"mutlu olmaktı dileğimiz, suçlu ne sensin ne de benim."
ARDA
20.45
Türk Hava Yolları Futbol Tesisleri önünde Ferdi'yi bekliyordum. Her hafta iple çektiğim (!) cumartesi klasiğimizin saati yaklaşıyordu. Ben çok fazla katılmasam da Ferdi'yi daha fazla kırmamak için bu hafta gelmeyi kabul etmiştim. Ekipteki herkesi çocukluğumdan beri tanıyıp sevsem de bir yanım onların beni istemediğini söylüyor ve bu yüzden de bu toplu buluşmalara gitmeyi çoğunlukla reddediyordum.
Bir anda omzuma dolanan kolla beraber irkildim.
"Naber bebeğim?" diyen Ferdi'nin sesiyle üstüme bir rahatlama geldi.
"Ben iyiyim de sen bunca saattir nerelerdesin? Ağaç ettin bizi be oğlum!"
"Pelin'in doğum günüydü, antrenman çıkışı ayaküstü kutlamak istedim ne var bunda?" gülerek omzuma hafifçe vurdu.
"Yavşaklığından da hiç ödün vermiyorsun."
21.00
Gaspi Bar & Cafe'ye yaklaştığımızda Ferdi hala Pelin hakkında konuşmaya devam ediyordu. Pelin'in son andaki doğum günü davetini geri çevirdiği için yol boyu sızlanıp başımın etini yemişti. Barın kapısına geldiğimizde Ferdi'nin sırtını sıvazlayıp
"Abi ya yol boyu başımın etini yedin, biraz da diğerlerine saklasan olmaz mı?" dedim.
"Off tamam ya, sana da iki nazlanamıyoruz."
Mekanımız Gaspi denize yakın, loş ve küçük bir mekandı. Girişte bizi ilk önce kafe kısmı karşılıyordu. Arka taraftaki bar ise bahçeyle birleşikti. Bahçenin içinde gelişigüzel konulmuş masalar ve armut koltuklar vardı. En dip köşede ise bizim on kişilik ekip masamız vardı. Sahne tüm bahçeden görülebilecek şekilde konumlandırılmıştı.
Ben çevremi incelerken Samet'in bize seslendiğini duydum.
"Ne orda donup kaldınız abi, yemekler soğudu. Hadi!"
Ferdi önde, ben arkada masaya yürüdük. Masanın bir kısmı derin bir sohbete dalmış, bir kısmı yemeklerine gömülmüştü. Samet hariç kimse geldiğimizin farkına varmamıştı. Her yemekten tabağıma bir bir alırken tekrardan çevremi incelemeye başladım. Gözlerim camekan tarafına iliştiğinde bar tezgahının arkasından Hakan'ı Mert'in yanağını okşarken gördüm. 3 yıldır bize örnek bir çiftin nasıl olması gerektiğinin en iyi örneği olmuşlardı. Şahsen ben de onların ilişkisine imrenmiyor değildim.
Bakışlarım bu sefer sahneye doğru kaydı. Kumral saçlı, yapılı vücutlu, bakışlarıyla insanı büyüleyen müzisyenimiz Kenan uzun bar taburesinde oturmuş gitarının akortlarını ayarlıyordu. Onunla aramızda fazla bir diyalog olmamıştı. Genelde buluşmalardan ilk ayrılan ben olduğum için onu sadece şarkı söylerken görüyordum. Sesi gerçekten kuvvetli ve etkileyiciydi.
Barış elleriyle görüş alanımı keserek dikkatimi dağıttı.
"Nasıl benimki? Çok iyi değil mi?" dedi Kenan'ı işaret ederek. Barış, Kenan konservatuardan mezun olup geri geldiğinden beri ona karşı ilgi duyuyordu. Ekipteki herkes bu durumdan haberdardı fakat henüz kimsenin ağzından bir laf çıkmamıştı.
Yemekleri bitirip bara doğru ilerlemeye başladık. Bizi gören Hakan bir eli Mert'in belinde bize el salladı. Ortam hafta sonu olmasına rağmen kalabalık değildi. Bunu da yazın ortasında olmamıza bağlıyordum.
Dip köşede duran masamızda yerimizi aldık. Ferdi'yle aramıza Samet ve Barış girmişti. Toplu etkinliklerde Ferdi'yle yan yana olmak beni büyük ölçüde rahatlatmaya yarasa da şu an itiraz edecek pozisyonda değildim, Ferdi Semih'in yanındaki yerinde koyu sohbete dalmış benimle uzaklaştığını fark etmemişti bile.
Mert elinde bir düzine bira şişesiyle bize doğru yaklaşıyordu. Bana da bir bira uzatırken göz kırparak "Hangi rüzgar attı seni bizim aramıza?" dedi. Gülerek "Ferdi siklonu." diye cevap verdim. Hakan elindeki patates kızartmalarını bıraktı ve enseme iki şaplak atıp "Varlığımızı hatırlamış sonunda aslan parçası." dedi.
Hakan ve Mert yanımızdan ayrılırken işittiğim müzikle gözlerim sahneye kaymıştı.
Sezen Aksu söylüyordu Kenan.
Tükeneceğiz...
bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARDA GÜLER x KENAN YILDIZ / boş bira şişeleri ve aşk kırıntıları
Teen Fictionaynı mahallede büyümüş iki arkadaş grubu mert ve hakan sayesinde aynı çatı altında bir araya gelirler. iki grubun yakınlaşmasıyla olacaklardan kimsenin haberi yoktur... iyi okumalar..