"Kızım..."
"Anne..."
"Neden bu kadar uyumsuz olmak zorundasın!?"
"Ben bir şey yapmadım!"
"Tek yapman gereken şey beni onaylamaktı!"
"Ben yapmadım..."
"İnsanı bunaltıyorsun! Sana tahammül edemiyorum!"
"HAYIR, HAYIR!"
"UYUMSUZ. BENCİL. BANA UYUM SAĞLAMALIYDIN!"
"LÜTFEN!"
Aniden yataktan kalktım. Kalbim sanki maraton koşusundan çıkmışım gibi atıyordu. Gözlerimi kapattım. Olanları hatırlamaya çalıştım. Bir kadına anne demiştim fakat benim annem bu kadın olamazdı. Benjamin bana annemi böyle anlatmamıştı. O annemi anlatırken sanki kıyamadığı bir çiçekten bahsedermişçesine bahsederdi.
Bu karanlıktan kurtulamayacağımı anladığımda çekmecemden defterimi aldım ve yazıp çizmeye başladım. Bu defterde bütün rüyalarım hayat buluyordu. Bu sayede tekrar tekrar bakıp üzerlerine düşünebiliyordum.
Çizmeye o kadar dalmıştım ki kapı çaldığında irkilip hızla defterimi kapattım. Kapı açıldı.
"Tatlım?" bu Grace'di.
"Günaydın anne..."
"Günaydın canım. Erkenden kalkmışsın."
"Ah evet. Bir rüya gördüm de."
"Anlatmak ister misin?"
"Ah hayır. Zaten önemsiz saçma bir rüyaydı."
"Pekala. Kahvaltıya geç kalma. Bir de... Çok terlemişsin. Aşağı inmeden bir duş al istersen."
Başımı salladım. Annem odadan çıkınca derin bir nefes verdim. Ayağa kalktım ve banyomdaki aynanın karşısına geçtim. Sırılsıklam olmuştum! Hemen suyu ayarladım ve güzel bir duşa girdim.
Aslında artık eskisi gibi kahvaltı zamanı babamı beklemiyorduk ya da her gün hep birlikte kahvaltı yapmıyorduk. Bazı günler hiç kimse kahvaltı yapmıyordu. Herkes rahat ve normal davranıyordu. Artık o bir ayağı toprakta olan yaşlı bunağı kimse takmıyordu. Annem ise eski düzenimiz devam ediyormuşçasına rutin işlerini hallediyordu. Bu yüzden her sabah kaldırıyordu bizi. Bundan dolayı rahat rahat banyomu yaptım.
Banyodan çıktıktan sonra durmayan karın gurultularım ile iyice acıktığımı farkettim. Ne kadar aç olursam olayım iştahım yoktu. Komodinimin üzerinde duran dünden kalan bisküvilerden bir tanesini ağzımı attım. Üstümü hızlıca giyindim. Aşağı inerken Klaus'un sesini duymam ile gülümsedim.
"Biliyor musun? Çok heyecanlıydı Diego! İlk önce o küçük kaydıraktan kaydım ve alkol dolu havuzun içine düştüm. Cennette gibiydim!" dedi Klaus gülerek. Arkası bana dönüktü. Diego'ya doğru baktığımda göz göze geldik. Bezgin bir bakış attı ve derin bir nefes verdi. Kıkırdamamak için zor tuttum kendimi. Klaus'a yakın olan koltuğun üstüne sessizce çıktım. Bu sırada Klaus hâlâ kendinden geçermişçesine bir şeyler anlatıyordu. Bir anda onun sırtına atladım. Klaus, anın şokuyla bağırıp kendini yere attı. Tam benim üstüme doğru düşerken birisi beni onun altında kalmaktan kurtardı.
"Siz küçük çocuklar dikkatli olamaz mısınız?" dedi Luther. Beni tek eli ile yakamdan tutmuş ve havaya kaldırmıştı. Bana şu anda askılıktaki bir kıyafetmişim gibi davranıyordu. Ona bir tekme atmaya çalıştım. "Ya bırak beni!" dedim bağırarak. "Onu bırak seni aptal!" dedi Diego beni tutup yere indirerek. Luther göz devirdi. "Dikkatli olun! Alyassa, omurgan kırılabilirdi." dedi ciddi bir ifadeyle. "Özür dilerim." dedim ona bakarak. "Benden değil, kendinden özür dilesen iyi olur. Çok dikkatsiz ve sakarsın." dedi ve gitti.
Arkasından bakarken Diego omzuma dokundu. "Onu takma. Sabah Allison ile kavga ettiler. Ne dediğini ve ne yaptığını bilmiyor o dağ ayısı. Hadi git kahvaltını yap." dedi gülümseyerek. Başımı salladım ve mutfağa doğru yol aldım.
Tam kapıdan çıkacağım zaman ayağım 'düz zemine' takıldı. Düşmenin eşiğinden zar zor dönmüştüm. Arkama döndüm ve utangaç bir tebessümle Diego'ya bir bakış attım. Diego kaşları çatık olmasına rağmen gülmemek için kendini zor tutarken "Salak." dedi. Tebessüm ederek hızlı adımlarla mutfağa girdim.
Mutfağa girdiğimde Five'ı farkettim. Tezgahın önündeydi. Üzerinde hâlâ pijamaları vardı. Çok mu acıkmıştı acaba?
"Bir tablo gibi kusursuz olan 'bana' hayran kaldın herhalde?"
Elindeki sandviç ile masaya doğru ilerliyordu. İrkilerek ona baktım. "Anlamadım?" dedim. Bana gözlerini devirdi. "Bana öyle bir bakıyorsun ki Alyassa sanki bu gezegenden değilim. 'Merhaba dünyalı, ben uzaylı!' diyecektim az kalsın." dedi. O zaman daldığımı anlamıştım. Gözlerimi devirerek "Kusura bakmayın Bay Hargreeves fakat size baktığımın farkında bile değildim. Yani o kadar da 'kusursuz bir tablo' değilsiniz." dedim.
Yüzü asılmıştı. Ağzında birkaç kelime geveledi. Buzdolabına ilerken "Anlayamadım?" dedim samimi olmayan bir gülüşle. Cevap vermedi bana.
Buzdolabın kapağını açtım ve sandviç ekmeği aradım. Onun elinde gördüğümde canım çekmişti. Fakat buzdolabında ekmek hariç her halt vardı. Hafifçe dişlerimi sıktım. Zaten iştahım olmuyordu. Olduğu zamanda hep bir şey önüme çıkıyordu ve bütün yemek yeme hevesim kaçıyordu.
"Üzülerek belirtmek isterim ki son sandviç ekmeği çifti bende." dedi Five. Ardından bir ısırık aldı. "Ve şu anda da midemde." dedi lokmasını çiğneyerek. Bir yudum kahvesinden aldı. Buzdolabına son bir bakış attım ve kapağı kapattım.
Sinirle yanından geçerken kolumdan tuttu. "Yarısını verebilirim. Yani eğer istersen." dedi. Sert bir bakış attım. "İstemez. İştahım yoktu zaten." dedim. İçimden artık evrenden de silindi herhalde senin sayende, diye geçirdim. Kolumu sertçe çektim ve tam ileriye doğru adım atacakken tekrardan kolumu tuttu."Neden iştahın yok?" dedi kaşlarını çatarak. Sesli bir şekilde sabır dilenircesine nefesimi verdim. "Sana ne? Ayrıca neden umrundaymış gibi davranıyorsun ki?" dedim.
Bu sefer kolumu çekip tekrar tutmasına olanak vermeden hızlı adımlarla dışarı çıktım. Dişlerimi sıktım. Buna neden bu kadar sinirlenmiştim hiçbir fikrim yoktu. Belki de gördüğün rüyanın etkisini atlatamamışsındır, dedi içimdeki ses. Umrumda değildi. Kalbimi kırmıştı ama bunun nedeni de bilmiyordum. Ona sinirliydim işte!
Zemine attığım kuvvetli adımlarla düşüncelerle boğuşurken odama doğru yol aldım.
***
Bölümü nasıl buldunuz? :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓐𝓵𝔂𝓪𝓼𝓼𝓪 𝓟𝓪𝓻𝓴𝓮𝓻 -𝓗𝓪𝓻𝓰𝓻𝓮𝓮𝓿𝓮𝓼 ( 𝐹𝑖𝑣𝑒 𝐻.)
FanfictionAllyssa'nın iki ailesi vardır. Biri Yenilmezler. Diğeri ise Şemsiye Akademisi. Kızımız 4 elemente hükmedebiliyor. Bir zaman sonra kardeşlerinden birine karşı değişik duygular beslemeye başlar. Daha fazlası, bu hayal dünyasının arkasında... Marvel×T...