2. Bölüm

1.2K 51 36
                                    

ASİ

Hastaneden çıktıktan sonra cehennemin dibine gelmiştim. Bütün gece gözüme uyku girmemişti. Yaman'ın Serhan'ı vurduğunu tabiki düşünmüyordum ama vuran kişi her kimse gördüğüne emindim. Maske falan hikâyeydi. Alaz'ı birkaç kez daha aramıştım ama ulaşamamıştım. En azından nerede ne halde olduğunu bilsem bile yeterdi ama elimde hiçbir şey yoktu. Bir yanım onu bulup yanına gitmek isterken diğer yanım arkasına bile bakmadan kaçmak istiyordu.

Denizin karşısındaki koltuğa oturmuş gözlerim kapalı bir şekilde kuş seslerinin karıştığı dalga seslerini dinliyordum. Kafam karışıktı. Düşüncelerim, hislerim... Hepsi karmakarışıktı. Solumda hissettiğim hareketlilikle gözlerimi araladım.

"Buradaymışsın."

Alaz gelmişti. Ben onu nerede bulacağımı düşünürken kendisi bana gelmişti. Onu sağ salim görmenin verdiği rahatlama hissi içimdeki huzursuzlukla yarışıyordu. Onu görmek istemiyordum. İyi olduğunu bilsem yeterdi ama şimdi tam sol tarafımda koltukta oturuyordu. Başımı ona doğru çevirip yüzünü incelemeye başladım. Kötüydü. Son günlerdeki haline kıyasla bu kez çok daha kötü görünüyordu. Berbat haldeydi. Onu böyle görmek içimdeki her bir kuytu köşeyi cayır cayır yakıyordu. Yanında olup destek olmak istiyordum ama beni bu uzaklığa mecbur eden kendisiydi. Benim ona öremediğim duvarları kendisi benim için örmüştü. Ben, tercih ettiğim şeyi değil onun tarafından mecbur bırakıldığım şeyleri yaşıyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Alaz dümdüz karşıya bakarak denizi izliyordu.

"Nasılsın?" Kendi sesimi duymakta bile güçlük çekiyordum. İçimdeki bitmek bilmeyen savaş beni tüketiyordu. Sanki kendim çok iyiymişim gibi beni değersiz hissettiren bu adamın nasıl olduğunu merak ediyordum.

"Benim gibi bir adam nasıl olabilirse öyleyim."

"İçtin mi?"

"Çok değil."

"Belli."

"Benim için endişeleniyor musun?"

"Umrumda bile değilsin."

"Belli."

"Tüm gece neredeydin?"

"Bebeği aldırmadın değil mi Asi?" Gözlerim anında aralandığında Alaz'a dönüp bakmakla bakmamak arasında savaş veriyordum. Babası ölmüştü. Tüm gece nerede ne yaptığı belli değildi. Babasını öldüren kişinin kim olduğunu bilip bilmediği belli değildi. Birbirimizden bihaberdik. Ben öğrenebilmek için ona soru sorarken onun derdi ne babası ne de onu öldüren katildi. Hâlâ bebeği soruyordu.

"Bir şey söyle." Ayağa kalkıp karşıma geçti. Oturmaya devam ederken başımı kaldırıp yüzüne baktım. Dağılmış saçları, gün geçtikçe daha da uzayan sakalları, yorgunluktan küçücük kalmış kızarmış gözleri... Alaz Soysalan çaresizdi. Karşımda dikilmiş benden ümitle umduğu cevabı duymayı bekleyen bu adam perişan haldeydi. Bu kadar kısa zamanda bebekle ilgili olan düşüncelerini değiştiren şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Bebeği gerçekten istiyor muydu yoksa hayatında olmam için bu bebeğin varlığına katlanmayı mı tercih ediyordu bilmiyordum. Derdi ben miydim? Bebek miydi? Yoksa ikimizi de hayatında istiyor muydu bilmiyordum. Dün sabahtan geceye kadar neyin değiştiğini ve Alaz'ın kapıma gelip bebeğin sorumluluğunu almayı kabul etmesini anlayamıyordum. Onu artık tanıyamıyordum. Belki de hiç tanıyamamıştım.

"Aldırdım." Koltuktan kalkıp yanından geçip gideceğim sırada kolumu tuttu.

"Kaçıyorsun." O kadar kötü görünüyordu ki her şeyi bir kenara bırakıp sımsıkı sarılmak istiyordum. Bu haline içim gidiyordu. Bu halde olmasının sebebi babası değildi. Aklı hâlâ bebekteydi. Bakışlarındaki kırgınlık kalbimdeki kırgınlığı silip atacak cinstendi. Dün sabah "Ben o adam değilim Asi." diye karşı çıkan adamdan eser yoktu. Şu an... Sanki bebeği o değil de ben istememişim gibi bir hali vardı. Bebeğe babalık yapmaya çok önceden razıymış gibiydi. Ama gözlerinin arkasında gördüğüm o bakış... En derininde gördüğüm o bakış, şu an dolu gözlerle yüzümün her bir santimini inceleyerek beklentiyle bana bakan o bakışın arkasında gördüğüm o bakış dün sabahki bakışlarının izlerini taşıyordu. Beni paramparça eden o bakışlar gözümün önünden gitmiyordu. Kolumu elinden çektim.

AsLaz|Yalanlar, YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin