7

501 30 7
                                    


tamı tamına yarım saat önce boğularak yataktan sıçramıştım. ama buna sıçrayabilmek denebilirse. bütün sebebi oğuzdu! yatarken kolunu boynuma dolamış, iki bacağının arasına beni kıstırmıştı.

altında can çekişiyordum ama beyfendi altıncı rüyasını görüyordu belkide. zaten iri cüsseli olduğu için altına eziliyordum. bacağının arasından kurtulmak istesemde başarısız oluyordum.

Ulan, babama içimden çok pis sövesim geliyordu. şu dağ ayısı herifin altında ezilirken, her şeye sövesim geliyordu. ama tabikide o herifin yanında olmaktan iyidir, onunla zaman geçirmektense, bu adamın altında ezilmeyi her zaman tercih ederdim.

En azından oğuz ev gibi hissediyordu, evim gibi. öz babamın veremediği güveni oğuz veriyordu her zaman. ona güvencim hiç bir zaman azalmayacaktı. oğuz yavaşça hareket ettiğinde uyandı diye sevineceğim sırada daha çok sarıldı bedenime.

O anki şokla kaçmaya çalıştım fakat oğuz daha çok kendine bastırdı bedenimi. hareket etmeyi bırak nefesi bile zorla alıyordum neredeyse. bıkkınlıkla nefes verirken gözüm odadaki saate kaydı. hassiktir diyerek debelendim. çünkü bugün okul vardı.

Zaten devamsızlığım artarak çoğalıyordu. şimdi de saat gecikiyordu. "Lan, oğuz!" diyerek bağırdım. ama dağ ayısı beyefendi hala uyuyordu. gerçekten bağırışımı duymuyor muydu? "Oğuz!" diyerek çığlığı basmam ile "bismillah!" Diyerek şıçramıştı.

"Ne oluyor lan?!" diyerek yatakta doğruldu. "Bir yerine bişey mi oldu?" Dedi aynı telaşla. şu an tatlılığını umursayamıyordum. "Okul, geç kaldım" dedim. "evime gitmem lazım. Kıyafetlerim orada" dedim ekleyerek.

"Tamam, aşağı indiriyim seni" dedi. Benden önce davranarak banyo'ya doğru ilerledi. bende tam ayağı kalkacağım sırada gotümdeki donun düştüğü aklıma geldi. Bir kısmını doluyarak donumun içine sokup sıkmıştım. toka olmadığı için böyle idare etmem gerekiyordu.

oğuzun gelmesi ile yerini ben alarak banyoya doğru çekimser tavırla ilerledim. bir anda annesi ya da babası karşıma çıkacak diye korkuyordum. Sessizce banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. parmak uçlarıma basarak yürüyordum diğerlerini uyandırmamak için.

hızlıca tekrar odaya girdim. ama oğuzun üstünü değiştirdiğini görmem ile hızlıca arkamı döndüm. Oğuz bu halime sırıtmıştı. "Bakabilirsin, sorun yok." dedi bütün şeytanlığı ile. bu dediğine sırıtsamda arkamı dönmedim. ta ki boynumda nefesini hissedene kadar.

koluna saatini takarken bi yandan bana bakıyordu. "Okula gitmediğim zaman çok sinirlenirdin, şimdi sakinsin." dedim. çünkü şaşırmıştım. normalde ağzıma sıçardı. "İş benimle olduğun zaman değişir." dedi gülümseyerek.

"O zaman hep seninle olayım" dedim okuldan nefret ettiğimi belli etmeye çalışarak. bır daha sırıttı. "Hadi, inelim." dedi. kapıya doğru ilerlediğimizde telefonumu açtım. en son gelen mesaj bizimkilerdendi. kaanın yazdığı mesajta "göt nerdesin" dediğini gördüm.

şu an hepsi okuldaydı. Siktir edip önüme döndüm. zaten geç kalmıştım ama gidecektim nasıl olsa. hızlıca ayakkabılarımı giyip aşağı doğru indim. arkamdan oğuz geliyordu. bizim kapıyı tıklatır tıklatmaz annem açtı. "O evde yok dimi?" dedim.

Annem huzursuzca "değil, işte." dedi. Eve girdiğim an annem sımsıkı sarıldı. bende ona . "Bir daha böyle bir şey yapma bebeğim." dedi başımı öperken. Başımı sallayıp odama geçtim. oğuz ile annemin konuşmasında şahit oluyordum bir yandan.

"Sana ne kadar teşekkür etsem az, oğuz.." dedi. oğuz hemen, "estağfurullah, hiç önemli değil." dedi. gerçekten beni düşünen nadir insanlardan birileriydi ikiside. dolabımı açar açmaz kıyafetlerinin düşmesi ile siktir edip aralarından okul formamı giyip, saçımıda hafifçe taradım. baş ucumdaki parfüme uzanıp kendimi bi güzel parfüme boyadım. Son olarak çantamıda kaptım.

oğuzu bekletmemek adına aceleci davranmaya çalışıyordum. İşlerimi bitirip odamdan çıktım. annemi bi daha öpüp evden çıktım. Oğuz önden, ben arkasından iniyordum.  "Okuldan sonra alıcam seni yine, ordan antrenmana geçicez. o güneyede söyle seninle gelsin. Dedi.

