1

169 26 71
                                    

(Ficte bolca Türkçe şarkı kullanacağım, dili çok problem etmeyin lütfen... İyi okumalar!) (angst değil)

Ve işte, yine aynı heyecan.

Duyduğum birkaç alkış sesiyle gülümseyerek çıktım sahneye. Düşük tabakadan bir insan için bu alkış bile çok fazlaydı.

Genel olarak soylu sayılan, zengin insanlar buraya uğrarlardı. Benim işim ise sahnede tüm gece şarkı söyleyip onları eğlendirmekti. Bazen, sırf bir müşteri şarkıyı beğenmediği için dayak bile yerdim, sonuçta olması gereken buydu.

"Hoş geldiniz değerli misafirler. Bu gece sizi eğlendirmek için çabalayacağım, bana isteklerinizi iletmekten çekinmeyin."

Mikrofonu kendime yaklaştırıp orkestranın çaldığı şarkıya uyum sağladım. Her gece genel olarak aynı şarkıları sergilerdik.

Şarkının ortalarına doğru tam sahnenin önünde oturan genç çekti ilgimi. Soylu tabaka gibi görünmüyordu. Beyaz gömleği kirli ve birkaç yeri yırtıktı. Yüzünde yara vardı, açıkta kalan kollarında çizikler. En öndeki masaya nasıl oturabilmişti ki?

Ben onu incelerken başını kaldırmasıyla gözlerimiz buluştu. Dolu doluydu gözleri, derin bakıyordu.

O günden sonra bir hafta kadar her gece geldi. Sanki beni izlemek için geliyormuş gibiydi. Benim başlayacağım saatte geliyor, ben sahneden inerken ise gidiyordu.

Yine günlerden bir gün sahnenin tam önündeki masada oturuyordu. Yüzündeki yaraların kabuk tuttuğunu fark ettiğim sırada bakışlarını gözlerimde hissettim. Bana hafifçe gülümseyip elindeki kadehi kaldırdı. 'Sana içiyorum.' Demekti bu. Mahçupça bakışlarımı kaçırdım, utanmıştım.

Birkaç şarkı ve kaçak bakışların ardından garsonun bana getirdiği kağıda baktım.

'Ağzınıza en çok yakışacak şarkı benim size karşı olan düşüncelerimdir. "Haydi gel benimle ol." '

Utangaçça gülümseyip hemen karşımda oturan gence baktım. Bana gülümsediğini gördüğümde kağıdı katlayıp cebime koydum. Orkestraya dönüp istediğim şarkıyı söylediğimde çalmaya başladılar. Bana gülümseyen gence gülümseyip mikrofonu tuttum.

'Bende zincirlere sığmayan o deli sevdalardan
Kızgın çöllerde rastlanmayan büyülü rüyalardan
Kolay kolay taşınmayan dolu dizgin duygulardan
Yalanlardan dolanlardan daha güçlü bir yürek var

Haydi gel benimle ol
Oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize
Ordaki sevgililer özenip birer birer
Gün olur erişirler ikimize

Haydi gel benimle ol
Oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize
Ordaki sevgililer özenip birer birer
Gün olur erişirler ikimize'

Şarkı bittiğinde aldığım alkışlarla gülümsedim. Hafifçe eğilip selam verdikten sonra mikrofonu elime aldım.

"Bu güzel gecede bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz, iyi akşamlar!"

Sahnenin arkasına ilerlediğimde kalbim neredeyse ağzımda atıyordu. Dudağımdaki gülümsemeden yanaklarım ağrımıştı.

Yanına nasıl gidecektim ki..?

"Merhaba beyefendi."

Bir anda başımı kaldırdığımda onu gördüm.

"Ah, merhaba."

"Ben Jungkook, ya siz?"

"Jimin, Park Jimin."

Uzattığı elini tutup sallayacaktım ki yapamadım. Elimi dudaklarına götürüp ufak bir öpücük bıraktığında derin bir nefes aldım istemsizce.

Berceste |Kookmin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin