Sessizce yatağında uzanmışken yine japon çocuğu düşünüyordu. Gerçi bir kaç haftadır başka bir şey düşünemiyordu. Hissettiği korku o kadar fazlaydı ki hiç iletişim kurmadığı kişilerle konuşmuş, hatta onların evine bile gitmişti. Fakat kapıyı hiç kimse açmayınca üzgünce evine dönmüştü. Hastaneye gidebilecek yüzü bulamıyordu. Niki'yi hep terslemişti, onu yok saymıştı, duygularını görmezden gelmişti. Kesin üzmüştü onu.
Bu sürede bir çok şeyi de farkedip kabullenmişti. Kötü bir yolla olsa da artık yok sayamayacağı hisleri olduğunu biliyordu. Farkındaydı.
Mesela Niki'ye çok alışmıştı. Onu gerçekten benimsemiş ve boktan hayatının bir parçası yapmıştı. Ne kadar istemese de, olmuştu işte. Kendisi gibi birinin Niki gibi iyi birini hak etmediğini düşünse de, o yokken de tamamen hiç olduğunu fark etmişti. Bu aşk mıydı bilmiyordu, bilmekte istemiyordu gerçi. Annesi ve onları terkeden babası arasında olan hastalıklı şeyden kendi aralarında da olsun istemiyordu. Korkuyordu.
"Sunoo!" Annesinin çağırmasıyla kendisine gelmiş ve derin bir nefes alıp aşağı inmişti. Onunla bu süre içinde pek konuşmamışlardı. Çünkü Sunoo hiç odasından çıkmamıştı, ölü gibiydi. Yemek bile yemiyordu bazı günler. Pişmandı Niki'yi hep görmezden geldiği için. 'Ya ona bir şey olsaydı' düşüncesi asla beyninden çıkmıyordu.
"Git üzerine düzgün bir şeyler giy. Niki'yi eve getirmişler. Geçmiş olsuna gidelim, ayıp olur. Gitmiş komşular." Salonun ortasında sigara içen annesini görünce kalbinde yine bir sızı oluşmamıştı her zamanki gibi. Sigaradan nefret ediyordu ama umrunda olmamıştı. Niki eve gelmiş. Aklındaki tek düşünce buydu. Kalbi ağzında atıyordu. Annesine cevap bile vermeden koşup odasına çıkmış ve üzerindeki şortla tişörtten kurtulup siyah pantolonu eline almıştı. Giyecekken aklına gelenlerle duraksamıştı.
Niki ona beyazın çok yakıştığını söylemişti bir keresinde okul gezisi sırasında. Meleğine benzediğini söylemişti.
Elindekini yeniden dolaba koymuş ve beyaz pantolon aramıştı. Ama hiç yoktu. Üzüntüyle dudağını büzünce geziye giydiği beyaz şortu görmüştü. Annesinden gizli giydiği için onun haberi yoktu böyle bir kıyafeti olduğundan. Görürse kızabilirdi, ama umursamadı. En fazla tokat atardı diye düşünüp onu giydi. Sonra beyaz üzerine mavi yazılarla dolu tişörtü alıp giydi. Aynanın önüne geçip kendisine bakarken gerçekten zayıf durduğunu farkedip üzülmüştü. Yüzü de hasta gibiydi zaten. Bembeyaz ölüye benziyordu. Çıkarsa mıydı?
"Sunoo! Nereden kaldın lanet olasıca!" Annesinin sinirli sesiyle yutkunmuştu. Onu böyle görüp delirecekti. Şort dizlerinin üstünde bitip çok kısa olmasa da, annesi bacaklarının kadın bacağına benzediğini söyleyip izin vermezdi giymesine. Sakin olmalıydı, 'Niki için' diye geçirdi içinden. Onun için dayanabilirdi.
Dudağına şeftalili nemlendiricisinden sürüp hızlıca aşağı inmişti. Annesi oğlunu süzüp gözlerini devirmiş ve ellerini onun ince boğazına sarıp kapıya yaslamıştı.
"Bu ne hal! Orospu gibi mi giyip gideceksin milletin evine!" Sunoo nefes alamadığını hissediyor ama onu durdurmak için hiç bir şey yapmıyordu. Çünkü yapsaydı daha çok kızardı, biliyordu. Ya onlara gitmesine izin vermezse, diye düşünüp dolu gözlerinden düşen yaşlara engel olamamıştı.
"Ha-hava çok..çok sıcak.." Annesi sonunda iğrenerek onun boynunu bırakmış ve tırnak izlerine bakarak yüzünü buruşturmuştu. Bok mu vardı bu kadar beyazdı bu çocuk.
"Git su falan iç peşimden yukarı gel sonra. Annesi seni götürmemi söylemeseydi, bu halde asla çıkarmazdım da seni.." Sunoo öksürürken göz yaşları arasında gülümsemişti. Niki istemişti onun gelmesini. Duvarlardan tutarak banyoya gitmiş ve yüzünü yıkamıştı. Aynada kendisine bakarken kızarıp yer yer tırnakları yüzünden kanayan boynuna bakarken titrek bir nefes vermişti. Hak etmiyordu bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonstruck // sunki
FanfictionWe can take it slow but let me hold you close no matter what ~tericni 10.07.24