Prolog

8 1 0
                                    




Köln, 1993


Gözlerimi açtığımda abimin yatağında yatmadığını, hatta odada olmadığını fark etmiştim.

Babamın tekrar sinirlenmesinden korktuğum için ona seslenmeye cesaret edemedim.  Karanlıktan korktuğumu defalarca söylememe rağmen koridordaki ışık kapalıydı. Hiçbir şey göremiyordum ama ona rağmen abimi aramak için kapıya doğru gittim.

"Clayton" diye seslenirken, fısıldamaya özen gösterdim. Sessizce ve yavaşça merdivenlerden aşağı salona indim, Clayton'ı orada bulmayı umuyordum. Abimin, babam yüzünden başı belaya gireceğini hissedebiliyordum. Babam sağ elini kalçasına yaslamış ve sert bir yüz ifadesi ile etrafa bakınıyordu. Bazen sinirlenirdi bu şekilde ve nedenini hiç bilmezdik. Her zaman her şeyi doğru yapmaya çalışıyordum.  Babam bana bir şey sorduğu veya benden bir şey istediği zaman, 'tamam' diye yanıt vermeye çok özen gösteriyordum fakat buna rağmen sinirlendiği olabiliyordu. Clayton benden beş yaş büyüktü ve babamın ruh halindeki değişimleri fark etmekte çok daha iyiydi. Babamın ne zaman mutlu, ne zaman kızgın olduğunu biliyordu.  Bazen hiç birimizin anlam veremediği durumlarda bağırıp çağırıyordu ve annem bu konuda hiçbir şey yapmıyordu.

Tekrar, "Clayton" diye seslendim ve bu sefer babam bana doğru döndü.

"Hah- biri daha çıktı deliğinden! " diye bağırdı.

Yine öfkeliydi.

"Sizi lanet fareler!"

Merdivenlerde duruyor ve etrafa bakınıyordum ama hâlâ Clayton'ı göremiyordum. Son basamakta sadece bir çift renkli çizgili çorap duruyordu, bunlar abimin olmalıydı.

"Clayton nerede?" diye sordum sessizce. Babam soruma hiç cevap vermedi ve çok kızgın bir yüz ifadesiyle konuştu.

"Neden seni ve kardeşini evden atmıyorum. O zaman her şey çok daha kolay olurdu! " diye söyleniyordu kendi kendine.  Korkudan titremeye başlamıştım.  Ben arkamı dönüp odaya koşmak istediğimde annemin arkamda durduğunu fark ettim.  Omzuma dokundu ve minik bir gülümseme belirtisi oluşuyordu yüzünde.

"Clayton'a gitmek istiyorum." diye fısıldadım anneme, babamın duymasını istemediğim için. Hiçbir şey söylemeden sadece gülümsedi ve beni kolumdan tutup merdivenlerden yukarı odama doğru çekti. Cebinden bir anahtar çıkardığını fark ettiğim gibi beni içeri itti, ardından kapıyı kilitledi.

Kilitli kapının arkasından, "Sesini çıkarma ve bir an önce uyu Charlie." diye fısıldadı.  Ama hâlâ Clayton'ın nerede olduğunu bilmiyordum.  Clayton'a tekrar seslendim ama annem susmam gerektiğini söyledi. Kafam çok karışmıştı fakat kimseyi daha fazla sinirlendirmek istemiyordum. Kapının kilitli olduğuna emin olduktan sonra abimin yatağına oturdum.


.


Biraz vakit geçtikten sonra yüksek sesli çığlık duydum. Babam yine sinirlenmişti ve bir şeyleri fırlatıyordu. Yorganın altına girdim ve Clayton'ın Walkman'ini aldım.

Abimin korktuğunda kulaklığını kulağına takar ve oynat tuşuna basardı. Yüzüme istemsizce gülümseme yerleştı ve Clayton'ın beni görmemesini umdum. Eşyalarını sormadan alıp kullanmamdan hoşlanmazdı. Everybody Wants to Rule the World şakısını biraz dinledikten sonra Walkman bir süre sonra kendiliğinden durdu, sanırım pili bitmişti. Şarkıyı neredeyse sonuna kadar dinlemeyi başarmıştım ama hala uykum gelmemişti.

Ev çok sessizdi. Annemi, babamı veya Clayton'ı duyamıyordum. Herkes neredeydi?

Clayton geceleri odamızdan çıkmamanın en iyisi olduğunu söylerdi ama onu o kadar uzun zamandır bekliyordum ki odada tek başıma sıkılmıştım ve çok acil tuvalete gitmem gerekiyordu. Clayton'ın yatağın altındaki sandığından, odamızın yedek anahtarını aldım ve kapıya doğru ilerledim. Salondan babamın kahkahasını duyduğum gibi dona kaldım, hareket edemiyordum. Kahkaha sesi beni korkutmuştu çünkü babam normalde gülümsemezdi bile. Merdivenlerden yukarı çıktığını duyabiliyordum ve sonra kapımın altında şekillenen gölgeyi fark ettim.  Artık ne kahkaha atıyor ne de gülüyordu. Sadece ağlıyordu.

" Baba? "

"Charlie? Kardeşinin yanına gitmek istemiyor musun? "

"Tabii istiyorum! Clayton nerede? "

MIND PRISON| BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin