda başka bir adamla basmıştım ve babama fotoğraflı bir kanıt göstermiştim.
"Orospu'nun kızı evimden defol teröristin kızı" diye bağırdığı an tam bana yakışacak şekilde bana terörist  diyen kadının yanından göğüsümü gere gere geçtim.
Odama girerkken masa altındaki çantamı aldım ve dolabimi açtığımda Anıl odaya girdi.
Hızlıca eşyalarımı koydum ve okul çantama kitaplarımı koydum.
Dolabın üstündeki bavulu almak için uzandığımda boyum kısa geldi. Küçüklükten beri boyum kısaydı.
Anıl yanıma gelerek "Bavulu ben indiririm"dediğinde bavulu tek elini kullanarak indirdi.
"Hızlı ol eşyalarını hızlı koy Albay kızı" dediğinde bavulu açmış çoktan eşyalarımi koymuştum.
Bavulu kapattım ve ona baktım kumral saçları ve koyu kahve gözleriyle beni izliyordu.
"Hazır mısın Albay kızı" dediğinde hiç düşünmeden
"Her zaman ya sen yüzbaşı sen hazir mısın?" Dedim babam gibi konuşmaya çalışarak bana baktı ve bavulumu tuttu ve bir cümle diyerek odadan çıktı.
"Seni çok iyi misafir edeceğiz Zehra" demişti.
Keskin bakışlarla okul çantamı elime diğer çantamı da sırtıma taktım odadan çıkıp annem'in yanına geldim.
Anıl annem'e sinirli sinirli bakarken ben kadına yıllardır "Anne" dediğim için utanıyordum. Okul çantamı Anıl'a uzattip salona yürüdüm.
Salona girince"MUSTAFA KEMAL ATATÜRK" fotoğrafına asker selamıyla selam verdim ve fotoğrafın yanına gittim. O fotoğrafı duvardan yavaşça söktüm ve yanındaki türk bayrağını da söktüm.
O sırada derin bir nefes sesi geldi arkadan arkama yavaşça döndüğümde o kişi Anıl'dı.
Elimdeki MUSTAFA KEMAL ATATÜRK resmini ona verdim ve salondan çıkarken abim'in arabasının anahtarını alıp salondan çıktım arkamdan gelen Anıl ile aşağıya indik.
Annem sadece durdurmak için kolumu tuttuğu an Anıl sesini kalınlaştırdı.
"Kadriye abla bırak kızı"dediğinde annem kolumu zar zor bıraktı ve ona baktım.
"MUSTAFA KEMAL ATATÜRK fotoğrafı ve Türkiye bayrağı sadece Türklerin olduğu yerde durar ve sadece bayrağı için canını verebilecek evlerde bulunur" dedim nefesimi verirken Anıl arabaya gitmesini işaret ettim.
Annem bana bakarak kolumu tekrar tuttuğunda tek bir  şey dedi.
"Nereye Zehra kime gideceksin? dedi annem tam o an annemin elini benim kolumdan ayırdım ve elini geri ittim.
"Senin gibi bayrağımıza saygısızlık yapan birinin yanına değil bunu bil yeter" dedim annem hemen yüzünü yere eğdi.
Annem  abim ve ya babam varken bayrağımıza sahip çıkardı.
İkisinde yoksa bayrağımızı yere silerken görmüştüm.
Buna engel olmuştum 1 saat aralıksız yıkmıştım.
16 yaşında bayrağımızı sobada yakmıştı odamdaki bayrağı soba'da görmüştüm yanarken o bu milleti ne kadar sevmese de ben bu millete doğdum ve büyüdüm.
Ben şehit haberlerine üzulürken o yanımda kahkaha koyuverirdi.
Annem'e baktım ve onun omzuna dokunarak gururla
" Terörist asıl sensin Türklerin gücü tükenmeyecek haberin olsun" dedim ve elini omzuna vurdum ve geri çektim.
Arabanın oraya yürüdüm ve Anıl beni bekliyordu ve emir bekliyordum.
"Bin Asker" dedim ve ikimizde aynı anda arabaya bindik ve kapıları kapattık.

