7. Bölüm

835 51 30
                                    

ASİ

Her son ölümle sonuçlanmaz. Bu kızın sonu ölümle sonuçlansa bile sizin için daha farklı bir son tasarladım. Size söylemiştim. Bazıları için oyun çoktan bitti. Ama sizin için oyun daha yeni başlıyor. Perde açılıyor. Oyuncular hazır. Vee... Oyun!

Notta yazanlar aklımın içinde dönüp dururken, kalbim yaklaşan polis arabalarının siren sesleriyle yarışır şekilde göğsümden çıkacakmış gibi atarken, gözlerim küçücük masum bir kızın ölü bedeninden ayrılıp Alaz'a bakarken hiçbir şey yapmadan duruyordum. Bir süre Alazla birbirimize baktık. Aklından geçenleri okuyabiliyordum. Tuzak. Bu bir tuzak diye bas bas bağırmasa da gözlerinden okunuyordu. İkimizi de birbirimizden habersiz bir şekilde tuzağa çekmişti. Ve biz önümüzde yerde kanlar içinde yatan bir kız çocuğunun hemen arkasında ayakta dikiliyorduk. Alaz'ın eline kan bulaşmıştı. Bıçağı kızın göğsünden çekip alırken cinayet aletine parmak izi bulaşmıştı. Bu işin çıkar yolu yoktu. Kaçarı yoktu. Ve biz en sondaydık. Daha ilerisi yoktu. Yol bitmişti ve biz kapana kısılmıştık.

Önce Alaz toparlandı. Kendisini toplayıp elindeki notla birlikte deponun diğer ucuna doğru yürümeye başladı. Kaçıyor muydu? Kaçamazdı. Tek giriş olduğu gibi tek çıkış vardı. Ve o çıkış bizi polislerin kucağından başka hiçbir yere götürmezdi.

"Ne yapıyorsun?"

"Notu saklıyorum. Emniyete gidince üstümüzü arayacaklar. Bulmamaları lazım." Duvardaki deliklerden notun sığabileceği kadar küçük olan bir deliğe notu sıkıştırdı. Cebinden telefonunu çıkarıp fenerini açtığında birkaç adım geri çekilip belli olup olmadığına baktı.

"Belki de bulmaları lazım. Alaz bu not bizim bu tuzaktan çıkış biletimiz olabilir. Bizi buraya o çağırdı ve biz bunu kanıtlayabiliriz! Attığı mesaj var, bıraktığı not var. Başka türlü bize kimse inanmaz. Şu halimize bir bak. Şu haline bir bak Alaz."

Büyük adımlarla yanıma yaklaşıp ellerini omuzlarıma koydu ve yüzüme doğru eğildi. "Sakin olmak zorundayız. Not yok, mesaj yok. Hiçbirinden bahsedemeyiz."

"İyi de neden? En azından mesajı gösterelim Alaz. O mesaj bizim masumiyetimizi kanıtlayan tek şey!"

"Fazla vaktimiz yok. Beni iyi dinle. Hiçbir şeyden bahsetmeyeceğiz. Telefona gelen mesajı söylersek notlardan da bahsetmek zorunda kalırız. Tanışmak istiyorsan gel demiş mesajda. Öncesinin de olduğunu anlarlar."

"Alaz saçmalama. Anlarlarsa anlasınlar ya! Kendileri çözsünler. Bu iş bizi aştı artık. Notlardan bahsetmek zorundayız!"

"Sözümü kesme beni dinle. Sen beni takip edip buraya geldin. Geldiğinde kız ölü ben de yanında ayaktaydım. Ben gelip gördükten hemen sonra siz geldiniz zaten diyeceksin polislere. Anladın mı beni? Eğer çok sıkıştırırlarsa böyle söyleyeceksin. Aynı şeyi söylemek zorundayız."

"Olur söylerim. Hatta öldürdüğünü kendi gözlerimle gördüğümü de söylerim. Sonra ben elimi kolumu sallayarak çıkarım. Seni de kurban ederim. Müthiş plan. Sen bu yüksek zekanı kendine sakla."

"Bıçak? Bıçak nerede?"

Ayağımın yanındaki bıçağa eğilip alacağım sırada Alaz benden önce davranıp bıçağı aldı. "Benim parmak izim var bir de seninki bulaşmasın."

Deponun içindeki cam büyüklüğündeki açık boşluk sadece şeffaf poşet gibi bir şeyle kapalıydı. Alaz bıçağı poşete takıp özenli bir şekilde yırttıktan sonra birkaç adım geri çekilip bıçağı açtığı poşetin aralığından dışarı doğru savurdu. Çok güzel! Hiçbir şey yapmamamıza rağmen cinayet aletinde parmak izi olduğu yetmiyormuş gibi bir de kanıtı yok etmişti! Daha ne kadar batabiliriz diye düşünürken her bir adımda daha fazla batıyorduk.

AsLaz|Yalanlar, YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin