Bu bölümü bilgisayardan yazıyorum çift tırnak(?) nasıl yapılır hakkında hiçbir fikrim yok:( Aklıma asla fikir gelmiyor kusura bakmayın!
Bu bölümü idare edin lütfen💕⭐🎀-
Sahilde geçirdiğimiz süre boyunca fazlasıyla eğlenmiştik. İçimde dolup taşan bir heyecan vardı. Bunun sebebinin Minho olması beni daha da heyecanlandırıyordu beni. Şuan aramız hızlı düzelmişti ama geçmişin izi ilişkimizi hızlandırmıştı.
Saat ilerledikçe uykum geliyordu. Fazlasıyla yorulmuştum. Kafamı Jeongin'in omzuna yasladım.
"Uykun mu geldi?" Jeongin burnunu saçlarımda gezdirerek soru sordu.
"Birazcık yoruldum sadece." Yanımda hissettiğim tanıdık parfüm ile kafamı kaldırdım. Yanımdaki Minho gözlerini Jeongin ile bana kilitlemiş şekilde bakıyordu.
"İstersen seni eve götüreyim bizimkiler 1 saate yakın kalkarlar." Dediğinde gülümseyerek ayağa kalktım. Ayağa kalktığımda oturan Minho'ya elimi uzattım kalkması için. Elimi tutup tüm ağırlığını vermeden ayağa kalktı.
"Ben Jisung'u eve bırakacağım sonrada eve geçeceğim, iyi geceler." Hepsi 'iyi geceler' dedikten sonra Minho elimi eline kenetleyip arabaya doğru ilerledi. İçime birden bir korku yayıldı. Kaşlarımı hafifçe çattım. Arabaya gittikçe yakınlaşıyorduk ve arkamda tanıdık olan bir ses duydum. Korkudan olduğum yere kenetlendim.
"Han Jisung! Beni o evde öylece bırakacağını mı düşündün?" Babamın sesi gittikçe yaklaşıyordu. Arkama dönmeye korkuyordum. Minho elimi bırakıp arkasına döndü. Minho döndüğünde bende döndüm. Babamın yüzündeki o sırıtış midemi bulandırmıştı. Minho beni tek koluyla arkasına aldığında kolunu sıktım. Oturan arkadaşlarım babamın sesini duyunca ayaklandılar.
"Sen kim oluyorsun da benim evimde benim çocuğumu alıyorsun!" Babam sesini daha da yükselterek konuşmaya başlamıştı. Diğerleri hemen yanımıza gelmiş babamın önüne geçmişlerdi.
"İlk önce sesinizi alçaltın yoksa olacakların sorumlusu ben olmam." Minho sakin kalmak için kendini kasıyordu. Babam gibi birisinin önünde kim sakin kalabilirdi ki? Jeongin yanıma gelip kolumu tuttu.
"Gel biz arabaya geçelim onlar aralarında hallederler." Babamın Minho'ya bir şey yapacak korkusuyla karşı karşıya kaldım. Felix ve Seungmin yanıma gelip konuşmaya başladılar.
"Jisung şimdilik arabaya gitmelisin. Hatta seni eve götürelim, hm?" Kafamı sağa sola salladım Minho gelene kadar beklemek istiyordum.
Onlar beni ikna etmeye çalışırken Minho babama karşı küfürlerini sıralıyordu. Zar zor beni arabaya getirdiklerinde öne Seungmin ve Jeongin oturdu. Ağlamamak için kendimi zorluyordum. En mutlu olduğum günümün mahvolması sinirlerimi oldukça bozmuştu. Boğazımdaki düğüm nefes almamı zorlaştırıyordu. Felix yanımda olduğu için sırtımı sıvazladı.
"Şimdilik eve gidelim onlar konuşmayı bitirdikten sonra bize gelecekler tamam mı balım?" Felix'i onayladıktan sonra Seungmin arabayı çalıştırıp sahilden çıktı.
"Babam neden her şeyi bozuyor? Artık onu hiçbir yerde görmek istemiyorum. Ondan utanıyorum." Kendimi tutamayıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Kendimi babama karşı güçsüz hissediyordum. Çünkü öyleydim, babama karşı her zaman güçsüz olmuştum. Onun istediği gibi bir çocuk olmayı istiyordum. Ama başaramamıştım. Felix beni kendine çekerek sarıldı. Birkaç dakika sonra eve varmıştık. Anahtar bende olduğu için önden ilerleyip apartmanın şifresini girdim. Asansörün kapısı açılınca içine girip diğerlerini de bekledim. Kimse bir şey söylemiyordu. Ortamdaki ölümcül sessizliği asansörün sesi bölmüştü. Evin olduğu kata geldiğimizi belirten sesten sonra kapı açılınca hepimiz dışarı çıktık. Demir kapıyı anahtarı içine sokup ters çevirdim. Kapıyı kendime doğru çekince açıldı. İçeriye girip ayakkabımı çıkarıp odama doğru ilerledim. Minho'yu ve diğerlerini merak ediyordum.
Üstümü değiştirmeden yatağa girdim. Uykum vardı ama Minho'yu yanımda istediğim için onu bekledim.
-YARIM SAAT SONRA-
Hâlâ gelmemişlerdi bir süre sonra kendimi uykuya yavaş yavaş bırakıyordum. Kapımın açılıp kapanma sesini duymama rağmen kafamı kaldırmadım. Yanımdaki çökme hissinden sonra saçımda bir el hissettim.
"Onun adına özür dilerim güzelim." Minho'nun sesini duyduğumda hemen arkama döndüm. Yatağın köşesinde oturup saçımı okşuyordu. Yüzüne hasar var mı diye baktım. Herhangi bir iz yoktu.
Uzandığım yerde dikleşip boynuna sarıldım. Bir eli saçlarımda, diğer eli ise belimde geziyordu.
"Ben... Ben özür dilerim Jisung." Sesinde korku ve endişe vardı.
"Ne oldu kötü bir şey mi oldu?" Ellerimi yanağına koyup bana bakması için çekildim.
"Hayır, sadece o herifin sana yaşattığı şeyler için özür dilerim. Daha o adamla başa çıkamazken sana çok kötü davrandım." Gözleri yavaş yavaş doluyordu. Yaptığı şeyler için gerçekten pişmandı. Karşımda gözlerinin dolup taşması duygu patlaması yaşamamı sağlamıştı. Sanki dakikalar önce ağlamamış gibi tekrar ağlamaya başladım. Ensemi tutup kendine yakınlaştırdı. Birbirimize sarılırken kafasını boynuma gömüp gözyaşlarını tutamadı.
-
Selamlar!
Nasılsınız bakalım?
Umarım beğenmişsinizdir. Biraz üzücü bir bölüm ama ağlatacak kadar değil.
Emoji kullanamıyorum tüm samimiyetim sömürüldü gibi hissediyorum:(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sleep and Hunger
Random"Yine düşünmekten uyuyamamışsın Minho" duraksadı. Vücudumu süzdü. Fazlasıyla zayıflamıştım. Ama benim için yeterli değildi. "Yine kilo algın yüzünden yemek yememişsin Jisung." Nefret ettiğim birisinden bunları duymak şaşırtmıştı. !Angst değildir! se...