12

83 14 18
                                    


Bizimkileri bankta oturmuş bekliyordum. Elimde yaktığım sigaramdan büyükçe içime çekip yukarıya doğru salmıştım dumanını.

Etrafıma bakındığımda uzaktan koşa koşa gelen Carlos'u gördüm. Gülmüştüm.
Bu halleri çok tatlıydı, eğlenceliydi.

"Charles sikeyim buranın köpekleri niye ayı kadar"

dediğiyle kahkaha atıp boştaki elimle omzunu pat patlamıştım.

"Arkadaşlarını tanımışlardır nolcak"

gözlerime beni öldürmek ister gibi baktığında, dudaklarımı büzüp baktım ona.

Sonunda Lando ve Lewis'de geldiğinde, boş bir çardağa geçtik.
Çekirdek paketlerini açıp ortaya dizerken, Lewis konuşmaya başladı.

"Yuki nerde? hala gelmedi"

düşünceyle sokağın oraya göz gezdirmişti. Söylediğiyle bende merak etmeye başlamıştım.

"Dur arayayım ben"

cebimden telefonumu çıkartıp rehbere girdim hızlıca.

'kısa japon balığı' kişisi aranıyor...

"Alo?"

"Oğlum nerdesin sen? seni bekliyoruz merak ettik"

"Charles... çok kötü bir şey oldu"

"Korkuyorum sormaya ama noldu kanka"

"Max bugün kapıma geldi-"

ismiyle beraber kaşlarımı çatıp sözünü böldüm.

"Sikeyim onu ne yaptı bir şey mi yaptı sana"

böyle dememle diğerlerinin gözü bana dönmüştü. Elimi bir şey yok dercesine sallayıp, sakinleştirdim onları.
Telefonu hoparlöre alıp masanın üstüne bıraktım, sinirle.

"Ya ben ilk açmayacaktım kapıyı, sonra çok ısrarcı oldu bende mecburen açtım. Amına koyayım çok özür dilerim Charles...
Bu sikko sikko konuşmaya başladı,
dedi ki: 'Eğer Charles bana dönmezse size hayatı dar ederim, ailenize erkeklerle olduğunuzu söylerim'
gibi şeyler."

Lewis, oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanıp söylendi.

"Bu herife baştan bakmayacaktın. Salak bizi korkutmaya çalışıyor"

gözlerimi yumup arkama yaslandım.

"Sen neden gelmiyorsun hala peki"

Lando'nun sorusuyla Yuki seslice iç çekti. Bir boklar dönüyordu.

"Benim hoşlandığım kişiyi biliyormuş, bir daha sizinle takılırsam hem aileme hem ona söylermiş. Erkekleden hoşlandımı onlara verdiğimi..."

Lewis sonunda dayanamayıp küfür etmeye başlamıştı. Hepimiz çok sinirliydik şu an.

"O götümün kenarı yüzünden bizden mi vazgeçeceksin amına koyayım. Siktir et şu gerizekalıyı buraya gel hemen. Ayrıca biz neden bilmiyoruz senin hoşlandığın kişiyi, gizlimiz saklımız mı aramızda?"

Yuki'nin ağlayan sesi kulaklarımıza dolduğunda telefonu elime alıp konuşmaya başladım. Kötü hissediyordu ve ben bu hissi çok iyi bilirdim.

"Aşkım, lütfen ağlama sana kızmak istmededik. Gel buraya o salağı takma hiçbir şey yapamaz arkanda biz varız. Hadi hazırlanıp gel"

'tamam' diye bir şeyler mırıldanıp sonlandırmıştı aramayı.

"Bu çok fazla olmaya başladı. Bir de bilmiş gibi tehdit ediyor"

Carlos konuştuğunda ona hak verip başımı dalgınca salladım.
Sonra Lewis ekledi.

"Ağzına sıçtığımın bir günü ya, bir günü olaysız geçsin"

sigaramı yere atıp ayağımla ezdim yavaşça.
Dalgınca Yuki'yi bekliyorduk hepimiz.

|

Uzaktan görünen Yuki'yle ayağa kalkıp hızla, yaklaştığında sarıldım ona.

Kafasını göğsüme gömüp içinde tuttuğu yaşları akıtıyordu. Dur diyemedim, ağlarsa rahatlıyacağını biliyordum.

"Gel oturalım balım"

Onu oturttuğumuzda, Lando'yla aramıza almıştık. Karşımızda Carlos ve Lewis vardı.

Omzumda duran başını okşayıp konuşan Yuki'ye kulak verdik.

"Özür dilerim. Ben sizden vazgeçmedim, beni... beni zor durumda bıraktı"

sinirle yerimden kalkıp telefonumu cebime koyup çardağın altından çıktım.

"Benim işim var gidiyorum"

Carlos bunu dememle dönüp konuştu.

"Şu orospu çocuğunun yanına gitme de, ne bok yapıyorsan yap sinirlerimi bozma"

onu dinlemeyip çoktan sokaktan çıkmıştım.

Bizim Max'le görüşecek çok konumuz birikmişti, şimdi tam zamanıydı.

yüzleşecekler artık yeto

yoursHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin