1

357 39 78
                                    

"... Halkını korumak için bir adım olsa da tarihe adını Kazıklı Voyvoda olarak yazdırmayı başardı. Romanya'da o bir kahraman."

Yaşlı tıknaz adam elindeki bastonundan destek alarak sınıfta, masaların arasında yürüyordu.

Aristokrat ailelerin genç oğul ve hanımlarına ders veren tarih öğretmeniydi.  Ancak yine orta sıralardan birinde tekrar kaşlarını çatarak durmak zorunda kaldı. 

Elindeki bastonunu uyarı niteliğinde yere hafifçe vurdu tarih öğretmeni. 

Ancak öğrenci kafasını kaldırıp bakma zahmetinde bile bulunmamıştı. 

Artık sabrı tükendiği için derince nefes alıp çatık kaşlarıyla gözlerini yumdu bir süre yaşlı adam. Yaklaşık otuz kişilik sınıfta dik oturmayan, sessizliği bozan, dersle ilgilenmeyen ve uyuklayan tek bir öğrenci vardı. 

Üstelik en önemli tek öğrenci oydu. 

Dük, leydi, gelecek lordlarından oluşan bir sınıfta tek prens olmasına rağmen sınıfın eziği konumuna kendi elleriyle gelen bir öğrenci... okulun en sert öğretmeni tarih öğretmeni bile onu dize getirememişti. 

"Son söylediğimi tekrar eder misiniz Prens Park." İnce yuvarlak gözlüklerini burnuna biraz daha iteleyerek tepeden baktı sarışın gence.

Yavaşça başını havaya  kaldırdı öğrenci. 

Memnuniyetsiz suratı abartılı düşük alt dudağı sayesinde her şekilde belliydi. Masada, diğerlerinin aksine açık olan resim dolu defteri kapatmamıştı bile. Sahte şekilde düşünür gibi bir ifade takınarak altın işlemeli kaleminin uç kısmını dudağına dokundurdu. 

"Halkını korumak için.." Tekrar düşünür gibi yaparak çizdiği resme dikti gözlerini. "pençe dağındaki gizemli yaratıkla anlaşma yaparak ruhunu sattı ve bir vampire dönüştü." Ciddi şekilde gözlerini tepesinde dikilen öğretmene dikmişti. 

"Hayır pr-"

"Hatta Türk kanını daha çok sevdiği için Osmanlı'nın adamlarını kazığa dikip onların kanından beslendi!" Bir trajedi anlatırcasına gözlerini irileştirip ellerini pençe şeklinde boynuna yapıştırdı. Dalga geçiyordu çünkü iki devlet adamlarının düşman olduğunu bilmeyen yoktu. "Bu yüzden adı Vlad Dracula ya da Kazıklı Prens!" Son cümlesinde sesini biraz daha yükseltmişti. Ancak birden ciddi bir sakinlikle, "Pardon voyvoda." dedi. 

Sözünün kesilmesine kıpkırmızı olsa da dişlerini sıkıp uzunca bakabildi öğretmen. 

"Voyvoda'nın prens anlamında olduğunu hatırlattığın için teşekkürler Prens Park." Dudaklarını birbirine bastırarak derin bir iç çekmişti. Dişlerini sıkarak konuşmak başına keskin bir ağrı saplamıştı yaşlı adamın. 

"Rica ederim." Rahatsız edici şekilde başını hafifçe yana eğmişti Jimin. "Bilmiyorsanız diye bilgilendireyim dedim." Önemsiz gibi tekrar önüne dönerek resim çizdiği kağıtları toparlamaya başlamıştı. 

"Ben bir slavım Bay Park-"

"Öyle mi?" Şaşırtıcı bir şey öğrenmiş gibi sağında dikilen tarih öğretmenine tepeden aşağı bakış attı genç. "Sormak istediğiniz soruları daha sonra dinleyim öyleyse şu an meşgulüm." Dudaklarını birbirine bastırarak elindeki kağıtları işaret etmişti. 

Yaşlı adamın kabarık şapkasının altından terleyen saç uçlarını ve sinirden kızaran şakaklarını görebiliyordu. 

Sol elinde tuttuğu bastonun kemik topuzunu avucu arasında sonunda kadar sıktı öğretmen. Bu kadar saygısızlığa gelemiyordu! Gelemezdi! Şımarık bir prensle uğraşmak yerine kovulurdu ve bu çok daha onurlu hissettirirdi. 

The Irresistible PrinceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin