"Arkadaslar aksam icin kumarhane hazırlandı biliyorsunuz, Cansu dizi icin hazırladıgı parcalarla bize küçük bir konser verecek. O yüzden bugünlük paydos diyoruz, isteyenler zamanını otelde yada otel dışında merkeze inerek geçirebilir. Aksam gorusuruz."
Hazal çıktığı platformdan inip, arkadaşlarının yanına dogru ilerledi. Sabah cekilecek sahneler tamamlanmış ve duyurusunuda yapıp günün is kısmını bitirmisti.
"Ay sonunda bitti ya." dedi Helen oturdugu yerden. "..hep is hep is hayat mı gecer."
"Senin bugun sahnen bile yoktu?"
"Olabilir ben yorulamaz mıyım" Helen etrafa bakınıp Hazal'a döndü. "Cansu nerede görünmedi bugun hiç."
"Onu görmemiz bugun imkansiz maalesef, hazırlık yapıyor aksam için."
"Ay aksam demisken," Milli takım yine oldukca gürültülü bir sekilde, kapıdan giriş yaptıklarında Helen sırıtarak toparlandı. "Bizim cocuklarda geliyorlar mı bari?"
Hazal'ın yüzündede aynı ifade oluştuğunda usulca ayaklandı. "Sanırım haberleri yok ve soylememek büyük ayıp olur, komsu sayılırız sonuçta."
İkili tekrardan etrafı taradiklarında, Ferdi'nin Cenklerle bir tarafta, Kenan ve Semih'in ise Ozanlarla diger tarafta oturduklarını gördüler.
Helen hafifce öksürerek, gözleriyle Ferdileri işaret etti. "Askim simdi sen yönetmen olarak ağır topları hallet, digerlerini hic dert etme. Hallederim ben."
"Hani cok yorgundun sen?" dedi Hazal alayla.
"Ay askim simdi biricik yönetmenimizi bir oraya bir buraya kosturmak olur mu? Olmaz. Sen Ferdilere haber ver gerisi bende."
Helen saniyesinde toz oldugunda, Hazal'da digerlerinin yanına dogru ilerledi. "Merhabaa, nası geçti antreman? Yorgun gördüm sizi."
"Mahvolduk valla, bıraksalar üç gün kesintisiz uyurum."
Diğerlerinden de benzer yorumlar geldiğinde masada konusmayan tek bir kisi vardı, elindeki telefona gömülmüş olan Ferdi'ydi.
Hazal umursamamaya çalışarak muhabbeti cok uzatmadan konuya girdi, "Aksam Cansu bizim icin küçük bir konser verecek, sonrasındada karaoke gecesi yaparız diyoruz. Gelmek isterseniz alt kattaki barda olucaz."
Barış eglence lafını duydugu gibi bitik ruh halinden sıyrılıp, oldugu yerde doğruldu. "Hazal umarım film bol gisl- giliseli, hay sikicem" Dili sürçtüğünde, sonlara dogru sessiz bir küfür mırıldandı ve sabırla derin bir nefes aldı. "..Giseli, evet aynen! Bol giseli bir film olurda, bu kamplarda son karşılaşmamız olmaz."
"Ha yine en başta, yiyelim birbirimizi diyorsun yani?" dedi Hazal gülerek.
Ferdi bu cumleyle anlık olarak çatılmış kaşlarıyla başını telefondan kaldırmış ve sonrasında yine telefonuna geri dönmüştü. Deyimler, abartılı ifadeler hala anlamakta güçlük çektiği konulardı maalesef.
Bunu fark eden Irfancan gülerek kolunu kolunu, Ferdi'nin omzuna atmış ve "Sinirlenmek anlamında diyor; ofke, sinir, münakaşa, kavga, fight. Anlatabildim mi?" dedi ve kinayeli bir tavırla ekledi. "Seninde o yarım yamalak turkcenle neler dönüyorsa aklında, ifadeye bak." diyip gülmüştü.
Hazal bunu duymamış gibi yapıp gülümsemesini bozmadan toparlandı. "Peki madem, bunu evet olarak algılıyorum ve dinlenmek icin odama gidiyorum. Aksam görüşürüz."
&
"Nabersiniz bakalım," Helen aniden kendini ikili koltukta oturan Semih'in yanına bıraktı. "...ortalarda pek görünmüyorsunuz."