0.1

20 3 3
                                    

Kız uyanır rüya biter...

"Vurma bana!"çığlıklar, cam kırıkları, kırıkların üzerine yerleşen kirli, kokuşmuş, mide bulandırıcı resmedilmiş kan darbeleri...

"Gel buraya Rüya! O kızı öldürmeden bırakmam" gözü dönmüş bir adam, "Ölümü çiğne!" ölmeyi göze almış fedakar bir anne...

Ve sadece kaçan bir kız...

Koştu, babasının onu bulamayacağı kadar uzağa koştu Rüya...

Annesinin ölü bedenini bıraktı arkasında. Çığlıklarını, anılarını, hapiste çürüyecek babasının adına bir gözyaşı daha döktü, oysa istememişti böyle olmasını. Babası da istemezdi böyle olmasını, zaten o adam babası değildi...

Babası olsa kıyamazdı Rüyaya. Saçının teline zarar gelse sebebini yok edecek adamın bedenini bir canavar çalmıştı. Ve bu canavardan tek kaçan Rüya olmuştu...

Yağmur darbeleri vücuduna vururken taş yağıyormuş gibi hissetti Rüya, kendini yere bıraktı. Gözünden akan yaşlar yağmurla birleşip yeryüzüne kavuştu. İşte o anda gözüne bir rıhtım takıldı. Bu yağmurda gidebileceği hiçbir yer yoktu.

"Gel kızım" Rüya artık üzerine taş yağmadığını hissediyordu. Başını kaldırdığında bir şemsiye ve onu tutan bir ihtiyar gördü.

"Korkma kızım gidebileceğin hiçbir yer yok ilerde bir rıhtımım bir de
Kulübem var, hiç iyi görünmüyorsun gel de ısın"

Rüya yüzünü koluyla silip saçlarını geriye aldı. İhtiyarın ona uzattığı şalı almak için kolunu kaldırdı ki durdu. Kimseye güvenemezdi ve bunu çoktan öğrenmişti.

"Sana ne ihtiyar seni ilgilendirmez"
İhtiyar güldü. Zaten kırışık olan yüzü daha da kırıştı, çekik olan gözleri görünmez oldu ve yeşillerini içine hapsetti.

"Bu durumda asilik mi yapıyorsun, siz gençler hep aynısınız." Ensesini sıvazlayan ihtiyarın üzerinde gezindi Rüyanın gözleri. Gidebilecek hiçbir yeri yoktu ve yapabileceği tek şey buydu. Dizindeki yarayı yere dökülen kandan fark etti, yavaş ve dikkatli bir şekilde şemsiyenin altını hizalayarak ayağı kalktı.

İhtiyarın boyu ne kadar da kısaydı. İhtiyarın elindeki şalı alıp kafasına geçirdi ve rıhtıma doğru koşmaya başladı. Yapacaktı, hayatta kalacaktı.

"Ah bu gençler karşılarında ihtiyar bir adamın olduğunu unutuyorlar!"
Rüya güldü ve sesi çıkabildiği kadar bağırdı "Hadi be ihtiyar bana otobüste yer verilmeyen amca dramı yapma!"

Döndü ve tepkisini görebilmek için ihtiyara baktı. Çoktan rıhtımdaki kulübenin yağmuru kesebilecek kadar içerisine girmişti. Ona doğru gelen yaşlı adamı izledi bir süre. Gözü bacaklarına gitti. Kanlar akıyordu ama ne zaman akmaya başladığını bilmiyordu.

İhtiyarı izleyerek arkasındaki kapıya yaslandığı gibi yere düşmesi de bir oldu. Kapı zaten açıktı. "Demek beni bekledin ufaklık, sandığım kadar da gaddar değilmişsin ha?" dedi alaycı bir tınıyla ihtiyar. "Bana söyleseydin kapıyı açardım ve üzerine kapatırdım ihtiyar" dedi aynı tınıyla.

