11

21 4 28
                                    

MERABA
GEBERDİM SU SON İKİ BÖLÜME
bisuru taslak yaziyorum agustos sonuna kadar umarim fic biter bitmezse de taslak hazirlicam oyle atarim
heyecanlanip ficin bir finalini yazdim bile.
İYİ OKUMALAR 🤗

🪷

"öyle saçma şey mi olur baş komiserim. bırakıp bir yerlere gitmiştir. 24 saat olmadan bir şey yapamayız."

"YA SEN APTAL MISIN SÖYLÜYORUM FOTOĞRAFI ALIP GİTMİŞ ALIN ŞU ADAMI GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN NASIL POLİS OLDUN SEN?"

hoshi kendini tutamamış bağırmıştı en sonda. seungkwan ise kenarda bir yere çökmüş aklından kötü fikirleri silmeye çalışıyordu. kimse bir şey yapmıyordu. 24 saatin dolmasını beklemeleri daha korkunç geliyordu gözlerine. belki de geç olacaktı.

joshua ise pişmanlık duyuyordu. jeonghanı tek bir an bile yalnız bırakmamalıydı. onu dosyadan almalıydı. elinde böyle bir şans varken yapmamış olması kendini suçlu durumda görmesine sebep olmuştu.

beklemekten başka çareleri olmayan ikili diğerlerine haber vermiş jun ve minghao duyar duymaz atlayıp gelmişlerdi. emniyetten tek bir an bile ayrılmamış jeonghandan bir haber beklemişlerdi. saatler geçiyor bir şey yapmadan beklemek zorlarına gidiyordu.

tek bir haber dâhi gelmemişti. tek bir haber bile.




gözlerimi açtığımda da kafamın arkasında baskın bir ağrı hissetmiştim. hatırlamaya çalışıyordum bir şeyleri. sanırım arabadayken kafama vurmuş bayıltmışlardı beni. gözümü zar zor araladığımda gördüğüm tek şey deniz manzaralı bir tabloydu. küçük bir odaydı. kafamı arkaya çevirdim. sahildeydik. bu sahili hatırlıyorum. joshuayı öptüğüm sahil.

arka bilinmeyen tarafıydı. aynı bizim oturduğumuz yer gibi. hatta gibi değil orasıydı. burası uzakta bir yerdi ama böyle bir kulübe olduğunu hiç hatırlamıyordum. ellerim ve ayaklarım bağlı olduğu için kıpırdayamıyordum.

bir şey yapmam imkansız gibiydi. bir kaç kez ses çıkardım ama kimse yoktu sanırım. etrafıma bakınıyor çıkacak bir yol en azından elimi ayağımı çözecek bir sey arıyordum. küçük bir çekmece vardı odada. sandalyeyle zıplayarak o tarafa doğru gitmeye çalıştım. zorda olsa yaklaşmış açmıştım çekmeceyi.

içinde bir meyve suyu ve ekmek birde küçük bir meyve bıçağı vardı. sandalyeyle birlikte ayağa kalktım elimi uzatıp bıçağı alıp önce elimi çözdüm. daha sonra ayaklarımı. kapıya koştum ama kilitliydi. beni buraya kim kapattıysa kim eminim tahmin ettiğim kişi bu dosyanın bende olmadığını görüp evime gitmiş olmalı. çıkmadan önce dosyayı joshuanın çantasına bıraktığım için içim rahatdı. işin ucunda ölümde olsa işimi iyi yapmam lazımdı.

odayı biraz karıştırdım. elime sopa bıçağı da arka cebime koydum. kapının arkasında bekleyecektim. geldiği an kaçacaktım ama ne zaman gelecekti bilmiyordum. bıçakla bir iki kez denemeye çalışsam da kapı açılmamıştı.






"ŞUNA BAKIN ACİL HEMEN." joshua elindeki mavi kapaklı dosyayı havada iki üç kez salladı.

seungkwan uyukladığı yerden kalkmış koşarak savcıya gitmişti.

"noluyor? bir haber mi var? bulundu mu?"

"jeonghan kayıp. araştırmaya başlayın hemen"

"ama daha 24 saa-"

"ne 24 saati? jeonghan çantama dosyayı atmış. hangi dosya diye soracak olursanız ölen çocuk dosyasını. geçen de evine giren katili biliyoruz diye düşünüyorum. demek ki adam dosya için gelmiş. seungkwan telefonu sende mi?"

secrets in my mind › jihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin