2. Bölüm

282 7 0
                                    


   Duyduklarım karşısında öylece kalakaldım. Annem gözlerini abimden çekip kısa süreliğine bana baktı, sonra tekrar abime.

"Sen ne diyorsun Bedirhan? Ne berdeli?" Diye sordu annem.

"Duydun işte ana. Bizi bulan oydu zaten, bir şey yapmadı. Berdel istediğini söyledi." Bana baktı abim, "Kan döküp ateşi kızıştırmaya luzüm yokmuş."

"Benim tek kızım var onu da bu töreye kurban etmem ben!" Diye çıkıştı annem. Bana gelip elimi tuttu.

"Beni mi kurban edeceksin ana?" Diye sordu abim yüzsüz gibi, onun için ne kadar kolaydı değil mi kendi zevkleri için insanları harcamak. Hele ki kız kardeşini. Abim Suna'ya bakıp tekrar anneme döndü, "Torunun doğmadan yetim mi kalsın?"

Annem dizlerini kırdı, elleriyle kendine vurmaya başladı, "Allahım ben ne günah işledim de bunlar oluyor?" Diye haykırmaya başladı.

İşaret parmağımı abime doğrulttum, "Bana bak! Senin saadetin için kendi hayatımdan vazgeçmem ben anladın mı?! Sırf senin iki günlük zevkin için kendimi harcamayacağım!" Gözlerim dolmaya başlamıştı fakat onun karşısında dik durmam gerekiyordu, boynumu eğemezdim.

"Evleneceksin o kada-" demesine kalmadan babam konuştu, "Bende Karaoğullarına verecek kız yok Bedirhan, yediğin bokları temizle!" Dedi kararlı bir şekilde.

Annem ağlaya ağlaya kendini harab etmişti. Bir yandan oğlunun ölüm korkusu, diğer yandan da sırf oğlu ölmesin diye kendi kızını berdele kurban etme korkusu. Delal xanım ne yapacağını bilemedi. Oğlunu ölüme kendi elleriyle mi verecekti? Yoksa kendi kızını istemediği tanımadığı düşman aşiretin küçük ağasına kendi elleriyle mi teslim edecekti? Kimi seçecekti?

Oğlunu ölümden koruyamayacağını çok iyi biliyordu. Kimliklerini değiştirip başka bir ülkeye bile gönderse bulur intikamlarını alırlardı Karaoğulları. Ama bunca sene gül gibi baktığı tek kızlarını elin adamına nasıl verecekti?

Konağın kapısından silah sesleri yankılandı. Kapı yavaşça açıldığında Kendal ağayı gördük. Arkasından tahminen 1.90 boylarında, esmer, kirli sakllı ve son derece kaslı bir bey gördüm.

O kapıdan nasıl geçtiğine şaşırmıştım oysa.

Kendal ağa ve adamları havaya birkaç kurşun sıkıp şovlarını yapıp içeriye girmişlerdi. Kendal ağanın arkasındaki adamın gözleri baştan aşağı beni süzdü. Agah abim burnundan büyük bir nefes verdi. Yüzü kızarmıştı.

Kendal ağa, "Eee Orhan bey misafirinize bir hoşgeldin demeyecek misiniz?" Dedi.

Babam sinirli gözleriyle bakıp içeri geçin diye kafasını salladı. Hareketiyle bütün erkekler büyük salona geçti. Kadınlarda beraber mutfağa geçtik. Annem sandalyeye oturmuş Suna'ya ölümcül bakışlar atıyordu.

Suna masum bir kıza benziyordu. Geldiğinden beri hiç konuşmamış çekingen bir tavırla başını eğmiş bekliyordu. Kafasını bira kaldırıp göz göze geldiğimizde anında tekrar eğdi kafasını.

Ben yaşananların şokunu hala üstümden atamamıştım, saat baya geç olmuştu gece vakti geliyordu neredeyse. Uykum geliyordu. Erken yatmayı seven bir insandım bu saat bana çok geç geliyordu.

Berna omzuma dokunup, "Her şey daha güzel olacak." Dedi. Umarım öyle olurdu. Elimi onun elinin üstüne koydum.

Ayağa kalktım ve, "Sanırım yatmam gerekiyor, kafam başka bir olayı daha kaldıracak bir durumda değil çünkü."

Mutfaktan çıkıp avludan merdivenlere doğru tırmanmaya başladım. Banyo tam odamın sağ tarafında kalıyordu. Usul usul odama ilerlerken banyodan bir kol beni tutup çekti. Bağırmama fırsat kalmadan kocaman eliyle ağzımı kapatıp beni duvarla o büyük cüssesinin arasına sıkıştırdı.

SİYAH BEYAZ/BERDEL (+18)Where stories live. Discover now