Jenna'nın ağzından:
Dün Carly hiçbir şey anlatmadan yatmıştı. Gördüğüm kadarıyla kaslının tekine çarpıp yere düşmüştü. Neden kimse bana neler olduğunu anlatmıyordu ki sanki? Merakıma yenik
düşmeyecektim çünkü nasıl olsa neler olduğunu öğrenicektim. Herneyse.Carly kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı bile. Benim sadece kalkıp masaya oturmam gerekiyordu sanırım. Üzerime düşenide yaptım. Bugün sadece iki dersimiz vardı ve biz
okulda kimseyi tanımıyorduk. Luke'dan nazikçe bizi arkadaşlarıyla tanıştırmasını istiyecektim. Kimi kandırıyorum bizi arkadaşlarıyla tanıştırması için onu zorlicaktım.Ders saati yaklaşmıştı. Artık masadan kalkıp hazırlanmamız gerekiyordu. İlk dersten kovulmuştuk bunada geç kalırsak bizim adımıza hiç iyi olmazdı. Ben masadan kalktığımda
Carly masayı toplamaya başlamıştı. Dolabın karşısına geçtim ve üzerime en rahat kıyafetlerimi giyicektim. Siyah pantolonumu üzerine çizgili t-shirt'ümü giydim. Hava
serin olduğu için lacivert hırkamıda yanıma aldım. İçeriye doğru yürürken gözlerime inanamadım. Carly sofrayı toplamış üzerini bile giymişti. Bu ne hız böyle? Üzerine
bakınca ikinci kez gözlerime inanamadım. Carly siyah bir etek giymişti. Üzerinede lacivert bol bir t-shirt giymişti. En azından ayakkabılarıyla uyumluydu." Etek giymişsin."
" Evet Jenna sakin ol etek giydim, evet."
" Bugün Luke bizi arkadaşlarıyla tanıştıracak rahat bişeyler giy hadi."
" Jenna tatlım sen etek giymediğin için bilmiyor olabilirsin ama etekte çok rahat."
" İyi sen bilirsin uyarmadı deme."
***
Nihayet ders bitmişti. Ben eğlenmeği severim. Derste boş boş oturmayı değil. Artık birileriyle tanışmamız şart olmuştu. Üniversite böyle geçmezdi. Carly çantasını
bırakacağını söyledi. Çantamı arkasından fırlattım. Sonra bana kötü bakışlar atarak çantamı o kısacık eteğe rağmen ustalıkla alıp merdivenlerden çıkmaya başladı.
Açıkcası nasıl etekle rahat ettiğini anlamıyordum herneyse.Çok kısa sürem vardı. Hemen Luke'u bulmam gerekiyordu. Bahçeye doğru koşmaya başladım. Merdivenlerden
inerken sayısız kişiye çarptım ama umrumda olmadı.Bahçeye indiğimde tüm suratlar bana dönmüştü. Normaldi.
Daha önce Usain Bolt gibi koşan birini görmemişlerdi sanırım. Herkes önüne dönmüştü fakat eşofmanlı bir çocuk bana bakmaya devam ediyordu. Çocuktaki
rahatlık bende bile yoktu. Bune be babasının okulu gibi eşofmanla gelmişti. Neyse onuda umursamadan Luke'u bulmalıydım. Luke az ileride arkadaşlarıyla konuşuyordu." Luke konuşmamız gerek."
" Tabii."
" Açıkçası senden başkasını tanımıyoruz bu çevreyide bilmiyoruz. Carly ile canımız cidden çok sıkılıyor." cümlemi bitirmeden lafa girdi.
" Sakin ol Jenna. Senden daha önce bu kadar uzun bir cümle duymamıştım. Şaşırtıyorsun. Bunu sevdim." sırıttım.
" Kısacası bizi okulun dışına götür ve birileriyle tanıştır."
" Tabii."
" Ve buarada tabii demeye bir son ver."
Luke bizi çok sakin bir kafeye getirmişti. Ne biçim bir yer burası be. Burda nasıl eğlenmemi bekliyor. Diye düşünürken Luke sıkıldığımızı görmüş olucak ki ayağa kalktı.
Siyah bir kapıya doğru ilerledi. Burası girdiğimiz kapı değildi. Ne yapmaya çalıştığını çok merak ediyorum. Kapıyı açtı ve boş ve uzun koridorun sonunda bir siyah kapı
daha vardı. Acaba Luke bizi sevmemiş ve burada öldürecek mi? diye düşünürken müzik sesleri gelmeye başladı. Carly'le ben birbirimize anlamamış bi şekilde baktık. Bu
iş gittikçe eğlenceli bir hal alıyordu. Son siyah kapıyıda açınca gözlerime inanamadım. Kim sıkıcı bir kafenin içine böyle eğlenceli bir bar koyardı sanki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Dansçının Hikayesi #Wattsy2015
Teen Fictionİki dansçının üniversitede ki eğlenceli ve komik hallerine sizde okuyarak ortak olun.