-Önce etrafı dolaşıp yeniçerilere selam vericez. Sonra Yeniçeri Ağasıyla görüşücez.
Ivan biraz endişeliydi, askerlerlerle pek iyi anlaştığını söyleyemezdi. Ocağa girdiler ve bütün yeniçeri askerleri sıraya dizili selam durdu. Padişah da selam durdu. Daha sonra yeniçeri askerleri görev yerlerine dağıldılar.
Padişah ve Ivan da Yeniçeri Ağasıyla görüşmek için odasına gittiler.
-Aman Padişahım, keşke haber verseydiniz. Sizi karşılardım.
-Gereği yoktu, duruma bakmak için geldim.
-Ne ikram edeyim Padişahım?
-Kahve yeterli. Ivan, sen ne istersin?
-Ben de kahve.
-Mazuru yoksa, beyefendiyi ilk defa görüyorum Padişahım. Yabancı mıdır?
-Ivan benim en yakın yardımcımdır. Kökenini ise kendisi anlatsa daha doğru olur.
-Kökenimi ben de bilmiyorum. Pek umrumda da değil.
-Adınıza, koyu sarı saçlarınıza, beyaz teninize ve yeşil gözünüze bakınca Rus gibisiniz. Haha gerçi bütün ruslar böyle diye de bir şey yok!
-Ah anladım ama dediğim gibi umursamıyorum. Merak da etmiyorum.
-İnsan nasıl kökenini merak etmez?
-Boşverin.
-Neyse Ağa bahset bakalım buradaki durumdan.
Padişah ve Ağa sorunları, gelirleri falan konuşmaya koyuldu. Ivan ise sadece önüne konan acı kahvenin ağzında bıraktığı tadı yanındaki yumuşak şeker ile gidermeye çalışıyordu. Bir yudum kahve, bir tane yumuşak şeker şeklinde yaparak ikisinide bitirdi. Hatta kendi yumuşak şekeri bitti diye Mustafa'nınkileri de yedi.
İş bittikten sonra yeniden saraya doğru yürüdüler.
-Lokumu çok beğendin galiba. Akşam getirtirim.
-Lokum?
-Kahvenin yanında yediğin var ya hatta benimkileri de bitirmiştin.
-Haa evet tadı güzeldi ama akşam tatlı olarak başka bir şey istiyorum.
-Ne istiyorsun? Söyle hemen hazırlasınlar.
-Hmm tahmin et.
-Direkt söylesene, uğraştırma.
-Hadi yaa tahmin et!
-Baklava? Kadayıf? İrmik helvası? Kazandibi?
-Of Mustafa'm ya hiç aklın oralara kaymıyor...
-Oralar?.. Yani varya inanılmazsın, sapık vampir
-Kırıcısın Kağanım, ne olur yani bir kerecik senin tatlılığını deneyimlesem?
-Uluorta konuşmayalım, yerin kulağı var. Özellikle sarayda. Hadi odamıza geçelim.
Ivan, Mustafa'nın söylediği kelimeyi mırıldandı "odamız" belki Mustafa farkında olmadan söylemişti ama Ivan'nın içini ıstımıştı. "Odamız, sonunda bir yere aidim?" düşünceleri devam ederken çoktan odaya girmişlerdi.
-Ivan?
-Ha?
-Daldın gittin. Şey diyordum... Belki yeniden acıkmışsan...
-Yoo daha sabah yedi-
Evet evet baya acıktım!-Pff hahaha
-Mustafa'mm, özellikle sana acıktım...
-Kanıma mı?
-Hayır, tenine.
Mustafa heyecandan kalp krizi geçirebilirdi sanrım. Ivan ise heyecandan çok arzu duyuyordu.
Ivan yavaşça yaklaşıp Mustafa'yı çenesinden öptü. Sonra yavaş yavaş boynuna doğru inid. Öpücükleri derindi.
-Ivan görünen yerlere iz bırakma
Ivan daha da aşağı inmek, göğüslerini emmek istiyordu. Mustafa'nın üstündeki giysiyi bir hışımda çıkarttı. Mustafa'nın güğüsünü yavaşça emmeye başladı, dilini de ucuna sürtüyordu. Mustafa hafifçe inledi, altındakinin kabardığını hissedebiliyordu.
-Ahh ha yatağa geçelim
Ivan güzel sesin sahibini dinledi. Belinden ve kalçasının altından tutarak onu kucağına aldı. Mustafa şaşırdı çünkü pek hafif olduğunu sanmıyordu. Ivan kucağındaki padişahla yatağa geçti ama pozisyonu değiştirmedi. Hala Mustafa onun kucağındadı.
-Mustafa'm çok güzelsin...
...
Sonraki bölüm smuta devam
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı'da Bir Vampir
Vampire-Bir kaç yüzyıllık uykumdan uyandım ve görüyorum ki Türkler görmeyeli baya değişmiş... -Ne!? -Oğlancılık falan hiç yoktu sizde diyorum :)