                           ∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

"Geldik" dedim askeriye binasına bakrkken Anıl arabadan inip  beni bekledi.
Arabadan indiğimde yüzüme bir rüzgar çarptı. Babam bilmiyordu yada biliyordu ama abime olan sözümü tutacaktım.
"Ben ölürsem babam sen haber ver elmalı şeker" dediğini hatırlıyordum.
Girişteki iki asker'in yanına gittim.Bana niye burd olduğumu sordular.
Anıl'ın elindeki MUSTAFA KEMAL ATATÜRK fotoğrafını bir askere uzattım ve eline verdim.
"Albay Kenan Gümüşçü'nün kızıyım ve bu da" dediğimde Anıl hemen lafa girdi.
"Albay Kenan Gümüşçü'nün kızı Zehra Gümüşçü ve bende onu babasına getiren Yüzbaşı Anıl Gökalp Taşkın kenara kayın da geçelim asker  arabaya ve fotografa göz kulak olun"dediği anda uzun boylu asker kapıyı açtı ve her yerde asker olduğunu gördüm.
İlerlerken arkamdan gelen Anıl ellerini arkasında birleştirerek bana bakıyordu.
Yanımıza gelen asker Fatih'ti. Anıl bir an durduğunda ben de onunla durdum.
"Oğlum bitti mi işin?" diyen Anıl' bakan asker evet anlamında kafasını salladı.
"Oğlum bu bayrağımızı al ve duvara as bu bayrak bizim ve sizin gibi milletini seven ve koruyan askerlerin elinde olmalıdır" dedi ve gururla askere baktı.
Asker yanımızdan ayrılırken babamın odasının önündeydik.
Kapıya vurdum ve ses geldi o kahramanca  ses "Gel asker" kendimden emin ve gururlu bir şekilde kapıyı açtım ve babama koştum.
Sarıldık o bana sıkıca sarılırken ağlamaya başladım.
"Benım Uzman Er'im nerde kızım seninle gelmedi mi o zibidi" dediğinde daha fazla sarıldım.
"Albay'ım oğlunuz" dedim ve sustum o benim ve türk milletimizin kahramanımızdı.
Ben 10 yaşında Anıl 18 yaşındayken  mahalledeki teröristlerden biri beni vurmaya çalışırken babam engelemişti am Anıl ayağından vurulmuştu.
"Baba abim şehit" dediğimde babam saçımı okşadı anlamıştı o oğlunu ben abini kaybetmiştim.
Bana tek bir soru sordu;
" O kadın seni suçladı mı yavrum?"
"Evet baba beni öldürmeye çalıştı" dedim zar zor ağlarkken
"Buraya kiminle geldin?,tek başına gelmedin dimi kızım" ağzımdan tek bir isim çıktı.
"Anıl" dediğim sırada Anıl kapıda beliriverdi
Bize asker selamı vererek içeriye adım attı ve babam ona baktı ve onu baştan aşağı süzdü.
Anıl nefesini verdi ve hızlıca söze girdi.
"Albay'ım kızınızın güvende ve hep öyle kalıcak benim adım Anıl Gökalp Taşkın ve oğlunuza verdiğim sözü ölene kadar tutacağıma hiç şüpheniz olmasın ve izniniz olursa kızınızın güvenliği için onu ablamın evinde misafir etmek ve korumak isterim" dediği anda kafasını yere eğdi. Babam'dan önce sözü alarak söze girdim.
"Asker önce sen Türk askerisin o yüzden kafanı gururla kaldır ve en önemlisi Albay'ım izin verirse tabiki sizde misafir olurum" dedim ve babama baktığımda bana gülüyor ve gururluydu.
O her zaman benimle alakalı olan olayları önce benim yorumlamam taraftarıydı.
Babam Anıl'a baktı az önce eğik olan başı şimdik babama bakıyor şekilde kalkıştı.
"Anıl Gökalp Taşkın Yüzbaşı kızımı sizin eve götür ama sana bir görev kızımı cuma, cumartesi ve pazar günleri senin gözetiminde olucak sen yoksan asker yollayacaksın kızım'ın yanına" dediğinde resmen tüm koridoru inleten bir ses
"Emredersiniz Albay'ım" dediği anda Anıl bana ben ona gözlerinin gözlerimle buluşması bana iki duyguyu hatırlattı.
Birincisi "Gurur duygusu"
İkincisi ise nadir bir duygu "Aşk"
Onun evinde Anıl'a ne yaşıyacaktık ona aşık mı  olacaktım yoksa arkadaş mı  kalıcaktık bunu zaman gösterecekti.



Selam Aşk tanelerim bir asker kurgusu olacak müsait olunca bölüm atıcam ama kısa sürede 2 bölüm'ü yazarım siz ne kadar destek olursanız ben daha fazla bölüm atıcağım sizce ilk bölüm nasıldı? Ya da Anıl ve Zehra nasıl aşk yaşıyacaklar bölüme oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın sizleri seviyorum
:)

Yandıkça (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin