BÜYÜK VURGUN

2 1 0
                                    

İstanbul'a Varış

Yeşili Köyü'nden sonra biraz tarihi ziyaret yapmak için hep görmek istediğim İstanbul Ayasofya Camii'ni görmek için bir sonraki durağım İstanbul olmuştu. Umarım burada çözülecek bir cinayetle karşılaşmaz ve tatilime devam edebilirdim. Mesleğime çok bağlı olduğum için cinayetleri çözmeden yoluma devam edemiyordum.

İstanbul'a vardığımda, şehrin tarihi dokusu ve modern yaşamın iç içe geçtiği atmosfer beni büyüledi. Ayasofya Camii'nin ihtişamı, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin ilgisini çeken bir cazibe merkeziydi. Ayasofya'nın devasa kubbesi ve içindeki mozaikler, tarihi dokusuyla beni kendine hayran bıraktı. İstanbul'un dar sokaklarında kaybolmak, Kapalı Çarşı'da alışveriş yapmak ve Boğaz'da bir vapur turu yapmak, tatilimin ilk günlerini dolduruyordu.

İstanbul'da geçirdiğim ilk gün, şehrin çeşitli turistik yerlerini gezerek geçti. Sultanahmet Meydanı, Topkapı Sarayı ve Kapalı Çarşı, hepsi birbirinden etkileyiciydi. Ancak ikinci gün, işimin beni bulacağını hiç tahmin edemezdi

Sabah erken saatlerde, otelde kahvaltımı yaparken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden bir telefon aldım. Şehrin en tanınmış iş adamlarından biri olan Serkan Demirci'nin lüks yalısında ölü bulunduğunu öğrendim. Cinayetle ilgili soruşturmayı yürütmek için yardıma ihtiyacı olduklarını belirttiler. İstanbul tatilim, bir anda bir cinayet soruşturmasına dönüştü.

Serkan Demirci, Boğaz'daki yalıların birinde yaşıyordu. Olay yerine vardığımda, polisler ve olay yeri inceleme ekibi çoktan işe koyulmuştu. Yalı, yüksek duvarlarla çevrili, büyük ve gösterişli bir yapıydı. Evin içinde lüks eşyalar ve antikalar dikkat çekiyordu. Serkan Demirci'nin cesedi, yatak odasında bulunmuştu. İlk incelemelere göre, zehirlenerek öldüğü tespit edilmişti. Yatak odasında, zehirli bir madde içeren bir bardak su ve yerde kırık bir ilaç şişesi bulundu. Cinayetin planlı ve profesyonelce işlendiği açıktı.


Serkan Demirci'nin ailesi ve çalışanları sorguya alındı. İlk şüpheli, Demirci'nin ikinci karısı Ayşe Demirci oldu. Ayşe, kocasının ölümüyle büyük bir mirasa sahip olacaktı ve bu, onu cinayetin bir numaralı şüphelisi yapıyordu. Ancak Ayşe, cinayet gecesi bir yardım kuruluşunun düzenlediği etkinlikte olduğunu ve birçok kişi tarafından görüldüğünü söyledi. Etkinlikteki katılımcılarla konuştuğumda, Ayşe'nin gerçekten orada olduğu doğrulandı.

Serkan Demirci'nin iş hayatındaki rakipleri de araştırıldı. Demirci, iş dünyasında birçok düşman kazanmıştı ve bu cinayet, bir intikam cinayeti olabilir miydi? Özellikle, Demirci'nin son zamanlarda büyük bir iş anlaşması nedeniyle karşı karşıya geldiği Haluk Yalçın dikkatimi çekti. Haluk'un ofisine gidip onu sorguladım. Ancak Haluk, o gece yurtdışında bir iş gezisinde olduğunu kanıtladı.

Olay yerindeki delilleri tekrar gözden geçirdiğimde, zehirli maddenin evdeki kimse tarafından temin edilmediğini fark ettim. Zehir, nadir bulunan ve sadece belirli kimya laboratuvarlarında bulunan bir türdü. Bu, cinayetin profesyonel bir katil tarafından işlendiğini düşündürdü.

