1| Bir yaprak kırgınlık

539 120 23
                                    




BİR YAPRAK KIRGINLIK

New West: Those eyes

Redd: Onlar bile üzülürler

.


1 Haziran 2017

Sevgili günlük.     

Öğretmenim babalar gününde babamıza birer kart hazırlamamızı söyledi. Herkese kendileri hazırlasın diye renk renk kağıtlar getirmiş. Çoğu kişi pembe, bazıları da mavi ve siyah seçti. Çünkü babaları bu renkleri seviyormuş.

Sıra arkadaşım babasına çiçeklerle bezenmiş bir kart hazırladı. O mavi seçmişti. Babası en çok gül seviyormuş, çizemeyince yardımcı oldum. Çok mutlu oldu, babasının ne kadar çok sevineceğinden bahsetti. Bir şey demedim ama.  Bazen, böyle içimden onlarca kelime çıkmak için beni bıçaklıyorlar gibi hissediyorum. Ama konuşamıyorum. Annemle de konuşamıyorum. Çünkü babamın adı geçince çok üzülüyor. Üzülsün istemiyorum. Ağabeyim de sürekli babamla konuşuyor. Çok kızıyorum. O gitti, neden hala konuşuyor?

Ben kahverengi bir kağıt aldım. Herkes çok şaşırdı, neden kahverengi seçtiğimi sordular. Bu renk bana hep onu hatırlatıyor. O gittiğinden beri, bu rengi görünce hep o aklıma geliyor. Bugün o gideli üç yıl olmuş. Hatta daha fazla. Ondan nefret ediyorum. Çünkü artık hiçbir doğum günü pastası bana tatlı gelmiyor o gittiği için.

Kahverengi kağıda ondan nefret ettiğimi yazdım. Öğretmenim de annemi okula çağırdı.

Olsun, ondan çok nefret ediyorum. Keşke ölse.

.

Alarmımın sesine katlanamıyordum.

Gerçekten. Beni sevdiğim şeylerden ayıran her şeye gıcığım vardı. Voleybol oynarken de maçı bitiren düdük sesinden hiç ama hiç hoşlanmazdım. Kaslarımdaki tüm gücü çekiyor gibi hissediyordum.

Neyse, alarmdan hoşlanmadığımı söylemiştim. Annem de bu yüzden her sabah -Nöbeti olmadıkça- gelir ve beni uyandırırdı.

Bu yüzden beni dürtüklediğini biliyordum.

"Beş dakika daha." Yorganı kafama kadar örtüp kalçamı elinden uzaklaştırdım dokunmasın diye. Uyumak, uyumak, ve çok çok uyumak istiyordum. Saatlerce, günlerce uyumak istiyordum.

Homurtusunu duydum. "Beş dakika önce de aynısını söyledin."

Tek gözümü açtım. "Öyle mi ya?" Ağzım esnerken açıldığı için sözlerim sonlara doğru yuvarlanmıştı. "Hiç hatırlamıyorum."

Perdemi aralamak için yatağımın başından ayrıldı. "Tabi hatırlamazsın, kokuşmuş." Yüzünü buruşturdu. "Kızım, ben sana formalarını giydikten sonra kirliye at diyorum, ısrarla yere atıyorsun."

Doğruldum. Dün smaç atmak için zıpladığımda belime tuhaf bir ağrı saplanmıştı. Ağrı hala hafif hafif yokladığı için yüzüm biraz buruştu. Sol elimle gözümü kapatan perçemlerimi kafamın üzerine iteklerken bir yandan da sırtımı ovuyordum.

"Anne ya." Dedim mızırdanarak. "Basket atmaya çalıştım. Anladım ki beni voleybola göndererek en doğru seçimi yapmışsın çünkü o dalda hiç yeteneğim yok." Boynumu kütlettim. "Belim ağrıyor zaten."

Kirlilerimi sepete atıp kapağını kapadı. Sabahın sekizi olmasına rağmen gömlek ve pantolonu üzerindeydi. Yüzüne makyajını yapmış ama daha tam bitirememişti, sol gözünün kirpikleri kaşına kadar uzanırken sağ kirpikleri belirsizdi. Zaten apaçık bir sarıydı annemin saçları da tüyleri de. Komik duruyordu. Özellikle perçemlerini sardığı bigudiyle tam bir şaheserdi.

Sımsıkı AvuçlarındaWhere stories live. Discover now