⁰³

115 14 11
                                    

Flawless - The neighbourhood

Sen bir oyuncak bebek gibisin, kusursuzsun
Ama aşkın bizi mahvetmesini bekleyemem
Sadece aşk için bekleyemem
Tek kusurun, kusursuz olman
Ama aşkın bizi mahvetmesini bekleyemem
-


K.S.

"İçeri geçin, hyung. Won odasında." 4 çocuk Sunoo'nun arkasından yürürken kalabalık eve dikkat ettiler. Bay Yang'ın ölümünün üstünden 3 gün geçmişti ama hâlâ ev fazla kalabalıktı. Ağlayan Bayan Yang ve etrafında birkaç kadın vardı.

Jaeyun kendini iyi hissettmiyordu. Diğer çocukların aksine 3 günde Jungwon'un yanına gelmemişti çünkü biliyordu ne zaman gelse böyle hissedeceğini. Ağlayan kadına baktıkça kulakları uğulduyor, elleri titriyordu. Kötü anılar canlanıyordu hafızasında. Yürüyemeyip olduğu yerde donup kalmıştı. Bunu farkeden Jay onun yanına gitmiş ve Jaeyun'un titreyen ellerinden tutmuş, çocuğa küçük bir gülümseme sunmuştu. Küçükken de aynısını yapmıştı Jay.

En sonunda hepsi Jungwon'un odasına girdiklerinde yatakta uzanan çocuğu görmüşlerdi. "Jungwon-ah" diye dürttü Sunoo kuzenini.

Yataktan doğrulan çocuk arkadaşlarını gördüğünde buruk bir gülümseme oluşmuştu dudaklarında. Heeseung yatağa yaklaşmış ve Jungwon'un yanına oturmuştu.

"Won, çok zayıflamışsın birkaç günde, kendine dikkat etmelisin." Diye konuştuğunda Heeseung diğerleri de onu onaylamıştı.

"Hyung, bence artık bu odadan çıkıp biraz kafanı dağıtmalısın. Her gün biraz daha çöküyorsun." Demişti Riki de.

"Sen kendine bak aptal." Çatallı sesi ile komuşmuştu Jungwon. Her ne kadar keyifsiz de olsa, arkadaşlarını görmek onu mutlu ediyordu.

Jaeyun'un bakışları Jay'i buldu. Kafasını eğmiş sadece elleri ile oynuyordu.

"Bu akşam sahile gidelim birlikte. Uzun zamandır uğramıyoruz. Hepimizin moralini yerine getirecek tek yer orası." En küçük olanın sözleri ile herkesin gözünde bir ışık oluşmuştu. Çocukluklarından beri 6 çocuğun da güvenli yeri'ydi o sahil. Hepsinin en çok ağladığı, en çok güldüğü yerdi.

Heeseung için biraz kırgınlıktı ama hepsinin güvende hissettiği tek yer orasıydı. Bazen Jay evden izin alamadığında kaçıp oraya giderdi, Riki babasından dayak yediği her akşam orada olurdu, Sunoo'nun kalbinin kırıkları fazla kanattığında orada olurdu, Heeseung yalnız, Jaeyun tükenmiş, Jungwon yorulmuş hissettiğinde o sahilde olurdu hep.

Çocuklar Jungwon'un evinden ayrıldıklarında önce kendi evlerine gidip, okul formalarını değiştirdiler. Akşama bulaşacaklarına dair söz vermişlerdi.

Hyunglarının yanından ayrılan Riki evinin önünde durmuş, içeri geçmeye cesaret edemiyordu. Eve girdiğinde nasıl bir görüntü ile karşılaşacağını bilmiyordu. Göreceği görüntü annesinin cansız bedeni bile olabilirdi. Babası olacak o adam hem kendisine hem de annesine yaşatmadığını bırakmamıştı. 16 yaşındaki bir çocuk için tüm bunlar fazla ağırdı.

En sonunda cesaretini toplayıp eve geçtiğinde şanslı gününde olduğunu düşündü. Babası uyuyordu ve annesinin durumu iyiydi. Biraz olsun içi rahatlamıştı. Üstünü değiştirip, annesinin hazırladığı yemeğini yiyip babası uyanmadan evden çıkmıştı. Anlaştıkları saatten erkendi ama olsundu.

'Diğerleri gelene kadar Sunoo ile vakit geçirebilirim' diye düşündü Riki. Ona mesaj atmak için elini cebine atmıştı ki, telefonunu evde unuttuğunu fark etti. İçinde küfür ederken, eve dönerse bugün asla dışarı çıkamayacağının farkındaydı.

Sinirden saçlarını çekiştirirken gelen ses ile arkasına dönmüştü. Sunoo gelmişti. Riki bugün gerçekten şanslı günündeydi.

"Her zamanki gibi yine evden erken çıkacağını düşündüm, neden beni aramadın?" diye sormuştu kısa olan.

"Beni iyi tanıyorsun, hyung. Sana yazacaktım ama telefonumu evde unuttum." Dediğinde Sunoo'nun yüzündeki endişe kaybolmuş yerini gülümsemeye bırakmıştı. Daha sonra uzun olana yaklaşıp elini dudağının kenarındaki yaraya yaklaştırdı ama dokunmaya kıyamıyormuş gibi geri çekti hemen elini.

"Yine mi?" Diye sordu kısık sesi ile. Başını sallamakla yetindi Riki. Sunoo sıkıca sarılmıştı ona.

"Böyle devam etmemeli. Her gün biraz daha çürüyorsun Riki. Buna dayanamıyorum. Ellerimin arasından kayıp gidiyorsun. Benim bakmaya kıyamadığım kişiye acımasızca vuruyor. Lanet olsun, neden her şey bu kadar boktan olmak zorunda ki?" Diye yakınmıştı ağlamaklı sesle.

"Fazla kafana takıyorsun, hyung. İyiyim ben. Hem bana bu kadar değer vermemelisin. Bunu hak etmiyorum." Son cümlesinde Sunoo ondan hızlıca ayrılmış, ne dediğini anlamıyormuş gibi bakmıştı.

Riki bilmiyordu. Sunoo'nun gözünde ne kadar kusursuz olduğunu, ona olan lanet sevgisinden geceler boyu ağladığını bilmiyordu Riki. Her gülüşü ile kalbinde çiçeklerin açtığını, gözünden düşen her damlanın bir cam parçası olup kalbine battığını bilmiyordu Riki. Ona değen bir dayağın bin olup Sunoo'nun suratına çarptığını bilmiyordu. Sunoo'nun gözünde bir sanat eserinden farksız olduğunu bilmiyordu Riki. Sunoo'nun onu ne denli sevdiğini, ne denli aşık olduğunu bilmiyordu.

"Kendini göremeyecek kadar körsün Riki. Sana ne kadar taptığımı, ne kadar kusursuz olduğunu göremeyecek kadar körsün. Tek kusurun kusursuz olmak. En güzel şekilde sevilmeyi hak ediyorsun ama ben bunu yapabildiğimden emin değilim."

-dina

sancılar - enhypenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin