Sabah şirkete geldiğimde üzerimde ki meraklı gözleri hissediyordum. Ofise geçtiğimden kısa bir süre sonra Felipe'te gelmişti.
-Felipe bu durumu düzeltmemiz lazım. Herkes bizi konuşuyor.
-Bizi? Konuşsunlar. Sende kabul etmişsin zaten.
-Felipe ciddi olur musun? Ben istemiyorum, bir şekilde bu durumu düzeltmemiz gerek. Sadece şirket değil tüm İspanya'nın dilindeyiz. Bunun bu şekilde görülmemesi gerek.
-Nasıl görünmeli Nur? Görmesini istemediğin biri mi var?
-Bu seni alakadar etmez Felipe. Basın açıklaması, haber ne gerekiyorsa yapacağız. Bu iş böyle kalmayacak.
-Sakin ol Nur. Herkes yakında unutur.
-Akıllarda bu şekilde kalmasını istemiyorum Felipe. Bunu anlayabiliyor musun?
-Tom içeri gel.
Tom'un içeri gelmesi ile Felipe eline telefonu tutuşturdu. Ardından beni yanına çekti. Bir elini omzuma attı. Diğer elinle de baş parmağını kaldırarak onaylama işareti yaptı.
-Çek bizi böyle Tom.
-Felipe ne yapıyorsun?
İtirazıma aldırış etmeden Tom'dan telefonu aldı. Telefondan bir kaç şey yaptı ardından bana döndü.
-Hesabıma bak.
Hesabını açtığımda içim biraz olsun rahatlamıştı. Fotoğrafımızı paylaşıp altına "Just Friends" yazmıştı.
-Bunun işe yarayacağından emin misin?
-Güven bana.
Felipe'in postu paylaşmasının ardından bir kaç dakika sonra magazin sayfaları da paylaştı. Bazıları şüpheci yazılar yazmıştı. "Oldukça uyumlu duran bu çift gerçekten sadece arkadaş mı?" gibi yazılar. Jude görmüş müydü acaba bunları? Gerçi görse ne olacaktı ki. Beni hatırlamadığına dahi emindim. Hem hatırlasa ne olacaktı ki? Sanki onunla bir şansım varmış da yok olmus gibi düşünceler zihnimi kemiriyordu.
Son olayların ardından 4 gün geçmiş pazar günü gelmişti. Bu süre zarfında Duru ile konuşmaya başlamıştık. Şimdiden oldukça yakındık. Daveti 15.00'da başlayacaktı. Davet beyaz temalı havuz başı barbekü partisiydi. Beyazın alakasını pek anlamamış olsam da hoşuma gitmişti. Beyazı severdim. Dolapta ki belinden bağlamlı yine sırt kısmı full açık beyaz mini uçuş uçuş saten elbise bu parti için uygun gibiydi. Ayakkabı olarak ise kısa kalın topuklu bilekten bağlamalı sandalet tercih ettim. Saçlarımı ise dalgalı olarak serbest bıraktım. Duru erken gelmemi söylemişti. Bu yüzden 14.00 gibi orada olacaktım. Zambak ve şakayık ağırlıklı kokan parfümümden bir kaç fıs sıktıktan sonra arabaya geçtim. 20 dakika ardından Duru'nun attığı konuma gelmiştim. Evleri büyük kahverengi detayları olan geniş bahçeli bir yerdi. Kapıyı çaldığımda açan Arda'ydı.
-Pardon sizi tanıyor muyum acaba?
Cevap vermeme gerek kalmadan içeriden Duru geldi.
-Bu sana bahsettiğim arkadaşım hayatım. Nur.
-Haa evet. Söylemiştin. Hoş geldin Nur gel. Kusura bakma lütfen.
-Önemli değil.
Küçük ve kısa bir gülüş attıktan sonra içeri geçtim. Duru daha hazır değil gibiydi. Saçı makyajı oldukça iyi görünüyordu ancak üzerinde ki yeşil eşofman ve tshirt pek temaya uygun gibi değildi. Ben koridorda ilerleyerek bunları düşünürken Duru yanıma geldi tekrardan.
-Nur tam zamanında geldin. Bana yardım etmen lazım. Bugün benim için çok önemli.
-Tabii ki. Ne yapmam gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfırsal-Jude Bellingham
FanfictionHisler... Sezgiler...Bağlar... Bütün bu soyutluklar belki de olması gerekeni somutlamak içindir...