4

206 42 2
                                    

Saat sabah dörde gelirken önlüğümü dolaba yerleştirmiş, ellerimi yıkadıktan sonra mekandan çıkmıştım. Bugün çok kalabalık olduğu için canım çıkmıştı, bütün kemiklerim ağrıyordu sanki.

Tuttuğum ufak evin yakınında bir mekanda baristalık yapıyordum. Aldığım para bana yetiyordu, fazla harcama yapmıyordum. Kendimi eve attığımda omuzlarım sızım sızım sızlıyordu.

Tişörtü çıkarıp bir köşeye atmış, pantolonu da yanına yollamıştım. Kendimi direkt yatağa atarken, pantolonu çıkarmadan önce yatağa koyduğum telefonu elime alıp neredeyse hiç girmediğim instagrama girmiştim. Belki onu bulabilirdim.

Sevimli halleri aklıma geldiğinde ki bugün neredeyse hiç aklımdan çıkmamıştı, sırıtmıştım. Sanat eseri gibiydi, belki tanrı ondan gözlerini almıştı ama yerine bir sürü güzel ayrıntı eklemişti.

Adını arama kısmına yazıp, tek tek profillere bakmaya başlamıştım. Hiçbiri benzemeyi geç andırmıyordu bile. Üniversitenin güzel sanatlar fakültesine ait olan sayfaya girdiğimde gönderilere bakmaya başlamıştım. Üç ay öncesine ait bir gönderide gördüğüm surat ile heyecanlanmıştım.

Aynı güzel gülümsemesi dudaklarına yerleşmişti. Sanki bütün ışıklar onun üzerindeymiş gibi parlıyordu, elindeyse nazik bir şekilde tuttuğu kemanı vardı. Giydiği siyah takım ile teni o kadar uyumluydu ki mest olmuş gibi hissediyordum. Fotoğrafı yakınlaştırıp, onu daha yakından incelemeye başlamıştım.

Fotoğraf çok netti, yüzündeki her ayrıntı belli oluyordu. Dudağının kenarında ufak bir ben vardı mesela, biçimli dudaklarının imzası gibi duruyordu. Burnuda kendi gibi minikti, yüzünde birçok ben vardı.

İç çekerek fotoğrafına son kez bakmış ve hesaptan çıkmıştım. Saat neredeyse altı olmuştu, gözlerim acımaya başlamıştı. Bundan sonra yapacağım tek şey ondan gelecek haberi beklemekti.

Zweisamkeit -GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin