Şarkı: The Way Things Are (Sped Up) (Fiona Apple)
Bu kitap bütün umutsuzluklara rağmen hâlâ bir umut arayanlara gelsin...
♔♔♔
Hayatım boyunca beni anlamadılar.
Ya da anlamak istemediler.
Annemin ölümüyle bütün krallık yıkıldı. Herkes yasa büründü, ben hariç. Annem yatağında ölü olarak bulundu. Zehirlendiğini söylediler,
ama zehirleyeni söylemediler.Biz toplam 5 kardeşiz. Krallık için ideal vâris sayısı üçtür. Fakat burada bir sürü haydut ve idam suçluları olduğu için ailem bu sayının üstüne çıkmış. Ben Athena Silver, beşinci ve en küçük kardeşim. Taht ateşiyle yanıp tutuşan o en küçük kardeş..
♔♔♔
"Seni ilk kez bu kadar zavallı görüyorum." dedi Luna aşağılar sesiyle. "Çok teşekkürler." Annemin cenazesi için kıyafet seçiyordum sanki çok lâzımmış gibi. Luna'da yardım için gelmişti ama asıl niyeti beni küçük düşürmekti. "Bunu giyin." dedi elinde tuttuğu siyah, uzun elbiseyi gösterirken. Annemin cenazesinde bile elbise mi giyecektim? "Peki, şimdi odadan çıkıp beni yanlız bırak" Luna hiç birşey söylemeden odadan çıkıp gitti.Cenaze töreni tam bir saat sonraydı. Elbisemi giyindim ve yatağa oturarak beklemeye başladım. O sırada odamı kapısı çalındı. "Gir." Gelen Kani'ydi. Küçükken defalarca saraydan kaçmaya çalışmıştım. Bu yüzden ailem bana kişisel muafız tutmayı doğru bulmuştu. "Prenses, her şey yolunda mı diye bakmaya gelmiştim." diyerek yanıma oturdu.
Aramızdaki ilişki hiçbir zaman prenses - muhafız olmamıştı. Benimle yaşıttı ve çok iyi anlaşıyorduk. Ama o bana ısrarla prenses demeye devam ediyordu. "Kani, şu bulunduğum duruma bak. Annem öldü ve ablam yas tutmak yerine taç giyme töreni düzenliyor..." benim boğuk sesimle. En büyük ablam, annem öldüğü tahta geçmesi gerekiyordu. Fakat bu işi aceleye getirmesi ile birlikte benim de nefretimi kazanmıştı. Ne yalan söyleyeyim abim Elio dışında hiçbir kardeşimi sevmiyordum. Onlar bana hep patronluk taslamaya çalışıyordu...
Ben düşüncelere dalıp gitmişken Kani elini omzumun üstüne koydu. "Üzülmeyin prenses, siz üzülmeyin ki ben de üzülmeyeyim." dedi beni gerçekten anlar gibi. O daha küçükken annesini kaybetmişti. Bu yüzden beni tek anlayabilecek kişi oydu bazen. "Kani, sence ben kraliçe olabilecek miyim?" diyerek sorduğumda başını öne eğdi. "Aslında bu pek mümkün görünmüyor, tabii diyer kardeşleriniz ölmesse." Son kelimeyi kısık sesle söylemişti. Aslında evet, diyerleri ölürse ben kraliçe olabilirim. Ama bu pek mümkün değil, ben onların kellerini almadığım sürece.
Evet Athena, kraliçe olmayı sen hak ediyorsun. Elora veya Luna değil.
Kani'yle göz göze geldiğimde içimden neler düşündüğü biliyordu. "Prenses."
"Bana bir daha prenses dersen seni bu odaya gömerim." dediğimde ikimizde gülmeye başladık. "Athena, eyer o düşündüğün şeyi yaparsan seni ispiyonlamam." dedi güven verici şekilde. "Aslında, bilmiyorum." Öz kardeşlerimi gözümü kırpmadan öldürecek kadar cani bir insan olamam.