Evin hâli tahmin ettiğim gibi değildi. Ani bir şekilde Bursa'ya gitmeye karar verdiğim için etrafı nasıl bıraktığıma hiç takılmamıştım, bu yüzden içeri girene dek içler acısı bir manzara bekliyordum. Oysa her şey, düşündüğümün aksine yerli yerindeydi.
Eren'inkilerle birlikte yukarı çıkarttığım bavul ve çantaları kapının dibine yığdım. Eşyalarımı yerleştirmeye daha sonra başlayabilirdim. Salonda, mutfakta ve yatak odasında ilerleyip her şeyi nasıl böyle düzgün bırakabildiğime şaşırmak öncelikli davranışım olacaktı.
Çıkmadan önce perdeleri kapatmakla bile uğraşmamıştım ama perdelerim inikti. Yatak örtüm sanki bozuk bir şekilde bırakmamışım gibi düzenlenmişti, yastıklarım yatak başlığına yaslıydı. Askılıkta kuruması gereken çamaşırlar katlanmış bir hâlde sepette bekliyorlardı.
Aklıma getirmek istemesem de bütün bunların bir tek açıklaması olduğunun farkındaydım.
Telefonumu bulup çoktan engelli olan numarayı rehberimde ararken bunu daha önce yapmayı akıl edemediğim için kendime sinirlendim. Suçlu kişi ben olmasam da içtenlikle kızabileceğim başka kimse yoktu. Engeli kaldırıp arama yaparken kendimi koltuklardan birine attım.
Beklediğim gibi, üçüncü zil sesinden sonra karşı taraf yanıt verdi ve ben patlamamak için kendimi zor tutmaya başladım.
"Sana verdiğim anahtarın kopyasını mı yaptırdın?"
Biraz bekledi, konuşanın ben olduğuma emin bir şekilde gülüp, "Asude, engelimi kaldırmışsın. Nasılsın?" diye konuştu.
"Sana verdiğimi geri aldığıma göre, kopyasını yaptırmış olmalısın. Geri istiyorum, hepsini."
"Geri döndün demek," derken güldüğü sesinden belli oluyordu. Onu alakasız sözcükler sıralamaktan uzak tutmak için, "Utku, evime girme cesaretini kendinde nasıl bulabildin?" diye çıkıştım.
"Seni görmeye gelmiştim. Esra çoktan ayrıldığını ve bir daha seninle iletişime geçmememi söyledi. Arkadaşın koruyucu biri"
Elbette sözlerini benim istediğim şekilde kullanmayacaktı. Ne sanıyordum ki?
"Neredesin sen?"
"Niye?" Kıkırdadı. "Sen de beni mi özledin yoksa?"
"Seni görmek istemiyorum. Ofisteysen git ve anahtarı Esra'ya teslim et."
Benimle oynamaktan zevk alıyordu, hep almıştı. Tanıştığımızdan beri onun eğlencesine düşkün bir adam olduğunu biliyordum. İnsanların arkasından fısıldamasına gerek kalmadan kendi meselelerini ortaya kendisi dökerdi. Deliydi ve bunu göstermekten hiç çekinmezdi. Her şeye rağmen ona bir şans verdiğim için bu hikayedeki tek aptal bendim.
Sesi ciddileşirken, "Esra'yla iletişime geçmeyeceğim," dedi. "Eğer benden istediğin bir şey varsa yanıma gelip almayı deneyebilirsin."
"Bunu yapmayacağımı biliyorsun." İç çektim. "Sadece aramızdaki tüm bağları koparmaya çalışıyorum. Niye izin vermediğini gerçekten anlamıyorum Utku."
Artık bu durumdan sıkılmaya başlamıştım. Canım acıyordu, bunu kabullenmiştim ama geçip gitmesini istediğim bu hisler beni rahatsız etmekten vazgeçmeyecek olan eski sevgilim tarafından dürtülüp duruyorlardı. Bu durumdayken elimde pek bir seçim şansı yoktu.
"Eğer her şeyi bitirmeye bu kadar istekliysen ofise gelip benimle konuşabilirsin. Seni bekleyeceğim."
İstekliden de öteyim. "Belki de gelirim. Ama yanımda istifa dilekçemi de getirdiğimi görünce şaşırma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aloners' barış alper yılmaz
FanficAsude erkek kardeşinin peşinden, kaçtığı hayatına geri dönerken hiçbir plan yapmamıştı. Sadece kardeşini mutlu görmek ve kendi sorunlarından uzaklaşmak istiyordu. Kaderin onun yerine hayatı için birtakım planlar kurduğundan ve ana karakteri kardeşin...