3.Bölüm: İlaç

29 2 0
                                    

Benim sayemde bir caberon çetesinden biri yakalanmıştı, mutlu olmam gerekirdi ve mutsuz olduğum da söylenemezdi ama keşke kadın ölmeden yakalansaydı da kadın ölmeseydi. 

Yalnız şöyle bir şey daha vardı, kadının kaderinde ölüm vardı ve o an sadece ölümünü ertelemiş olurduk, belki caberon çetesinden olmasa da yolda ilerlerken araba çarpacaktı ya da başka şeyler olacak ve yine ölecekti, bunun önüne geçemezdik ama insan yine de düşünmeden edemiyordu.

Sanki benim yaşamam için o kadının ölmesi gerekiyormuş gibi...

Çünkü: O kadın eğer ölmeseydi, benim de caberon çetesinden birinin beni öldürmek için odaya girecek olmasından haberim olmayacaktı ve buna göre bir plan geliştiremeyecektim, belki de şuan Nilüfer teyze beni kollarının arasına alıp saçımı okşamak yerine ölü bedenimi saracaktı.

Bunun hayal edilişi bile kötüydü.

Belki de şuan bana "İyi misin?" diye soramayacaktı.

Miraç, benim ne düşündüğümü merak ediyormuş gibi bana bakıyordu ve içeride boğuk ve gerici bir hava kol gezdiği için ayağa kalkıp pencereye doğru yöneldi ve oranın perdesini açtı, cam zaten açıktı. Geri dönerken bir duraksadı, bir ayağını geriye çekip yere doğru baktı.

Onunla beraber bende bakışlarımı aşağı indirdim.

Eline bir tane ip tarzı bir şey almıştı, o elinde ki şeye odaklanınca bunu önceden bir yerde görmüş olduğumu anımsadım.

Bu, bu kadının bileğinde gördüğüm siyah ipti. Ve bu ne anlama geliyordu?

Hemen yerimden kalktım ve Miraç'ın yanına gittim, bilekliği hemen onun elinden alıp biraz daha detaylı inceledim. Kesinlikle o kadının bileğinde gördüğüm siyah ipti

Miraç "Ne oldu?" diye sordu.

Ve ben de bu bilgiyi Miraç ile paylaştım, tabi Nilüfer teyze de duydu. "Bu siyah ipi kadının elinde görmüştüm, şimdi de burada görüyorum. Acaba diyorum bir anlama geliyor olabilir mi?"

Miraç, böyle renkle alakalı şeylere çok ilgili olduğu için ve renklerin hayat düzenini değiştirdiğine inandığı için hemen bir çıkarımda bulunabildi. "Siyah, ölümü temsil eder ve bu bileklik o kadının bileğinde bu yüzden olabilir, hatta belki de sana da bu yüzden takılacaktı ama yakalandığı için onu yere düşürmüş olmalı."

"Bunu hemen Birol komiser ile paylaşmalıyım." dedim, sağ olsun bunu dediğim an Miraç bana telefonunu uzattı ve telefon rehberi o kadar karıştıktı ki zor buldum, işin garibi Birol komiser diye kaydetmişti babasını ama ciddiye almadım, üstüne tıkladım, sonra da telefon çalarken sesi hoparlöre verdim.

Bir çaldı, iki çaldı ve üçüncü de aramayı cevapladı. "Alo."

Ben de aynı şekilde "Alo." diye karşılık verip devam ettim cümleme. "Ben Lidya. Sana önemli olduğunu düşündüğüm bir şeyi söylemek için rahatsız ettim, inşallah müsaitsindir. Seni daha fazla işinden alıkoymak istemediğim için hemen konuya giriyorum."

"Dinliyorum." dedi Birol komiser, hâlâ hatta olduğunu belli ederek.

"Ben odamda bir bileklik gördüm, rengi siyah. Muhtemelen caberon çetesinin adamlarından biri düşürmüş olmalı. İşin tuhaf kısmı ise ben bu bilekliğin tıpatıp aynısını caberon çetesi tarafından öldürüldüğünü düşündüğümüz kadının bileğinde de vardı. Siyah, ölümü temsil edermiş ve yüksek olasılıkla beni öldürüp amaçlarına ulaştıktan sonra da bu bilekliğin aynısını bana da takacaklardı. Bilmiyorum, işe yarar mı ama paylaşmak istedim."

KURU SIKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin