-12

207 36 17
                                    

Altay kapının açılmasıyla irkildi. İçeriye daha önce hiç girmemiş bir doktor girdi.

"Merhaba. Sizi daha önce hiç görmedim ama, Barış'la başkası ilgileniyordu karıştırdınız sanırım."
dedi uykusuzlukla.

Uyumuş olan Kerem'i kucağına alıp koltuğa bıraktı ve doktordan bir cevap bekledi.

"Tek bir iğne gerekiyor o kadar."
diyip Barış'a bir iğne yapmaya kalkıştı doktor.

Bu sırada Altay kolunu tutup çatık kaşlarıyla doktoru kendine döndürdü.

"Beyefendi onun günde bir iğnesi oluyor o da bugün yapıldı."

"Neden işimi zorlaştırıyorsunuz? Hastayı iyileştirmeye çalışıyoruz."

"Beyefendi odadan çıkmanızı rica edicem."

"Napıyorsun sen? İşime engel oluyorsun. Daha fazla saçmalama da hastanın iğnesini yapayım."

"Siz neden maske takıyorsunuz beyefendi? Koma bulaşıcı bir hastalık değil. Korona da yok. Şimdiki doktorlar normalde maske takmıyor. Siz bunalmışsınızdır ben maskenizi alayım."
diyip doktorun ağzındaki maskeyi çekiştirdi Altay. Maske çıkınca kaşlarını daha da çattı.

"Siz bana bir yerden tanıdık geliyorsunuz. Ama bilemedim."

"Beyefendi hastamla ilgilenicem."

"O gün İsmail babasıyla görüşmek istemişti. Bende onu yanlız bırakmak istemeyip yanında gitmiştim. Sende kapıda bana kıvırcık saçlı insanların hoşuna gittiğini söylemiştin. Sen osun. Sen İsmail'in babasının adamısın."

"Beyefendi ne diyorsunuz İsmail kim?"

"Sen beni mal mı sandın lan? Barış'ı öldürmeye geldin buraya dimi? Nah öldürürsün. Gerizekalı siktir git burdan."
diyip adamın elindeki iğneyi kenara attı Altay.

Doktorun yaklaştığını gören Altay konuştu.

"Siz içeriyi koloçan ederseniz ben şununla biraz ilgilenip gelicem."

Doktor Gökçe anlamayan bakışlar atınca Altay konuştu.

"İsmail'in babasının adamı, Barış'ı öldürmeye gelmiş."

Doktor şaşırıp başını salladı.

Bunun üzerine Altay korumayı yakasından tutup çekiştirmeye başladı. Onu aşağı bahçeye kadar çekiştirip kenara girdi ve kenarda dövmeye başladı adamı.

Yaklaşık beş dakika sonra adamı dışarı atıp Barış'ın yanına çıktı.

İsmail dizlerini kendine çekmiş sessizce ağlıyordu. Gözyaşları fazlalaşınca gözlerini dizlerine sürtüyordu. Nefes almaya çalışıyordu.

Yan yattı ve dizlerini kendine çekti.

"Hepsi benim yüzümden..."

O günden sonra hayat İsmail Yüksek için bitmişti. Ta ki görüşme gününe kadar.

Yorgun gözlerle Altay'a baktı. Altay ağzını açtı, tam konuşacağı sırada İsmail konuştu.

"Sus. Sus lütfen duymak istemiyorum. Biliyorum sus."

İsmail sessizce ağlarken Altay bunlara anlam vermeye çalışıyordu.

"İsmail mal mısın?"

"Ne demek mal mısın? Haberim var neler olduğundan ölüm haberini duymak istemiyorum."

"İsmail şizofren misin götünden sallamayı kes de beni dinle."

"Hayır hiçbirşey söyleme bana. Barış'a nolduğunu biliyorum sus."

"Lan mal İsmail Barış yaşıyor. Ne yaşıyorsun sen amına koyayım?"

"Ne? Nasıl yaşıyor?"

"Lan gerizekalı ne demek nasıl yaşıyor sen ne ara Barış'ın ölüm haberini aldın?"

"Ya mektup geldi."

"Ne mektubu?"
Altay kaşlarını çattı.

"Ya işte hastaneye gidip Barış'ı öldürüceklerini yazmışlar."

"Sana ne zaman geldi bu yazı?"

"Geçen hafta perşembe günü."

"Ya gerizekalı sen cidden benim Barış'ı onlara yem ediceğimi mi düşündün?"

"Nasıl yani Barış yaşıyor mu şimdi?"

"Yaşıyor tabi salak."

İsmail'in yüzüne bir gülümseme yayıldı. Hayat onun için tekrar başlamıştı.

"Ya İsmail siktir git canavar gibi görünüyorsun amına koyayım ciddi kalamıyorum karşında."

"Niyeymiş ya neyim varmış? Taş gibi çocuğum işte."

"Ya salak ağlamaktan göz falan kalmamış çok korkunç görünüyorsun. Ne zamandır uyumuyorsun sen?"

"Geçen hafta perşembeden beri uyku düzenim yok."

"Mal bana güvensene Barış benim yanımda güvende. Bidaha duymak istemiyorum böyle ölüm falan sakın. Sıçarım ağzına senin."

"Ya Altay sana çok teşekkür ederim gerçekten benim canım arkadaşım ya."

Altay ve İsmail bir süre sohbet ettikten sonra süre bitince İsmail mutlu bir şekilde yatağına girdi. Gülümseyip Barış'ı düşünerek uyudu.

Altay hastaneye giriş yaptı. Barış'ın odasına çıkıp İsmail'in oturduğu sandalyeye oturdu tekrardan.

"Bugün yine İsmail'e gittim. Seni öldü sanmış biliyor musun? Cezaevine mektup yollamış orospu çocukları. Neyse bu mal bana iki saat duymak istemiyorum falan dedi. Ulan ben diyorum ki acaba bu neyi duymak istemiyor. Mal senin ölüm haberini duymak istemiyormuş sanki öldün amına koyayım. Şizofren galiba olmayan şeyler görüyor. Dedim mal mısın Barış yaşıyor. O uykusuzluktan şişmiş gözlerinin içi bi gülümsedi varya. Keşke sende görseydin. Ben sevindim tabi az da olsa kendine gelmesine. Bi de sen uyansan varya. Nasıl canlanır ama İsmail. Hadi Barış ya. Perişan ettin bizi. Sence de çok fazla olmadı mı?"

------------------------------------------------------------
selamın hello

ben bunların ayrılığına daha fazla dayanamadığım için bunları yakın zamanda kavuşturcamm

ismail ve barış💗💗💗💗💗

zorba, baism.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin