"Olmaz," demiştim hiç düşünmeden. "Kesinlikle hayır diyorum Eren, rahat bırak beni."
Bu itirazları kardeşime sunmamın üzerinden yaklaşık iki gün geçmişti.
Eren'in annem ve babamla beni ikna etmeye uğraştığı saatler hiç bitmeyecekmiş gibi gelmişti ama şimdi, şoför koltuğunda İstanbul'a direksiyon sallarken o anlar hiç yaşanmamış gibi hissediyordum. Kabullenmem herhalde en çok beni şaşırtmıştı.
Eve geri dönerken aklımda tek bir şey vardı, İstanbul'dan uzun süre uzak kalacak ve iyileşmek için ailemin yardımlarını kullanacaktım. Özellikle Eren'le geçireceğim vakitlerin ardından kendime geleceğimi biliyordum, gelmek zorundaydım. Beni toparlayacabilecek kişiler arasında kardeşim en başı çekiyordu. Ama sonra Eren'in haberi geldi, transferi kesinleşti. Kendini bildi bileli futbol oynuyordu ve her an daha iyi bir takımla iletişime geçmesini bekliyorduk. Onun için çok heyecanlıydım, sadece bu kadar erken olacağını tahmin etmemiştim. Benim Bursa'ya gelişimden bir buçuk ay sonra Eren İstanbul'a, yeni takımına gitmeye hazır beklemeye başlamıştı. Onunla geçireceğimi umduğum vakitlerin kısaldığını düşünmüştüm.
Ailem bu konuda benden farklı düşünüyordu. Bana söylememişlerdi, en azından iki gün öncesine kadar. Ama konuyu ilk açtıklarında hiç düşünmeden reddetmiştim. Eren'e eşlik etmek için olsa bile, henüz oradan çıkmışken İstanbul'a bu kadar hızlı dönmeyecektim. Görmekten kaçındığım insanlar ve özellikle seslerini dahi duymak istemediğim iki kişi vardı, bir süre uzaktan çalışabilmek için zar zor izin kopardığım bir işim vardı. Dönmemek için onca sebebim varken beni orada isteyen tek kişi Eren'di ve bu noktada onu kırmak zorundaydım.
Ama bazen abla kalbi dayanmıyordu.
"Yalvarıyorum bak," demişti gözlerimin içine bakarak. "Neler yaşadığını en iyi ben biliyorum ama yemin ederim birlikte üstesinden geleceğiz. Yeter ki benimle gel, bu işe başlarken yanımda ablamın da olduğunu bileyim."
Kendimi Asude Kantar olarak seviyordum, annemle babamın gözündeki evlat kimliğimi de öyle. Ama soracak olursanız en çok Eren'in ablası kimliğime sadıktım, en çok sadece onun ablası olmaktan hoşlanıyordum. Ona destek olmayı, her fırsatta onu sevdiğimi göstermeyi belki de bu kadar çok sevmemin nedeni buydu. Aramızdaki iki yıllık yaş farkına rağmen bazen onun yanında kendimi en az annemiz kadar büyük hissederdim. Kötü olduğu için ya da beni kötü hissettirdiği için değildi bu. Tersine, onu ne kadar sevip saydığımın bir göstergesiydi. Yirmi bir yıl geçmişti ve hâlâ tek sözüne hayır diyemiyordum.
Direksiyonu kavrayan ellerime çevirdim gözlerimi bir anlığına, yol boştu. Ona evet demiş olmaktan ötürü içimde herhangi bir sızı var mı diye kontrol etmek istedim. Aradım, araştırdım ama olmadığına emindim. Kalbimdeki tek acı geri dönüyor olmaktı, Eren'le, Eren için dönüyor olmak değildi.
"Boş odayı alabileceğimi söylerken ciddiydin değil mi?" diye sorduğunda hâlâ çalmasını istediği müziği seçmeye çalışıyordu. "Bak hâlâ bizim çocuklara bir şey demedim, vazgeçtiysen eğer..."
Başımı iki yana sallayarak sözlerinin saçmalığını kelimelerimden önce gösterdim. "Benimle kalabilirsin dedim mi, dedim. Nokta, konu kapanmıştır."
Sırıtışını yüzünü cama çevirerek saklamaya çalışsa da anladım. Uzattığı elini radyodan çekerken vurmak zorunda kaldığımda bana dönebildi.
"Şarkı seçiyorum!" diye itiraz etti hemen.
"Evet," dedim gülerek. "Yola çıkalı bir saat oldu Eren, hâlâ seni bekliyoruz. Bırak ben seçeceğim."
Arabamın Bluetooth'lu olmaması onun için zaten bir sorundu ve telefonundan da açmak istemiyordu. Bu durumda emektar radyoma katlanmak zorundaydı ama buna da nazlanıyordu. Ben radyonun ayarlarıyla oynayarak frekans değiştirirken koltuğuna gömülerek telefonuyla oynamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aloners' barış alper yılmaz
FanfictionAsude erkek kardeşinin peşinden, kaçtığı hayatına geri dönerken hiçbir plan yapmamıştı. Sadece kardeşini mutlu görmek ve kendi sorunlarından uzaklaşmak istiyordu. Kaderin onun yerine hayatı için birtakım planlar kurduğundan ve ana karakteri kardeşin...