-San's POV
Yükselen şarkı sesleri kaldırmıştı kafasını uykudan, gözlerini açtığı gibi bardan bir kaçamak yapıp kendini lavaboya attığını hatırladı ve içinde bulunduğu kabinden kendini dışarı doğru attı. Karışmış siyah saçlarını suyla arkaya doğru tarayıp çıktı erkekler tuvaletinden, gözlerinin karşısındaki bedenler dans adı altında tepinirken sadece çiftleşmeye gelmiş 10 canlı bu insanlar; "sarhoş" kelimesi için çizilmiş bir tablo gibiydi. Çok geçmeden tanıdık yüzlerin yanına uğradı.
"Tuvalette bu saç için mi 1 saattir durdun San?" dedi yanında iki kızla gayet mutlu görünen arkadaşı. San saçının üstüne bir bakış atarak;
"Sana ne lan lucitik, Sen kızlarına baksana." dedi ve yanına bir sandalye çekerek ekşimiş birasından bir yudum aldı.
"Bak sana ne diyeceğim, buraya tam da senin için birini çağırdım!" dedi Hongjoong, yanındaki kızlardan müsade isteyerek.
"Kimmiş?"
"Chaewon, ünlü tiplerle çıkıp gündem olmak istediğinden bahsetmiştin. Ben de seni biraz övdüm." Dediğinde San'ın gözleri açılmıştı.
"NE!?"
"O SADECE BİR DÜŞÜNCEYDİ!"
Elindeki birayı masaya vurarak bütün barı inletirken davetli misafir de kapıdan içeri girdi. Parlıyordu, çok güzeldi. Gözleriyle San ve Hongjoong'u ararken Joong'un eliyle yaptığı hareketle masaya doğru yaklaştı yüzünde bir tebessümle."Selam beyler!" dedi ve kendine bir sandalye çekti, siyah, parlayan kısa bir elbise de giymişti. İki eliyle San'ın elini sararak gülümsedi:
"Sen San olmalısın, sosyal medyada sürekli karşıma çıkıyorsun fakat hiç yüz yüze karşılaşmamıştık. Ben Chaewon, zaten tanıyorsundur, modellik yapıyoru- Bencil mi göründüm? Bencil görünmek istemem"........
O kadar hızlı konuşuyordu ki artık dikkatini ona verme lüksünü göstermedi bile. Tutmuş olduğu elini yavaşça bırakırken aynı hızda gözleri de Hongjoong'a döndü. Üç farklı kızla konuşuyorken San'ın ağzından tek bir kelime çıkabildi.
"Davar.""Tamam, özür dilerim bir hata yaptım..."
"Affettirebilirim." dedi acınası bakışlarla HongJoong."Bak, seni burda bir döverim. Kaç hayatın varsa artık hepsi sıfırlanır." dedi San sinirle.
"Zaten karanlık bomboş sokaklarda yürüyoruz, gören duyan da olmaz."
Hongjoong en güvenlisinin sadece susmak olduğu kanaatine varınca yutkunmaktan başka bir şey yapmadı."Bi' saniye."
-Woo's POV
"Lütfen, yapma..."
Duvara yaslanıp çömen zavallı çocuk çaresini yalvarmakta bulmuştu, üzerine gölge yapan iri, takım elbiseli adam ise bunları geçecek kadar hayat yaşamıştı."Bak, neden seni sadece öldürmeyeyim ki? Hem babanın borçlarından kurtulursun, hem de yeni bir hayata başlarsın. Eminim orada daha mutlu olacaksındır, Ha?"
Aslında adamın dediği mantıklıydı, tabii Wooyoung reenkarnasyona inansaydı.
"Ben bu tür şeylere inanmıyorum." dedi kekeleyerek. Başlamış olan sohbet sıkışmış kalbini biraz da olsa sakinleştirmişti."Saçmalama, hiç mi Deja vu yaşamadın?"
dedi elindeki sopayı şaşkınlıkla indirerek."Hiç."
Yakuzanın kafası karışsa da görevini hatırladığında az kalsın elinden düşüreceği sopasını geri aldı.
"Her neyse, kaçıncı hayatın artık bilemem ama, bu sonuncu olacak." dedi ve sopasını hızla kaldırdı ve hışımla Wooyoung'a doğru yükseltti.
Sokakta çıkan tek ses yüksek bir çığlıkken gözlerini sıkıca kapatmıştı ölümü kabul edercesine.Wooyoung ölmemişti, yaşıyordu. Gözlerini yeniden doğduğunu sanarak açtığında yakuzanın yerde yattığını görünce ağzını kapalı tutamadı. Yukarı baktığında görebildiği tek beden upuzun siyah saçlı bir adamdı, adam arkasını dönüp Wooyoung'a baktığında şaşkınlığını gizleyemedi.
"Sen.." diyebildi sadece.Biraz sonra kendini toparlayıp Wooyoung'a elini uzattı kalkması için. Yüzüne baktıkça biraz daha açılıyordu gözleri.
"Teşekkür ederim." dedi Wooyoung.
"Sorun değil."
• • •
"Bir şey mi oldu?" diyebildi Wooyoung uzun bir sessizliğin ardından."Hayır, sadece yüzün çok tanıdık geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
last life - woosan
FanfictionReenkarnasyonun gerçek olduğu ama kimsenin kaçıncı hayatında olduğunu bilmediği bir dünyada iki kişi. -smut -angst :(