Aklımda hep sen
;
Başımın dürtülmesi ile gözlerimi acı ile açtım. Biri hala başımı parmağı ile deliyordu.
Elimi uzatarak başımın üstündeki eli geri çektim ve uyumaya devam ettim.
"Sakura! Terbiyesiz hala yatıyor! Kalk çabuk!"
Gelen sesle gözlerimi hızla açıp kafamı kaldırdım. Başımda matematik hocamız vardı.
Boynumu yan tarafa yatırıp kütlettim. Uykulu gözlerle önüme bakıyordum.
"Bak hala beni ciddiye almıyor! Terbiyesiz ailesinden terbiye görmemiş ki kızın suçu yok bütün suçu ailesinde!" Dedi başımda söylenmeye başladı.
"Ama bunlar bahane değil Sakura Hanım hadi bakalım hodri meydan sene sonu dersimden nasıl kalıyorsun görürüz!" Dedi ve başımdan gitti.
Arkasında boş bakış atıp dilimi çıkardım. Onunla konuşma zahmetine bile girmiyordum.
Her ders ve her sene aynı şeyi diyordu ama sene sonu dersinden geçiyordum.
Tabi geçmemin sebebi bu hocanın para göz olmadı sayesindeydi. Babam bu kadına her sene yüklü miktarda para ödüyordu o da bunun karşılığında beni dersinden geçiriyordu.
İşte hayatın gerçeği buydu; Paran varsa her zaman 1-0 öndesin demekti.
Başımı geri sıraya koyup gözlerimi kapattım. Dün gece Odi yüzünden uyuyamamıştım.
▪︎▪︎▪︎
Elimle gözlerimi ovuşturdum ve sandalyeden kalktım. Uykumun açılması gerekiyordu şimdi ki gireceğim ders Resim ve El Sanatları dersiydi.
Dersin hocası çatlaktı. Gözüne her hafta başka bir öğrenci kestirir ve o öğrencinin gününü mahvederdi.
"Nereye Suku?" Dedi Ai meraklı gözlerini üstümde tutarak.
"Limonata alıcam." Dedim uyku mahuru gözlerimi ona dikerek.
"İyi de sen limonata sevmezsin ki?"
Gelen yabancı sesle başımı arkaya çevirdim. Akira ellerini cebine koymuş kalçasını masaya yaslarken bana bakıyordu.
"Sana bunu anlatmak için çenemi hiç yoramam Akira sonra ki sefere artık." Dedim ve kafeterya'ya ilerledim.
Çalışana bir tane limonata söyledim ve cüzdandan parasını çıkarıp tezgaha bıraktım. O da limonatayı bıraktı ve parayı aldı.
Limonatayı elime alarak arkamı döndüm. Gözlerimi kapatıp açarken limonatadan bir kaç yudum aldım.
Yere bakarak ilerlerken birine çarptım. Limonatayla beraber çarptığım kişinin eşyaları da yere düştü.
Gözlerimi sonuna kadar açıp hızla yere eğildim. Limonata'nın ağzı açık olduğu için yeri ıslatmıştı.
Sadece yeri değil kağıtları ve defteri de ıslatmıştı. Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı kaldırdım.
Gördüğüm kişi ile sanki herşeyi unutmuş gibiydim. Karşımda geçen günkü çocuk vardı.
Bana bakmadan yerdeki eşyalarını topluyordu. Başımı iki yana salladım ve bende toplanmasına yardım ettim.
Kağıtlara baktığımda üstündeki mürekkepler birbire karışmıştı. Fotokopi çıktısına benzemiyordu.
Üşenmeden kendi elleri ile mi yazmıştı onca sayfayı?
Yerdeki kağıtlar bitince ayağa kalktım ve çocuğa baktım. Ağzımı açtım ama ismini bilmediğim için geri kapattım.
O da ayağa kalkmıştı ama yüzüme bakmıyordu. İnsan en azından suçlardı değil mi?
Ne de olsa benim hatamdı. Yutkundum ve dudaklarımı yaladım.
"Şey ben özür dilerim. Benim yüzünden emeğin çöp oldu, ama ben bunu telafi edicem tamam mı sen merak etme." Dedim hızla onun elindeki kağıtları da alarak.
Yere eğdiği yüzünü kaldırmıştı. Kırmızı gözlerini bu sefer daha yakından görmüştüm.
Gözleri çok güzeldi. Bir insanı kıskandıracak derecesinde vardı.
Ama bu güzel gözlerinin etrafı kan çanağı ile doluydu. O günde böyle kıpkırmızıydı gözleri.
Yüzünü incelediğimde neden onu daha önce görmediğimi sorguluyordum.
Hayır aşık olmamıştım sadece neden daha önce görmemiş olduğumu sorguluyordum.
"Gerek yok." Kısık ama gür çıkan sesiyle. Benim elimdeki kağıtları aldı ve yanımdan geçip gitti.
Kaşlarımı çattım ve arkamı dönüp onun gidişine baktım. O az önce benim teklifime reddetmiş miydi?
Hızla yanına gittim. Bir masada oturmuş ve ıslanan kağıtlara bakıyordu.
"Gerek olup olmadığını sormadım. Benim hatam ve hatamı telefi etmek istiyorum." Dedim tepeden ona bakarak.
Gözlerini kapatarak derin nefes verdi. Beni tınlamadan geri kağıtlara baktı.
Bende kağıtlara göz attığımda matematik ile ilgili olduğunu gördüm.
Hadi hatanı telafi etmek istiyordun noldu? Matematik olunca Yusuf Yusuf ettin.
"Size o kirpi kafa olan deli adam mı giriyor?" Dedim hala ona bakarak.
"Sanane! Gitsene sen arkadaşlarının yanına!" Dedi sesini hafif yükselterek.
Kaşlarım daha da çatıldı. Gitmiyecektim.
Sana kötü bir haberim var bay kırmızı göz, ben bir şeyde inat edersem o istediğim şey sonunda olur.
Sinirle onun yanındaki sandalyeyi çektim ve kağıtları elime aldım.
Bana hızla baktı ve elime aldığım kağıtlara uzandı. Elimi geriye havaya kaldırarak ondan uzaklaştırdım.
"Ya sana yardım etmemde yardımcı olursun ya da olursun." Dedim gözlerine bakarak.
Gözlerini kapatarak dudaklarını yaladı. Geri gözlerini açtı ve benim yeşil gözlerime baktı.
"Kızım anlamıyor musun? İstemiyorum senin yardımını. İs-te-mi-yo-rum!" Dedi heceleyerek.
Kağıtları elime alıp yırttım. Gözlerini sonuna kadar açıp bana baktı. Gülümseyerek ona baktım.
"Peki ya şimdi, şimdi de mi yardıma ihtiyacın yok?" Dedim baskın çıkan sesimle.
"Sende aynı onlar gibisin zaten aynı yerden gelmiyor musunuz! Senin ne yardımını istemiyorum oldu mu?" Dedi sertçe ve masadan ayrıldı.
Sende aynı onlar gibisin...
Sende aynı onlar gibisin...
Sende aynı onlar gibisin...
Kafamın içinde kaç kere bilmiyorum bu cümle yankılandı.
Hayır...Hayır, ben onlar gibi değilim ve bunu sana göstericem.
Ayağa kalktım ve matematik hocası olan Bay Kirpiyi bulmak için öğretmenler odasına ilerlemeye başladım.
______________________________________Oy ve yorum vermeyi unutmayın.
Seviliyorsunuz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L A V İ N İ A
FanfictionÖzgürlük 'hayalimdaki muhteşem sevgili' anlamına gelmektedir. Aynı zamanda çiçek ismidir. 'Ölüm çiçeği' olarak adlandırılır. Sana gitme demeyeceğim Ama gitme, Lavinia Özdemir Asaf