"İşte bu yüzden söylemedim ufaklık" dedi ve kulübedeki şömineye doğru ilerledi. İhtiyar şömineyi yakarken her adımını izliyordu Rüya. Sanki tekrar birşey olacağını hissediyor gibiydi, bacakları hala titrekti.

Bunu gören ihtiyar küçük kanepeyi gösterdi, ardından birşeyi unutmuş gibi kulübeden dışarıya çıktı. Rüyanın gözü kulübeden içeriye dolan yıldızlara takıldı. Şehirdeki ışıklandırmalardan dolayı görünmeyen yıldızlar burayı dolup taşırıyordu.

İhtiyarın gösterdiği yere oturup şala iyice sokuldu Rüya. Ardından sessizce yıldızları izlemeye başladı. Acı veriyordu, aldığı yaralar değil, bu yaralar onu acıtamazdı zaten. Kalbinde bir yerde bir delik vardı ve bu delik yara bandı yapıştırıp iyileşmesini izleyeceği türden bir yara değildi.

İçeriye ihtiyarın girdiğini fark etmedi. "Al kızım yersin." irkildi ve uzattığı sandiviçi iki elinin arasına aldı. "Bana mı yaptın?" Kafasını iki yana sallayarak cıkk sesi çıkardı ihtiyar. "Sana yapmamıştım ama kime nasip olacağını bilemezsin."

" Siz mi yiyecektiniz? " ihtiyar Rüyanın bacağından tutunup yanına oturdu büyük bir nefesle."Yaşlı bir kurt bu saatte niye yemek yesin kızım, akşamdan kaldı." başını salladı yavaşça Rüya. Hiç iştahı yoktu ama akşam yemeği de yememişti zaten. Yarın sabah da çıkıp gidecekti, biraz güç toplaması gerekliydi. Bir ısırık aldı ve ardından bir kere daha.

İhtiyar, kızın yanından kalktı ve ilerideki sandalyeyi çekip karşısına geçti. "Kenara rahat kıyafetler bıraktım, bunları asıp kurutursun hasta olma" dedi ilgiyle. Rüya kenardaki kıyafetlere bakıp ihtiyara döndü. "Bu kıyafetler nerden çıktı aynı beden giymiyoruzdur ayrıca hello kity, değil mi?" dedi şaşkınlıkla. İhtiyarın yeşil gözleri yine kayboldu günülüşünün altında, kirli sakallarını sıvazladı.

"Yarın bakıp kendin öğrenirsin kızım, bazı soruların zamanı olmalıdır, aynı göçler gibi." Kız kafasını salladı, daha fazla irdelemek istemedi belkide. İhtiyarın gözü yıldızlara kaydı. "Bazen gökyüzünü dolduruyorlar bazen de yok olup gidiyorlar,daha önce hiç bu kadar yıldızı bir arada görmemiştim, biz kuzey yıldızını biliriz sadece ihtiyar. Sen ve burada yaşayan her kim varsa  çok şanslısınız ya " ihtiyar yavaşça gülümsedi. "Her gördüğüne inanmamalısın kızım" ihtiyar anlayıp anlamadığını anlamak için rüyaya döndü. "Gördüğün kuzey yıldızından şikayet etme en azından gerçek, ya şu an havada gördüklerinin kaçı yıldız biliyor musun?" ihtiyar kafasını iki yana sallayıp yavaşça kalktı.

"Garip adamsın ihtiyar"
"Yat ve dinlen kızım, kıyafetlerini değiştirmeyi de unutma" son sözü söyleyip çıktı ihtiyar. Rüya çıkıp gidecekti sabah. Kimseye yük olmadan uzaklaşacaktı. Kendi başının çağresine bakabilmeliydi. Üzerini değiştirdi ve kıyafetlerini astı. "İhtiyar bu kulübede kalmıyorsa nerede kalıyor?" diye düşündü Rüya. Daha fazla bedenini tutamadı, gözleri yıldızların haritasını çizerek kapandı yavaşça...





Bundan sonraki bölümleri Rüyanın ağzından anlatmayı planlıyorum.









Rıhtımdaki LeylekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin