11

116 17 28
                                    

"Bir!"

Yorgunca yayı gerdi.

"İki!"

İki gözünü de oku vuracağı yere sabitleyerek hafifçe kıstı gözlerini.

"Üç!"

Oku serbest bırakarak hedefin iki çizgi üstüne saplanmasını seyretti.

Soğuk havada alıp verdiği nefesler yüzünden ağzından dumanlar çıkıyordu.

"Kendini toparla!" Kalın ses boş alanda yankılandı.

Esmer genç iki elini arkasında birleştirmiş çatık kaşları ile diğer askerlere değdirmişti bakışlarını.

Saat daha sabahın altısı, güneş yeni doğmuş, hava ise bir hayli soğuktu.

Dişlerini sıkarak nefesini düzene sokmayı denedi Jimin. Üstündeki kıyafetler kalın olsa da oldukça terlemişti. Başını sertçe sapa çevirirken burnunun ucundan ter damlası düştü.

Ailesini bir saat önce yolcu etmişti. Askerlerin sabah antrenmanı yapacaklarını öğrendiğinde katılmak istemişti haliyle. Başka bir sarayda kendini göstermesi gerekti.

Hem ne kadar zor olabilirdi ki? Böyle düşünmemesi gerekti tabi...

İlk önce ormanlık bir alanda koşmuşlardı. Esneme ile giriş yaparak güç odaklı devam etmişti antrenmanları. Ancak sabahın köründe tırmanma, atlama ve dövüş fazla değil miydi? Bir insan bedeni bunları kaldırabilir miydi? Üstelik ara vermeden!

Ara vermeleri gerektiğinde Jungkook başka bir emir verip hareketleri hafifletiyordu o kadar.

Şimdi ise antrenmanın sonuna yaklaşmışlardı.

Askerlerin hiçbiri kendisinin bir prens olduğunu bilmiyordu. Zaten kimse de sorgulamamıştı.

Jimin ise baştaki adamı, Jungkook'u bozmamak adına susmuştu. Ancak diğer askerlere gösterdiği tavrı neden kendisi de görüyordu?

Ayrıcalıklı olması gerekmez miydi?

Son selamı verdiklerinde askerler birer birer dağılıyordu. Elindeki yayı yere gelişigüzel atarken sıktığı çenesi ile esmer prense ilerledi sarışın.

At binmede iyiydi ancak yakın dövüş, ok atma ya da mızrak kullanmada iyi miydi bilmiyordu. Zamanında sadece okçuluk denemişti o kadar.

Buraya azarlanmaya değil hangi konuda eli iş görüyor anlamaya gelmişti.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" Sinirli bir sakinlikle karşısına dikildiği adama bakıyordu Jimin. "Şamar oğlanı sandın herhalde ne bu tavırlar?" Sesini alçak tutup başını yana eğdi hafifçe. Hala hızlı hızlı soluyordu.

"Antrenman bitti dağılabilirsiniz dedim." Asabi bir halde önündeki adama tepeden bakındı. "Git şimdi." Başıyla soyunma odasının bulunduğu kapıyı işaret etti Jungkook.

"Seni-"

Prensin arkasını dönüp gitmesiyle cümlesini yuttu Jimin. Hala dişlerini sıkıp nefesleniyor olsa da ona başkalarının yanında bağırmak istemiyordu.

Dikkat çekmek istediği şeyler arasında sonda bile değildi.

Bu meseleyi de sonraya bırakmayı düşündü prens. Büyük eğitim alanından çıkarak soyunma odalarının bulunduğu kapalı alana yürüdü.

Neyse ki yorgunluğu sayesinde siniri de yatışıyordu.

*

The Irresistible PrinceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin