İş yerindeyken akşamüzeri olmuştu. Telefondan bir şeylere bakıyordum. Telefon çaldı. Arayan Yağmur’du. Açtım. “Kanka ne yapıyorsun? Akşam müsaitsen bize gelsene.” dedi. “Kanka ben müsaidim de bir de bizimkilere sorayım.” dedim. “İnşallah gelirsin kanka. Amin.” dedi. “İnşallah kanka, Amin.” dedim. Telefonu kapattım. Babamı aradım. Akşam Yağmurlara gideceğimi söyledim. Tamam gidebilirsin cevabını aldıktan sonra Yağmur’a mesaj attım. İşlerimi bitirdikten sonra ortalığı toparladım. Saçımı başımı düzeltip, kulaklığımı taktım. Müzik listemi açtım. Ayarladım. Çantamı da aldım, kapıyı kilitleyip. Çıktım. Şarkılar değişiyordu. Karşıya geçtikten sonra markete uğradım. Oradan bir şeyler alıp yola devam ettim. Derken Yağmur’un evine geldim.
Yağmur kapıyı açtı. Sarıldık, özlemiştik birbirimizi. İçeri geçince sohbetimiz başladı. Bir taraftan masayı hazırlıyorduk. İş yerinde olan bitenden bahsettik biraz. Sıra kahve faslına gelince yaramazlık yapmış kız çocuğu tonunda koca bir gülümsemeyle girdim konuya. “Kanka” diyerek. Yağmur “Kanka” dedi gülümseyerek. “Bir şey diyeceğim” dedim kafamı önüme eğip gülümseyerek. “Bomba geliyor” dedi Yağmur “Gönder gelsin kankam” “Hani bir çocuktan bahsettim ya sana” dedim. “Şu yemi aldığın mı?” dedi Yağmur. “Evet” dedim. “Evet, kanka” deyince “O çocuğa doğru bir kayıyorum gibi, çekimine giriyorum gibi” dedim gülümseyerek. Bir taraftan da anlatırken elimi kolumu nereye koyacağımı bilemez bir haldeydim. “Ama çocukla ilgili hiçbir şey bilmiyorum” deyince “Adını sormadın mı?” dedi Yağmur. “Soramadım” dedim. “Bir düşünelim.” dedi biraz durdu “E iş yerinin sosyal medya hesabı falan yok mu?” “Var da kendi adı veya resmi yok.” deyince Yağmur “Açsana bir hesabını oradan buluruz belki” dedi. Sayfayı açtım Yağmur’a verdim. Takipçilere bastı. “Var mıdır ki orada?” dedim. “Bakacağız” dedi. Yavaş yavaş aşağı doğru listeyi kaydırmaya başladı. Pür dikkat bakıyordum. “O değil… Yok değil…” listeyi ilerletiyordu aşağı doğru devam ediyordu. Kardeşi olduğunu düşündüğüm çocuğu gördüm. “Bak bu kardeşi galiba dediğim çocuk işte. Mete KURAM.” dedim. “O varsa senin ki de vardır o zaman” dedi. Ve aşağı doğru inmeye devam etti. Biraz aşağı inince “Dur” dedim. “Şu ikinci sıradaki galiba” Yağmur üzerine tıkladı. “Bu mu?” dedi. Yüzüme o malum gülümseme yayıldı. Bulmuştuk. “Mert’miş adı. Mert Arda KURAM.” dedim. Yağmur gülerek “Kanka yine mi Mert. Nasıl buluyorsun sen bunları.” dedi. “Ya kanka ama bunda hiç Mert tipi var mı bir baksana. Arda belki de.” dedim. “Hem iki Mert vardı yani. İkisi de sevgilim değildi.” deyip güldüm. Sonra fotoğraflarına baktık. Yağmur’a döndüm. “Ama baya yakışıklı” dedim. “Yakışıklı canım, çirkin demedim.” dedi. “Hesabı açık. Tuhaf değil mi?” diye ekledi. “Sevgilisi yok gibi baksana. Çekineceği bir şeyi de yok herhalde, hani rahatsız eden falan” dedim. “Erkek sonuçta o yüzden de rahatça açık kullanıyor olabilir.” dedi Yağmur “Ama hani bizim tayfa gizli hesap kullanıyor ya genelde. O yüzden dedim.” deyince. “Doğru.” dedim. “Anlamadım, bilmiyorum. Da…” Yağmur bana döndü “Da ne?” dedi. “Burada başka kimse yok. Tamam kız arkadaş yok hesap açık. Da bu fotoğrafları kim çekmiş. Bu niye fotomodel gibi poz vermiş.” deyip Yağmur’a baktım. Bana bakıyordu. Güldü. “Gerçekten mi kanka. Buna mı takıldın?” dedi. Evet anlamında kafamı salladım hızlıca. “Yani kız arkadaşı olsa herhalde, sevgilisini boy boy çekip sosyal medyada herkese açık koydurmaz. Arkadaşı falan çekmiştir. Kardeşi dedin. O çekmiştir belki.” dedi. “O da doğru” dedim. “Yani adını öğrendik. Sevgilisi de yok gibi görünüyor.” deyince Yağmur’a “Kaç yaşında ki” deyince Yağmur “Biz yaşlarda gibi duruyor” dedi. “Sevgilisi yok gibi” dedim gülümseyerek. “Yok gibi” dedi Yağmur da gülümseyerek. “Teşekkürler kanka ya valla. İçim rahatladı.” dedim. “İnşallah iyi biridir Mert bey. Üzmesin seni.” dedi Yağmur gülümseyen yüzüme baktı “Kankamı kaybettik galiba.” deyince “Yok ya hoşuma gitti. Sevgilisinin olmayışı, ondan.” dedim. sonra telefonu bıraktık. Hafta içinde neler yaptığımızı konuştuk sonra. Kahkahalar da attık. Bazı olaylara beraber kızdık. “Yok artık kanka, hakikaten yaptı mı bunu” lar da konuşuldu, düştüğümüz durumlara da gülündü o akşam. Konuşulacak şey çok olsa da yarın çalışacağımız için vedalaştık.
Eve geçtiğimde odama geçtim. Yağmur’a merak etmesin diye mesaj attım. Pijamalarımı giydim. Sonra yatağa uzandım. İş telefonunu elime aldım. Normalde sosyal medyayı kullanmıyordum. Sadece iş hesabım vardı. Oradan uygulamayı açtım. Mert Arda Kuram yazdım. Sayfası açıldı. Çalıştığı yeri yazmış açıklama kısmına. Fotoğraflarına bakmaya başladım. Arabasıyla çekilmiş takım elbiseli bir fotoğraf koymuş, siyah gömlekli. Saçı sakalı kısa fotoğrafta. Sonra aşağı kaydırdım, diğer fotoğrafa geçtim. Saçı sakalı biraz daha uzun, beyaz gömlekli siyah pantolonlu, güneş gözlüğü de takmış. Gölet var arkasında, neresi ki burası. Diğer fotoğrafa geçtim sonra. Aynı kıyafetlerle tarihi bir yerde oturarak poz vermiş. Pamukkale tarafı galiba… Bu halini canlı olarak da gördüm. Tabi beyaz gömlek yoktu body vardı üstünde. Fotoğrafta olduğu gibi orada da baya iyiydi. Alttaki fotoğrafa geçtim. Yine saç sakal kısa. Üzerinde ilk gördüğüm günkü hardal sarısı montu, siyah pantolonu var fotoğrafta. Bu halini gördüm sonrası malum zaten. Neyse kapatayım da elim ayağım çarpacak. Beğeni falan atmayalım akşam akşam. Yatmaya geçtim sonra, kulaklığımı takıp müzik listemi açıp uykuya daldım.
YOU ARE READING
DELİCESİNE
RomanceCaddenin yanından araya doğru giren sokakta bir kapının önünde; hardal sarsıyla kahverengi arası bir montu olan, siyah pantolonlu siyah denecek koyulukta saçları, kısa denebilecek düzeyde sakalları ve onu bu mükemmelliğe yakışır şekilde tamamlayan b...