Serkan Demirci'nin eski ortağı Ali Kaya, araştırmalarımda yeni bir şüpheli olarak ortaya çıktı. Ali Kaya, Serkan'la yıllar önce bir iş anlaşmazlığı yaşamış ve büyük bir maddi kayba uğramıştı. Ali'nin bu cinayeti işlemek için bir motivasyonu olabilirdi. Ayrıca, Ali'nin kimya konusunda bilgili olduğu ve bir dönem zehirli maddelerle çalıştığı biliniyordu.

Ali Kaya'nın evine yapılan baskında, zehirli madde ile ilgili bazı kimyasallar ve cinayet gecesi giydiği kıyafetler bulundu. Ali, sorgusunda suçunu itiraf etti ve Serkan'ın kendisini yıllar önce dolandırdığını, bu yüzden onu öldürdüğünü söyledi. Ancak işler bu kadar basit değildi.

Ali Kaya'nın itirafı, fazla çabuk ve düzenliydi. Cinayetin bu kadar bariz olamayacağı hissi içimde büyüyordu. Ali'nin evinde bulduğum bazı notlar, onu takip eden birilerinin olduğuna işaret ediyordu. Daha derin bir komplo olabileceğini düşündüm.


Bir gece, otelime dönerken, arkamda bir gölge hissettim. Dikkatlice etrafıma bakındım ama kimseyi göremedim. Ancak, o gece bir takip cihazı bulmam uzun sürmedi. Birileri beni izliyordu. Bunu polise bildirmek yerine, takipçiyi kendi oyununda yenmeye karar verdim. Cihazı bir taksiye yerleştirip İstanbul'un kalabalık sokaklarında kayboldum.


Araştırmalarım beni, Serkan Demirci'nin büyük bir yolsuzluk davasının içinde olduğunu öğrendiğim bir noktaya getirdi. Demirci, bazı üst düzey yetkilileri rüşvetle kontrol etmeye çalışmıştı ve bu durum, büyük bir skandalın patlak vermesine neden olabilirdi. Demirci'nin ölümü, birçok insanın kurtuluşu anlamına geliyordu.

Demirci'nin yakın iş arkadaşlarından biri olan Cemil Koca, bu yolsuzluk davasında adı geçenlerden biriydi. Cemil, Demirci'nin ölümünden en çok fayda sağlayacak kişilerden biriydi. Onun peşine düştüm ve bir gece yarısı, onun gizlice bir toplantıya katıldığını gördüm.


Toplantının yapıldığı binaya gizlice girdim. İçeride, Cemil ve bazı üst düzey yetkililerin yasadışı bir anlaşma yaptığını duydum. Onları izlerken fark edildim ve kaçmak zorunda kaldım. Ancak, binadan çıkarken silahlı adamlarla karşılaştım. Kısa bir çatışma yaşandı. Elimdeki tek silah, olay yerinden aldığım küçük bir tabancaydı. Hızla hareket ederek adamlardan kurtuldum ve dışarıya çıkmayı başardım.

Bu olaydan sonra, Cemil Koca'nın bu işin arkasındaki beyin olduğunu anladım. Polise verdiğim bilgilerle, Cemil ve suç ortakları yakalandı. Demirci'nin ölümü, büyük bir yolsuzluk çetesinin çökmesine neden oldu.


İstanbul tatilim, planladığımdan çok farklı bir şekilde sona erdi. Serkan Demirci'nin cinayeti çözüldü ve katil adalete teslim edildi. Bu olay, bana bir kez daha insanların hırslarının ve hatalarının ne kadar yıkıcı olabileceğini hatırlattı. Ayasofya'nın ihtişamı ve Boğaz'ın güzelliği, İstanbul'un karmaşık ve derin hikayelerle dolu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Şimdi, İstanbul'un bu karmaşık hikayesini çözmüş olmanın verdiği huzurla tatilime devam edebilirdim. Ancak bir sonraki durakta neyle karşılaşacağımı asla bilemezdim.

Dedektif  DupinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin