"...herkes hazır dimi? Unutmayın, Pamir'in bakıcısı için Berrin'in hemen yan odası ayarlanacak. Bir aksilik çıkmasın. Milli takımdakiler gelmeden herkesin odası ayarlanmış ve anahtarlar resepsiyondan alınmış olsun." dedi Hazal bir yandan elindeki dosyayı okumaya devam ederken. "Rejiden güvendiğin birkaç kişiyi yanına al, anahtarlar sizde kalsın. Gelen oyuncular kapıda karşılanacak ve odalarına kadar eşlik edilecek. Kimse atlanmasın."
Asistan başını sallayıp, notlarını almaya devam etti. "Tamamdır Hazal Hanım."
"Ve birde-"
"Hazal Hanım bölüyorum kusura bakmayın ama emin olun her şeyi halledeceğim. Zaten bu sizin işiniz değil, havuz kenarında Cansu Hanımlara katılmak istemez misiniz." dedi çekinerek. "Yani zaten yapılacaklar listesinin üzerinden defalarca kez geçtik. Dinlenmeye fırsatınız kalabilmesi için söylüyorum. Set tamamen kurulduktan sonra çok yoğun olacaksınız."
Hazal derin bir nefes alarak başını dosyadan kaldırıp, gözlerini masada gezdirdi. "Kızlar ne ara havuz kenarına gitti?"
"Yaklaşık bir saat önce Hazal Hanım."
Hazal saatini kontrol edip, bıkkın bir tavırla dosyayı masaya bıraktı. "Fark etmemişim bile."
"O zaman kahvenizi yolluyorum." Hazal gülümseyerek teşekkür ettiğinde, asistanda dosyalarıyla birlikte resepsiyona ilerledi.
Kızlarda o esnada tam tahmin ettiği gibi sabah güneşini en iyi alan masaya kurulmuş, bikinilerinin üzerine geçirdikleri pareolarla kahve keyfi yapıyorlardı. "Ne ara kaçtınız? İnanamıyorum."
Helen kahvesinden bir yudum alırken, gözlerini devirdi. "İnanamıyorum, fark etmemiş bile..." Gözlerini devirerek, "...işkolik." diye mırıldandı.
"Keşke sende biraz işkolik olsan, bugün çekimin var ve hala burada oturmuş pinekliyorsun."
"Off... o bugün müydü?" dedi yüzünü buruşturarak. "Bu filmin bütçesini oluşturabilmek için tüm reklam anlaşmalarını kabul etmek kimin fikriydi? Neden bir yapımcının kapısında yatmadık ki?"
"Senin fikrindi hayatım," Cansu klasik ben demiştim ifadesiyle arkasına yaslandı. "...ve hatta filmden hemen sonra sanki turneden yeni dönmemişim gibi tekrardan turneye çıkma fikrini de sen önerdin. Resmen bir yıllık takvimimizi doldurdun."
"E tamamda grubun en mantıklı insanı oluşumla tanındığım söylenemez. Sizde durup, "Helen salak mısın her şeyi aynı anda nasıl halledelim?" demediniz ki?"
"Çünkü hayatım," Azra nihayet güneş gözlüğünü çıkartıp, sohbete odaklandığında, "...her şeyi halledebilecek en çıtır, en güzel zamanlarımızdayız. Birkaç milyonu toplamak için, daha fazla görünürlüğe hayır demek aptallık olurdu."
Onaylayan mırıltılar yükseldiğinde, "Gerçekten senin konu iş olunca ki aşk seviyesi gözlerimi yaşartıyor." dedi Cansu.
"E boşuna mı kariyer kadınlarıyız diyoruz durmadan?"
"Peki..." Helen sırıtarak bakışlarını bahçenin giriş kapısına çevirdi. "...ne zaman gelecekmiş bizim çıtırlar?"
Hazal buruşturduğu peçeteyi sahte bir sinirle, Helen'e fırlatırken gözlerini devirdi. "Ay Helen çıldırtma beni zaten hala burnumdan soluyorum resmen, birde çıtır mıtır deyip sinirlendirme beni."
"Ay aşkım sende gerilmesen mi bu kadar? Halloldu işte her şey. Hem adamlara kampı zehir etmek için öyle bir düzen yapmışsın ki ben bile şok oldum." Cansu dinlenme salonunun yanına kurulmakta olan yeşil ekran düzeneğinde gezdirdi gözlerini. "Bar zaten kumarhaneye çevriliyor, arka bahçe desen zaten ayrı konu... Adamlara nefes alacak alan bırakmadın resmen."