Güney ne alaka lan diye düşünürken "güney ne alaka?" dedim. "yiğit istiyor" dedi oğuz. ulan buda bi güneyi dönmekten bıkmadı. ah be güney, senin kaderinde de dayak yemek varmış. aslında yiğit abi çok sertde vurmuyordu ama pick me güney kendini tutamıyordu.

arabaya bindiğimizde oğuz hızlıca davranmaya çalışıyordu. Daha fazla geç kalmıyım diye. telefonu açıp bizim gruba yazdım "Geliyom" diye. erim ve güney görmüştü.

Allah'tan okulum Uzak değildi. yürüme mesafesi kadardı. ama yinede bazen oğuz bırakıyordu. Hatta bazen değil, çoğu zaman. Beni yürütmeyi sevmiyordu sanırsam. "Antremanda ilk neyi öğreneceğim?" Dedim.

"Sağ, sol yumruklar, ardından tekme." dedi. "beni sen çalıştır" dedim hızlıca. Bu oğuzun hoşuna gitmiş olacak ki büyük bir gülümseme sundu. "Zaten ben çalıştıracağım. hoca kadar olmasada hoca gibiyim. " dedi. bı zahmet hoca gibi ol. çünkü Türkiye şampiyonuydu. "Ee dünya şampiyonası ne zaman?" dedim.

Tekrar büyük bir gülümseme sunarak, "yakında" dedi. Bu onu Mutlu etmişti. o mutlu oldukça bende oluyordum. Yüzüne bakıp uzunca gülümsedim. "Sende benim gibi olacaksın." dedi. bu benim için büyük bi şeydi. "Senin gibi olamasamda-" diyeceğim sırada sözümü kesti. "hayır, tamda benim gibi olacaksın." dedi.

Avuç içini açarak, "vur bakayım" Dedi. bir anda gaza gelip yumruğumu sertçe avuç içine gönderdim. ama onda hiç bir şey yoktu. "Bu mu prenses?" dedi. lafını ağzına tıkmak istercesine tekrar sertçe vurdum. "Neyse, sonuçta daha ilk günlerin." dedi.

"Evet seni döveceğim." dedim. Dalga geçer gibi kahkaha attı. evet , kabul " kim? anamı bırakır beni sikerdi o. ama sonuçta maç yaparken karşı karşıya gelecektik. lafa dalmışken okula gelmiştik.

"Teşekkür ederim" dedim. "Dersini iyi dinle, uyursan kafanı kırarım." dedi. tabi canım asla uyumam der gibi tamam dedim. ama sıraya kafamı koyduğum gibi çıkışa kadar uyuyordum. arabadan inip girişe doğru koştum.

Oğuzun arkamdan gülümsediğine emindim. hızlıca merdivenleri çıkıp sınıfımın önüne geldim. nazikçe tıklatıp içeri girdim. girdiğim gibi , " hocam geç kaldığım icin özür dilerim." Dedim. normalde demezdim ama ders niyazi hocaya olunca ağzımıza sıçıyordu. "Ooo, sonunda teşfik ettiniz birkan bey." Dedi hoca.

hızlıca yerime geçtim. en önde oturuyordum mal gibi. yanımda güney vardı bizim arkamızda kaan, onun arkasında mertle erim. Kaan her zaman tek otururdu. çünkü tek oturmayı her zaman seviyordu. yanına oturmamıza bile bazen izin vermiyordu.

Diğer sıradan o orospu çocuğunun sesini duymuştum. efe. sınıfta kavgali olduğumuz kişilerdendi. bide dörtlü tayfası vardı, tam dövmelik. "Yine Birkan ve normal halleri." dedi.

hızlıca arkamı dönüp laf edeceğim sırada mert benden önce davrandı. "Kes la sesini." dedi. aynı şekilde güneyde cırlayarak. "Bak seni döverim he" dedi.
Aklımda dayak yemesi canlanırken gülmemek için zor durmuştum.

hoca 'tamam yeter" diyerek susturmuştu. boşverip hocaya döndüm. "Sözlüden Kaç aldığını biliyor musun Birkan?" " Dedi hoca. başımı sallayarak hocaya baktım. Arkandan kaan kulağıma. "5" diye fısıldadı ve kısa bir süreliğine gülme krizine girdik.

5'e şükürler olsun, ben 0 bekliyordum. niyazi hoca konudan konuya atlıyordu. şimdi de konu devamsızlığıma gelmişti. "Ne bu böyle devamsızlığın? 24 gün devamsızlığın var oğlum! velini çağır sildir" dedi.

Veli denilince aklıma gelen tek kisi oğuzdu. annem işi yüzünden gelmiyordu. aslında oğuzda gelmezdi. akrabalık bağım olmadığı için. ama durumu açıklarsam belki kabul ederlerdi.

Hoca ders kitabini açtığı gibi kafamı sıraya koydum. tam uykuya geçeceğim derken niyazi hoca "Birkan!" Diye bağırmasıyla olduğum yerde hopladım.

Hemen arkadan kaanın kitabını çalıp Güneyle önümüze koydum. Güneyinde kitabi yoktu mal gibi.

Son.

🌊

Viraha | {bxb}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin