-TANITIM-
Eléanor ve Wialyso arasında yıllar boyu süre gelen düşmanlık sonunda büyük bir savaşla son bulmuştu. Wialyso'nun kral ve kraliçesi öldürülmüş, Prenses Evelyn ise kardeşiyle birlikte bir kulede tutsak olarak yaşamaya başlamıştı. O bir prensesti ama hayatı köleler kadar acınası bir hal almıştı. Ta ki Kraliyet Sarayı'na götürülüp prensle tanışmasına kadar...KUĞUNUN DANSI
Evelyn, gözlerini kulenin camından dışarı çevirdiğinde ağlamaya başladı. Sessizce göz yaşları aşağı doğru süzülürken, kardeşinin ağladığını fark etmemesi için özen gösteriyordu. Alyssa'nın onun güçsüz olduğunu düşünmesini istemiyordu."Bir günde hayatımızı mahvettiler, Evelyn." diye konuştu kız. Alyssa her zaman ablasına adıyla seslenirdi. Küçük kardeş on beş, Evelyn ise on yedi yaşındaydı.
"Burdan çıkıp ailemizin intikamını almak zorundayız." diye devam etti. Evelyn oturduğu yerden kalkıp kardeşinin yanına doğru adımlarını atarken, Alyssa zihninde birçok intikam planı kurmuştu. Fakat öncelikle burdan çıkması gerektiğinin farkındaydı.
"Bunları düşünme sen, Alyssa." diyerek öğütte bulundu.
"Kim düşünecek peki? Ailemizi katlettiler! Bunları düşünecek başka kimse kaldı mı?" Kardeşinin sesinin yükselmesine karşı Evelyn'in yapabildiği tek şey onu teselli etmekti. Kavga etmek için ne doğru yer, ne de doğru zamandı.
"Biz Wialyso prensesleriyiz. Elbette bizi burdan çıkartacaklar. Biz soyluyuz ve değerliyiz."
"Lütfen beni kandırmaya çalışma, Eve. Artık bazı şeyleri anlayabilecek yaştayım..." Hiç çocuk olmadım ki, diye düşündü Alyssa. Bir prenses asla çocuk olmaz. Çünkü bir kral asla çocuklarıyla ilgilenmez. Bir kraliçe ise asla anne olmaz. Anneler çocuklarına mutlu sonla biten masallar anlatır. Kraliçeler ise sonu kan ve ölümle biten savaşları.
"...Biz Wialyso'da prensestik. Ama burda bir köleden farkımız yok. Bir değerimiz yok." Alyssa'nın konuşmaları devam ettikçe Eve'in gözleri yaşla doluyordu. Kendini her ne kadar tutsa da en sonunda patlayacağını biliyordu.
"Lütfen... Konuşma." diye cevap verdi kardeşine nazik bir tavırla. "Ağabeyimiz yaşıyor. Hissedebiliyorum. Gelip bizi kurtaracak."
"Peki başımıza gelen bu korkunç olayı daha önce hissedebilmiş miydin?" diye sordu kız. Evelyn ilk kez kardeşini bu kadar öfkeli ve acımasızca konuşurken görüyordu. Geçmişi hatırladı. Hiçbir şeyden haberi olmayan küçük, masum kız olduğu zamanları. Kardeşiyle sarayın bahçesindeki kovalamacalarını, daha sonra arkasından ağabeyinin 'Küçük bir kız olmayı bırakın artık!' dediği zamanları hatırladı.
Evelyn geçmişe dönmek istiyordu.
William'ın Lord babasıyla birlikte saraya geldiğindeki kadar mutlu olmak istiyordu. Omzuna kadar uzanan kıvırcık saçlarını okşamak istiyordu. Yanağından küçük bir öpücük almak... Ama onunla on yıldır görüşmemişti. Çünkü o yıl Eléanor, William'ın babası Gregor'un lordu olduğu Kırmızı Kale'ye saldırmıştı. Lord Gregor ve bütün ailesi öldürülmüştü.
Eléanor ve Wialyso arasındaki mücadele asırlardır sürüyordu.
"Bu sesler de ne?" diye sordu Alyssa heyecanlı bir tavırla. Dışarıdan insanların bağırma sesleri geliyordu. Evelyn hemen oturduğu yerden kalkıp kulenin küçük penceresinden dışarı baktı.
"İnsanlar... Kızgın görünüyorlar." Gerçekten de öyleydi. Halk bağırıp çağırıyordu. Ne dedikleri anlaşılmasa da ağızlarından kötü kelimeler çıktığı belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuğunun Dansı
أدب تاريخي"Sarayda hataya yer yoktur." Eléanor ve Wialyso arasında yıllar boyu süre gelen düşmanlık sonunda büyük bir savaşla son bulmuştu. Wialyso'nun kral ve kraliçesi öldürülmüş, Prenses Evelyn ise kardeşiyle birlikte bir kulede tutsak olarak yaşamaya başl...